kapat
30.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
SEDAT SERTOĞLU(ssertoglu@sabah.com.tr )

Olur mu?

Başbakan Ecevit, Kıbrıs konusunda gazetecilerle konuşurken, iki konuya değinmiş. Özetle şunu söylemiş:

1. KKTC Başkanlık sistemine geçmeli..

2. Kıbrıs için, Çekoslovakya'nın Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrılması model alınmalı.

Başbakan'ın birinci söylediğine katılıyoruz. Evet, KKTC Başkanlık sistemine aslında çoktan geçmeliydi. Bunu yapmadılar.. Ama bundan sonra yaparlarsa, KKTC'deki Başkan-Başbakan garabeti ortadan kalkacak, senin yetkin yok, benim yetkim var kavgası bitecek ve her konuda tek yetkili olacak..

Başbakan'ın ikinci söylediği ise yeni bir fikirdir. Katılın veya katılmayın ama, Türkiye'den ilk defa yeni bir ses çıkmıştır..

Peki uygulanma şansı var mı?

Bunu görebilmek için, önce, Çekoslovakya'nın ikiye ayrılmasının, bu ülkedeki iki toplumun ortak kararı ile alındığını hatırlayalım. Aynı Cumhuriyet içindeki Çek ve Slovaklar, ortak bir kararla ve birlikte anayasa değişikliği yaparak yollarını ayırdılar..

Bu örnekten yola çıkarsak, adadaki Türk ve Rum toplumlarının, iki ayrı devlet konusunda, ortak bir karar alması gerekiyor. İki tarafın halkı da buna razı olmalı.. Ama resme baktığımız zaman, adanın kuzeyi ile güneyinin buna "yeşil ışık yakma" olasılığı pek görülmüyor.. Rumlar'ın ve hatta KKTC'yi oluşturan Türkler'in, buna evet demeleri çok zor, hatta imkânsız.. Taraflar bunu kabul etmezse, hatta bir taraf bile kabul etmezse, bu formülün hayata geçirilme şansı hiç yok. Çünkü Çek modeli ile Kıbrıs arasında çok büyük farklar var. Adeta siyah ile beyaz farkı kadar..

Bu gerçekçi saptamayı yaptıktan sonra, şunu görelim ki veya birisi Başbakan Ecevit'e şunu anlatmalı ki, Türkiye ve KKTC Türkleri'nin çıkarı için önlerindeki tek yol, Güven Artırıcı Önlemler paketinden yola çıkıp, bu sefer sonuca ulaşmaktır.. 1994 yılı ivmesini tekrar yakalamaktır..

ABD yönetimini ikna edip, onların gözetiminde, isterse AB temsilcisi de katılabilir, Camp David tarzı bir toplantı düzenlenmesini sağlamaktır. Bu toplantıda, adadaki iki toplum liderleri yanında, Türkiye ve Yunanistan'ın ister Başbakanları, ister Dışişleri Bakanları da hazır bulunmalıdır.. Rahmetli Turgut Özal'ın fikriydi bu.. Sonra Mesut Yılmaz neden buna karşı çıktı ve bu treni neden kaçırdı, hâlâ anlamış değiliz.. Oysa bu formül, belki de çözüme gidebilecek tek yoldu.. Belki de muhalefetin böyle bir toplantıyı "Kıbrıs satılıyor" ilkelliği ile kullanmasından çekindi..

Sonra Başbakan'ın üzerinde durmak istediğimiz başka sözleri de var. Örneğin Ecevit "Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum tarafının AB üyesi olmasının son derece olumsuz sonuçlar doğuracağını" söylemiş..

Ne yapacağımızı gerçekten merak ediyoruz.. Herkesle kavga mı edeceğiz? AB ülkelerine ambargo mu uygulayacağız? Bazı aklı evvellerin söylediği gibi, KKTC'yi ilhaka kalkıp, kendimizi 3'üncü dünya ülkesi haline mi getireceğiz?

Ne yapacağız? Çünkü, bugün itibariyle, AB'nin genişleme resmine baktığımız zaman, Rumlar'ın dört nala bu resme girmeye doğru gittiğini görüyoruz..

Bizim Dışişleri Bakanlığı'nın Başbakan ve Genelkurmay'a bu konuda, son derece geniş kapsamlı, bütün gerçekleri gözler önüne seren ve de bütün olası senaryoları içeren brifing vermesinin, son derece yararlı olacağını düşünüyoruz..

Demirel'in ünlü lafıdır; "Neyin olabileceğini görmek için neyin olamayacağını görmek lazım" derdi.. Kıbrıs konusunda zaman hızla geçiyor ve nelerin olamayacağı artık açık seçik görülüyor..

Küreselleşme olayı ile Ankara işe başlasa diyoruz.. Bunun ne anlama geldiğini, ülkelerin artık birbirlerinin içişlerine karışma hakkı bulunduğunu, Avrupa'da tek paraya doğru gidildiğini, sınırların kaldırılması olasılığının arttığını, bu topluluğun bir süre sonra aynı ABD'de eyalet sistemi örneğindeki gibi, tek bayrak altında ama kendi eyalet bayrağını da asarak birleşmesi için çalışmalar yapıldığını anlayabilse, belki işler Türkiye için çok kolaylaşacak..

Hamaset hastalığından da bu sayede kurtuluruz diye düşünüyoruz.. Ankara, "Dünya nereye gidiyor?" sorusunu kendisine sorup, cevaplarını da kendi arayıp bulmaya başladığı zaman, kurtuluşumuzun ilk adımını atmış olacağız..

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır