  
Fanatizm sadece futbolda mı olur?
İşin böyle olacağı belliydi..
Kin ve nefretin öç alma duygusuyla harmanlanıp taraftar kimliği adı altında yeniden hayat bulmaya çalışacağı belliydi...
Dört yıl boyunca, ezilmişlik ve kenara itilmişlikle kamçılanan kıskançlığın abartılı yorumlara, çok ağır, çok haksız ithamlara çanak tutacağı da belliydi..
Tehlike haftalar önce geliyorum diyordu..
Geldi de.. Ama itiraf etmeliyim ki; şiddeti de büyüklüğü de yaptığı tahribat da tahmin ettiğimden büyük oldu..
Şu yoruma bir göz atın;
"Şimdi Galatasaraylılar asıllarına rücu ediyor. Ait oldukları yere, küçük dünyalarına geri dönüyorlar, ama unutmasınlar, hayal dünyasından çıkmak, gerçeklerle yüzleşmek sağlıklı bir iştir."
Yanlış okumadınız..
UEFA Şampiyonu olan, Süper Kupayı alan, Bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayan Galatasaray için Türkiye ligini ikinci bitirdi diye deniyor ki;
"Aslına rücu etti.. Küçük dünyasına geri döndü.."
Bir de Fener için yazılan satırlara bakalım...
"Fener'i Fener kılan şey; tek adam modeline, örneğin Başbuğ Fatih modeline müsaade etmeyecek kadar etkili kurumsal güç olması, güç dengelerinin takımı olmasıdır."
Buna ne diyorsunuz ?..
Fenerbahçe mi kurumsal güç?.
Tam tersi değil mi..
Fenerbahçeliliğin ruhunda kurumsallığa karşı olmak vardır..
Fenerbahçeliliğin özünde bir gecede takımın bütün oyuncularını kovup, bir gecede milyon dolarlar harcayarak yeni bir takım kurmanın övüncü vardır..
Bunun için acıları da, sevinçleri de, zaferleri de, düş kırıklıkları da büyük olur. Bütün bunları birer hafta arayla yaşayan tek takım da Fenerbahçe'dir..
Kurumlaşmanın değil bireyselliğin simgesidir o.. Bu nedenle hep başkanlarıyla anılır..
Amaç belli; bir taraf yok ediliyor, imha ediliyor öteki taraf abartılarak yüceltiliyor..
Tam bir açık tribün muhabbeti.. Hiçbir bilimsel temeli yok..
Bilimsel temeli yok ama yaklaşım çok tehlikeli..
'Öteki tarafı' karalayıp yok etme histerisine kapılanlar kervanına Türkiye'nin en iyi siyaset bilimcilerinden Ali Bayramoğlu da katılmasaydı üzerinde durmaz, geçer giderdim..
Ama; 'ötekini de görmeyi', 'ötekini de dinlemeyi', 'ötekini de anlamayı' savunan bir kişinin, bir bilim adamının ilk fırsatta ötekini yok etmeye çalışması sizce üzerinde durulması gereken sosyolojik bir vaka değil mi?..
Bu sizi korkutmuyor mu, düşündürmüyor mu?
'Futbolda taraftar yaklaşımı olur', 'futbolda fanatizm olur' sığınağı bu yaklaşımı mazur göstermez..
Yarın biri de çıkar aynı yaklaşımı ulusal bir meselede gösterirse ne yaparız..
Soruyorum size, ne yaparız?.
Kiminin Kürt meselesi ele alındığında fanatizmi tutar.
Kiminin insan hakları ele alındığında..
Kiminin dil meselesi konuşulduğunda..
Herkesin fanatizmi farklıdır..
Onlar da çıkıp bu konular ele alındığında 'ötekini görmeme', 'ötekini yok etme', "ötekini anlamama' histerisiyle hareket ederse ne yaparız?..
Soruyorum Bayramoğlu, ne yaparız?
Çatışan, çekişen, birbirini sevmeyen, birbirini anlamayan, anlamak dahi istemeyen bir toplum olmaz mıyız?
|