kapat
30.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Dil ve aydın

Ortalık toz bulutu olunca, sağduyu kaybedilince aydına saldırmak sık rastladığımız bir şey.

Son günlerde, TÜSİAD'ın yeni demokratikleşme raporu ve Kürtçe dil tartışması üzerinden bazıları açık - gizli, yine aynı şeyi yapmaya başladılar. Değişimi dile getiren, bunu yaparken bizatihi değişimden etkilenen, etkilendikçe farklı olandan, farklılıktan yola çıkan aydın tipinden nefret ediyor bu bazıları. Kısacası, değişen topluma karşı tavırları neyse, değişen insana, aydına da tavırları aynı.

Peki kimdir, nedir aydın dediğimiz?

Aydın yaşadığı topluma ilişkin bilgi üreten, toplumun kendisini anlamasına ve yeniden üretmesine katkıda bulunan bir aktördür aslında. Toplumun kendisini anlamasına, kendisini üretmesine katkıda bulunmak, en az toplum kadar hızlı ve sürekli bir devingenlik gerektirir. Belki de bu nedenle bugün Türkiye'de yaşanan en önemli değişimlerden biri de, aydının yaşadığı değişimdir.

Değişen dünyayla birlikte aydın da değişiyor. Geçen yüzyılın evrensel doğruların şampiyonu aydın tipi yavaş yavaş yok oluyor. Eski şampiyonlar kendilerini üretemiyorlar ya da çok kötü kopyalarla direniyorlar bu değişmeye.

Soruların çözümü, laiklik, vatandaşlık krizlerinin halli için hâlâ Fransız Devriminin ilkelerini ve 19. Yüzyılın katı ulus-devlet modelini öneriyorlar; uluslararası merkezlerden ekonomik merkezlere o modeli yaratan ve işlevsel kılan tüm diğer yapılar bitmek bilmeyen bir "esneme süreci"ne girmemiş gibi. Varolan bir kimliği, Kürt kimliğini reddetmek için diğer kimliklerden, Çerkezler'den, Lazlar'dan söz ediyorlar, sanki bir kimliği kimlik kılan şey, o kimliğe ait olma duygusunun siyasileşmesi ve sistemin ortadan kaldıramayacağı bir talep haline dönüşmesi değilmiş gibi...

Dünün aydınları işte böyle yapıyorlar.

Oysa, Çerkezler'in, Lazlar'ın, Türklüğün kurucu unsuru olduklarını; bu topluma entegre olmak için katıldıklarını, Kürtlerinse zaten yüzyıllardır, bu topraklarda kendi kültürlerine kapalı yaşadıklarını bilen ve hatırlatan aydınlar da var.

Evet, artık bir eski bir de yeni aydın tipi var.

Dünün aydını önce işleviyle tanımlanırdı. Bugünün aydınıysa önce kimliğiyle var. Dünün aydını, evrensel doğrulardan hareket eder, olanı değil olması gerekeni söylerdi. İşlevi, yukarıdan aşağıya inen, devletten topluma empoze edilen bir modernizmi yayma ve meşrulaştırma işleviydi. Aydın - yığın ilişkisi bu yüzden her şeyin önünde gelirdi. 19. ve 20. Yüzyılın ilk yarısı bu tip aydının çağları olmuştu. Ürettiği bilgi de işlevleriyle uyum içindeydi bu aydının. Topluma ait bilginin toplum dışındaki kaynaklardan elde edinilmesi toplumlara ait olmayan bu bilgilerin kanunlar haline çevrilerek mutlaklaştırılması ve toplumların kendilerini bu kanunlar çerçevesinde tanımlaması gerekliliği, bu bilgi üretiminin özünü oluşturuyordu.

Evrenselciliğin sağ - sol kutuplara ayrıldığı 20. Yüzyılda ise, bu toplum dışı kanunlara, bireylere ait olamayan bireysel iradeler ilkesi de eklendi. İnsanlar, toplumlarını ve kendilerini, bu kendilerine ait olmayan kanun ve iradeler çerçevesinde tanımaya zorlandılar.

Peki bugün ne oluyor?

Bugünün aydını bilgiyi, dünün ilkelerinde, ideolojilerde aramamakta; tersine, ait olduğu toplum ya da kesimle etkileşim içinde üretmektedir. Bu yolla hem o toplumun parçası olmakta, hem de toplumun kendisini tanımasına ve sorgulamasına gerçek anlamda katkıda bulunmaktadır. Bugünün aydını, "olan" ile "olması gereken" arasındaki ince ve dar çizgide, yeteneği, sezgisi, kimliği ve bilgi üretimiyle dolaşan bir aktördür artık.

Beğensek de beğenmesek de...

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır