  
İhale yasasında bir dönüm noktasına doğru
Türkiye'deki rüşvet ve yolsuzluğun en büyük nedenlerinden biri olan ihale yasasını değiştirme konusundaki çalışmalar hız kazanıyor.
Bütün tarafların kabul edeceği bir uzlaşma metni üzerinde çalışmalarda bulunmak amacıyla Avrupa Birliği ve Dünya Bankası'ndan uzmanlar haziran ayının ikinci haftasında Türkiye'ye gelecek.
Konu bu iki kuruluşu ilgilendiriyor çünkü Türkiye ihale yasasını uluslararası normlara uydurmayı Uluslarası Para Fonu'na taahhüt etti. Bu konuda Türkiye'nin bazı batılı müttefiklerine verdiği taahhütler de var.
Konunun öneminin altını çizmek için bir Dünya Bankası raporundan birkaç rakam vermek yeter.
Türkiye'de toplam ihale ve mal ve hizmet alımlarına bir yıl içerisinde harcanan para gayrisafi milli hâsılanın %6 - 18'i veya 32 - 36 milyar dolardır. Bu harcamalardan standart olarak %5 rüşvet alınıyor.
İhale yasasının düzeltilmesi, rüşvet ve yolsuzluğa set çekilebilmesinin en önemli koşullarından biridir.
Rüşvetin en büyük nedeni mevcut ihale yasasının bakanlıklara aşırı yetki tanıması ve şeffaf olmamasıdır. Bu yüzden 1997 yılından beri Dünya Bankası ve Türkiye'nin önde gelen batılı müttefikleri ihale yasasının değişmesi için hükümete baskı yapıyor. Ancak, defalarca söz verilmesine rağmen ihale yasasında herhangi bir değişiklik yapılmadı.
İhale yasasının son Uluslarası Para Fonu (IMF) anlaşmasına performans kriteri olarak konması, konuyu artık kaçılması mümkün olmayan bir şekilde gündeme getirdi.
Esasında yasanın IMF Direktörler Kurulu toplanmadan Meclis'ten geçirilmesi gerekiyordu. Ancak Bayındırlık Bakanlığı'nın hazırladığı metin yetersiz olduğu ve yeni bir metnin hazırlanması zaman gerektirdiği için konu sonbahara kadar ertelendi.
Bayındırlık Bakanı Koray Aydın hazırladığı en son metni 4 Nisan'da ilgililere dağıttı. Ancak bu metin yeterli bulunmadı çünkü eski durumun muhafazasına dönük birçok maddeyi içeriyordu. Uzmanlara göre "metnin bu şekilde kabulü ihale ve satın almalardaki rüşvet ve yolsuzluğun devamının kabulü anlamına gelecekti."
Yasa tasarısının öngördüğü şeffaflık, uluslararası standartlardan çok uzaktı. Resmi kuruluşların, ihaleleri istedikleri şirketlere verme konusundaki özgürlükleri muhafaza ediliyordu. Uluslararası normların bulunması gereken birçok alan ise boş bırakılmıştı.
Uzmanlara göre, bu konudaki en büyük sorun yasa tasarısının çürük bir temel üzerine inşa edilmesidir. Yetkililer sıfırdan başlayıp yeni bir yasa tasarısı yazmak yerine mevcut yasa üzerinde değişiklik yapmayı yeğlediler. Uzmanlar ise eski yasanın şeffaf, etkin, rekabete ve sorgulamaya açık bir sistemin kurulması için temel alınamayacağı görüşündeler. Onlara göre eski yasanın bir tarafa atılması ve sıfırdan yeni bir yasa hazırlanması gerekiyor. Dünya Bankası ile IMF de bu yönde bastırıyor.
Dünya Bankası ile Avrupa Birliği en çok ihalelerin keyfi bir biçimde verilmesine olanak sağlayan davet usulüne, bazı ihalelerin hariç tutulmasına, bakanlara geniş yetki tanınmasına karşı çıkıyor. Mevcut hali ile taslağın Dünya Bankası ve AB mevzuatına uyum sağlayamayacağı, şeffaf ve sorunsuz bir ihale reformunu gerçekleştiremeyeceği savunuluyor. Ayrıca, başta Bayındırlık ve İskan Bakanı olmak üzere ihale konusunda bakanlara tanınan yetkiler fazla bulundu.
|