Fenerli Karaçam'dan Cimbom'a faiz jesti
Koçbank yöneticisi koyu Fenerbahçeli Karaçam, kredi borcunu ödeyemeyen Galatasaray'a haczi hem dondurdu, hem de 400 milyar lira indirim yaptı
Galatasaray Spor Kulübü ve yöneticileri son dakikada haciz işleminden kurtuldu. 1997 yılında, koyu bir Galatasaraylı olarak tanınan ve şu anda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Engin Akçakoca döneminde Koçbank'tan 4.5 milyon dolara yakın kredi kullanan Galatasaray, borcunu zamanında kapatamadı. Tüm uyarı ve ihtarlara rağmen Galatasaray borcunu ödemeyince Koçbank haciz işlemi için düğmeye bastı.
Bunun üzerine kulüp yöneticileri banka yönetimi ile masaya oturdu. Yöneticiler bankanın Yönetim Kurulu Başkanı ve koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Burhan Karaçam'dam yardım istediler. Bundan sonra gelişmeleri ise Galatasaray Genel Sekreteri Sinan Kalpakçıoğlu şöyle anlattı:
"Banka yönetimine derdimizi anlattık. Birincisi UEFA, biletli taraftarın stada giremediği gerekçesiyle bize 4 milyon İsviçre Frangı ceza verdi. Bunu için itiraz ettik. Ama UEFA kupasını kazandığımız için almamız gereken paramız bu nedenle bloke edildi ve Koçbank'a ödemelerde bir gecikme oldu. İkincisi kriz nedeniyle borcumuza anormal faiz işledi. Bir indirim istedik. Fenerbahçeli Burhan Karaçam'dan büyük destek gördük. Ve 400 milyar liralık bir indirim yaptılar. Kendisine kamuoyu önünde teşekkür ediyoruz. Şu anda 3.5 milyon dolar borcumuz var. Bunu 4 taksitte ödeyerek bitireceğiz" dedi.
Koçbank Genel Müdürü Halil Ergür de "Alacağımız için yasal takip başlattık. Bu normal bir bankacılık işlemiydi. Galatasaray yöneticileri iyi niyetle bir ödeme takvimi sundu. Kamuoyunda taraftar kimliği ile hareket edildiği yolundaki haberlerden de rahatsız olduk. Her müşterimize yaptığımız gibi Galatasaray Kulübü ile de makul bir anlaşma zemini bulduk ve haciz işlemini dondurduk" dedi.
Galatasaray kulübünde büyük panik yaratan haciz işlemi dondurulmamış olsaydı, yöneticilerin şahsi mal varlığının yanı sıra kulübün markasına bile haciz işlemi uygulanacaktı.
AIG de ilaç olamadı
GalatasaraY'IN borçlarına AIG ile imzalanan ortaklık anlaşması da ilaç olamadı. AIG Blue Voyage ile 1999 Temmuz ayında başlayan görüşmeler 14 ayda sonuçlandı. Geçen Eylül'de Amerikan şirketi AIG ile Galatasaray Sportif AŞ'nın yüzde 20 hissesi için 20 milyon dolara anlaşma imzalandı. Galatasaray, pazarlama alanında büyümek için aradığı stratejik ortağı bulmuştu. Fakat delik o kadar büyüktü ki, AIG'den gelen para iki gün içerisinde banka kredilerine gitti ve Galatasaray'a sportif alanda en ufak katkı sağlamadı.
Daha sonra Manchester United'ın pazarlama şirketi olarak çalışan IMG, Galatasaray ile 25 milyon dolara anlaşmak istedi. Ama Kasım 2000'de patlayan mali kriz sebebiyle onlar da Türkiye pazarına girmeye korkunca 25 milyon dolar hayali buhar oldu.
Süren'in iki şirketi 'gözaltında'
Galatasaray Başkanı Faruk Süren, kaçan şampiyonluk ve kulübün içinde bulunduğu maddi sıkıntıyla boğuşurken, kendi şirketlerinde de zor günler geçiriyor. Süren'in şirketleri Makina Takım ve Transtürk Holding'in hisseleri, borçlarını ödemekte güçlük içerisine girdikleri ve finansman sıkıntısına düştükleri gerekçesiyle, borsa kotundan çıkarılarak Gözaltı Pazarı'na alındı. Karara gerekçe olarak, 2 şirketin de banka kredilerini, vergi borçlarını, SSK borçlarını, personel borçlarını ve satıcılara olan borçlarını ödeme güçlüğü içine düşmesi, alacaklıların icra yoluyla takibe geçmiş olmaları ve kredi kullandığı bankalar ve diğer finans kuruluşları ile henüz uzlaşılamaması gösterildi. Borsadan yapılan açıklamada, şirketlerin borsa düzenlemelerine uymaması ve hisse senetlerinin piyasa değerinin 6 Kasım 2000'den bu yana nominal değerinin altında işlem görmesi nedeniyle, hisse senetlerinin borsa kotundan çıkarılması kararlaştırıldı. Bu arada Türkiye Halk Bankası'nın şirketlerin menkulleri üzerinde ihtiyati haciz uyguladığı bildirildi. Şirketlerin borsa performansı da yatırımcıyı üzdü.
GALATASARAY BU HALE NEDEN DÜŞTÜ?
Galatasaray zaferlerle süslü 5 yıla 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa, 4 Türkiye Ligi şampiyonluğu ve 3 Türkiye Kupası sığdırdı. Son sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynanan çeyrek final yine bir ilk olarak Türk futbol tarihine geçti.
Sportif başarılar iyiydi, hoştu ama bunun bedelinin bütçeye ağır bir borç olarak yansıması da madalyonun öteki yüzünü oluşturdu. Son Divan Kurulu'nda bu borç miktarı resmen 128 trilyon lira olarak açıklandı. Peki bu noktaya nasıl gelindi? Sarı-kırmızılı yönetim, "Başarı parayı getirir. Başarının karşılığı vardır, ama başarısızlığın yoktur" felsefesiyle yola çıkarak futbol takımı için astronomik harcalamalar yaptı. Geride kalan sezonda Şampiyonlar Ligi gelirinin sadece sportif başarı ödülü olarak (havuz hariç) 15 milyon 750 bin İsviçre Frangı olduğunu hatırlatalım. Sadece geçen sene UEFA Kupası final primi olarak adam başı 200'er bin dolar ödendi. Hakan Şükür ayrıldığı sene primlerle birlikte toplam 2.6 milyon dolar net para kazanmıştı. Hagi yılda 3.5 milyon dolara oynarken Jardel 3 milyon, Popescu ve Taffarel 2 milyon 500 bin dolar aldı. 31 yaşında gelen Popescu için Barcelona'ya 7 milyon dolar bonservis ödendi. Jardel'in bonservisi de 16 milyon dolar idi. 5 senede alınan bütün futbolcular için toplam 76 milyon dolarlık bonservis harcaması yapıldı.
Gerçekleşmesi çok zor olan Ali Sami Yen projesine 11 milyon dolar harcandı. Futbol takımına 5 senede yıllık ortalamada 29 milyon dolar para dağıtıldı.
Satışından 15 milyon dolar beklenen Hakan Şükür'den 7.2 milyon dolar geldi. Okan ve Emre'den ise sıfır çekildi. Teknik Direktör Lucescu'nun şu sözleri herşeyi anlatıyor: "4 senede inanılmaz bir yarışma makinası yaratılmış. Avrupa'daki futbolcuların göremeyeceği primler dağıtılmış. Birinin kalkıp bu faturayı ödemesi lazım."
Gökmen ÖZDEMİR
|