kapat
30.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

"Yuh" sadece Belediyeye mi?..

Yuh" diye bağırmak geçti içimden.. Ağız dolusu, yürek dolusu "Yuh!.."

21. Yüzyılda, dünyanın en büyük metropollerinden birinde yaşıyoruz öyle mi?.. Uygarız öyle mi?.. Avrupa'ya katılmaya çalışıyoruz öyle mi?..

Yuh olsun o zaman..

Vali Konağı Caddesi, İstanbulun göbeğidir. Adı üstünde Valinin evi de bu caddededir. Konağın etrafı yığınla polisle korunur.. Cadde de yığınla polisle doludur.. Öylesine kalabalık, öylesine işlek, öylesine göz önü bir yerdir işte..

Kentin en büyük alışveriş merkezi de burda olduğundan, bu caddeden geçmeyen İstanbullu, bu caddeden geçmeyen turist yoktur..

Yani en çok özen bu caddeye gösterilir.. Siz öyle sanın..

Sokak köpeklerinin sürüler halinde dolaşarak çağ dışı bir görüntü sergiledikleri bu caddede, insanların dolaşması kolay değildir..

Çünkü burası dağ başıdır.. Adam gelir, devasa apartmanın cephesine iskelesini kurar.. Kaldırımı gasp eder. Hiç, ama hiçbir güvenlik önlemi almadan çalışmaya başlar.. Aşağıdan geçenler, iskelenin ayaklarına takılacakmış, üzerlerine, boya, kireç dökülecekmiş, kova, mala, çekiç düşecekmiş.. Bu iskeleler potansiyel kaza, potansiyel ölüm tuzakları imiş, kimsenin umurunda değildir..

En küçük inşaata girmeye teşebbüs edin.. Kask takmanız gerekir. İnşaat içinde başınıza birşey düşer diye.. Burası inşaat içi değil, yaya yolu ve tek önlem yok..

Retim diye bir şirketin nasıl pervasız bir potansiyel katilliğe soyunduğunu yazdık. Sandık ki, okur utanırlar.. Hayır, aynen devam.. 50 metre daha gidiyorsunuz. Bu defa karşıda, 131 nolu apartman, hem de Yapı Kredi Bankasının üstü. Giren çıkan gani.. O kaldırımı tamamen gasp etmiş.. Yola inmek akan trafiğin içinde kelle koltukta yürümek zorunda kalıyorsunuz..

Hadi bunlar katil.. Hadi bunlar gaspçı.. Hadi bunlar vatandaşın haklarına, canına, sağlığına zerre aldırmadan kendi üç kuruş karlarını düşünen ahlaksızlar.. Peki bu kentin sahipleri yok mu?.. Bu potansiyel katillere, bu gaspcılara "Dur" diyecek yok mu?..

Allahlık Belediye.. Sen ne işe yararsın?.. Bu sokaklar senin değil mi?.. Sana oy veren vatandaşlar olarak bu kent sokaklarında güven içinde yürüme hakkımız yok mu?.. Ne işe yarar senin zabıtan söyler misin?.. Fakirin gecekondusunu yıkmayı bilirsin de, bu zenginin üç kuruşu daha eksilmesin diye vatandaşın canına kastetmesine nasıl göz yumarsın?..

Ey polis!.. Senin işin vatandaşın güvenliği değil mi?.. Maça çakmak sokanın yolunu kesersin.. Gece kulüplerinin kapısına iki günde bir "Vatandaşın huzuru" diye mühür vurursun da, gözlerinin önünde İstanbul halkına bu ölüm tuzaklarının kurulmasına nasıl seyirci kalırsın?.. Sen güvenlik gücü değil misin?.. Benim can güvenliğim sana emanet değil mi?.. Başıma bir kalas düşüp beni öldürdükten sonra, oraya gelip emir kulu işçiyi tutuklarsan görevini yapmış mı olursun?.. Senin asıl görevin önlemek değil mi?..

Ey medya.. Bu ölüm tuzağından yüz metre ötedeki Sabah, atv.. Bir çekiç düşüp birini hastaneye gönderse koşarsınız değil mi?.. Ne haberler, ne yorumlar döktürürsünüz üstelik.. Peki gazeteci olmanız için ille ölüm mü gerek?.. Bunları çekseniz, yayınlasanız, "Bu ne rezalet" deseniz, yapanlardan ve göz yumanlardan hesap sorsanız daha iyi olmaz mı?.. Siz ne biçim dördüncü kuvvetsiniz?..

Ve de ey vatandaş.. Benim koyun vatandaşım.. Hiçbir tepki göstermeden bu tuzakların altından sürüler halinde geçen vatandaşım.. Ne biçim vatandaşsın sen.. Haklarına, senin, çocuklarının, yakınlarının hem de can güvenliğine sahip çıkmaz mısın sen?.. Oğlun kızın öldükten sonra, peşine kameraları takıp Ankara'ya yürümen onu geri getirir mi?.. Kaza değil, "Cinayet" geliyorum diye bas bas bağırırken ve henüz daha kimse ölmemişken tepkini koysan olmaz mı?..

Bu ön cephe yenilemelerinden milyarlar kazanan müteahhit efendi, kaldırımı kapamadan ahşap bir tunel inşa ederek vatandaşı güvenceye alsa, tüm cepheyi naylon perde ile kapayıp, civara herhangi birşey sıçramasını önlese, karı üç kuruş azalır ama, İstanbul uygar bir kent olur..

Hayır..

Adamın umurunda değil.. Çünkü bilir ki.. Adı gibi bilir ki..

Vali bakar.. Belediye başkanı bakar.. Emniyet Müdürü bakar.. Gazeteci, televizyoncu bakar.. Vatandaş bakar.. Hep bakarız biz.. Ta ki biri tepesine çekici yiyip dünyasını değiştirene kadar..

Ne biçim insanlarız biz?.. Bu kente, kendi haklarımıza nasıl sahip oluruz?..

Bu kentin sahibi yok mu?..

Hepimize yuh be.. Hepimize yuh..

Biri üç kuruş için insanlara ölüm tuzakları kuracak ve bu kentte tek, ama tek bir yetkili, görevli "Ne yapıyorsun sen hemşerim, burası dağ başı mı" demeyecek, o inşaata anında mührü basıp, derhal iskeleyi sökerek, vatandaşına sahip çıkmayacak..

Bu kentin valisi de yok, Belediye Başkanı da yok, Emniyet Müdürü de.. Çünkü bu kentte, böyle yönetime layık, koyunlar yaşıyor.. Tepkisiz.. Kellesini cellada uzatmış.. Ve biz medya.. Elimizde kameralar bekliyoruz..

Birşey düşse, biri ölse de "Haber" olsa diye..

Hepimize yuh!.. Yuh kere yuh!..

Kütahya'nın "Gençleşme" Oteli..
Zengin açık büfede dostlarımla akşam yemeği yiyorum.. Otelin gece müdürü Avni Bey beni uzaktan kolluyor.. Nasıl candan, nasıl sıcak, nasıl yorulmaz bir insan bu.. Kolluyor ki yemeğim bitsin.. Kolluyor ki, bana yatmadan önce, o çok gurur duyduğu sağlık merkezini gezdirsin..

Şehir merkezine 20 kilometre kadar mesafede Yoncalı Tütav Termal Otel ve Kür Merkezi burası.. 4 yıldızlık bir tesis.. Ne yazık ki devletin.. Devletin olunca, mesela masa örtüleri tertemiz ama, lekeler var.. Devlet malı.. Lekeli de olsa anında atıp yerlerine yenilerini alamazsınız.. Bin imza ile lekeli örtü kayıttan düşülecek.. 10 bin imza ile yeni örtü ihale edilecek.. Ölme eşeğim ölme..

Ama eşek ölüyor.. Bu kadar güzel bir otel devlet bürokrasisi yüzünden ölüyor.. Kütahya'da orman içinde benzeri bir termal tesis daha var. Onu da Refahlı Belediye öldürmüş, içki satışını yasaklayarak..

Otelde 2 kral dairesi var, 6 suit.. 73 oda.. 180 yatak..

Avni Beyle gezmeye başladık.. Etraftan "Ağbi bu Fenerli, yüz verme" diye laflar atılıyor bir yandan..

Yerin altından su, 38 derecede geliyor.. Yani ılıtmaya gerek yok.. Vücut sıcaklığı neyse o.. Bu bakımdan çok değerli, termal açıdan.. Katkı yok..

Taa 1200 yıllarında sağlık için kullanılmaya başlanmış bu sular.. Kütahya termali "Gençlik Suyu" diye tanınıyor.. Gençlik suyu.. Uzun uzun bu sudaki mineralleri, radyoaktiviteyi anlatacak değilim.. Uzmanlar anlar sadece..

Ben şöyle diyeyim.. Romatizmanız mı var?.. Buyrun.. Kas, iskelet sisteminizde şikayet, ağrılar, yorgunluklar mı var?.. Buyrun.. Kireçlenme, bel, boyun sorunları mı var?.. Buyrun.. Kırık, ameliyat sonrası.. Buyrun.. Sportif sakatlıklar, sinirsel hasarlar.. Buyrun.. Ufak felçler, mesela yüz felçleri mi var?.. Buyrun..

Küre girdiniz mi?..

Genel durum düzeliyor. kan dolaşımı hızlanıyor.. Solunum hızlanıyor.. İç organların işlevleri gelişiyor. Bozulmuş hormonal ve sinirsel sistem dengeleniyor. Ağrılar azalıyor, spazmlar çözülüyor. İnsan hareketliliği artıyor. Eklem ve kaslardaki kalıcı hasarlar önleniyor.. İnsan ruhsal olarak rahatlıyor..

Bunun adı gençleşme değilse nedir?..

Şimdi Kaplıcadan nasıl faydalanıyorsunuz?..

Bir defa her odanın banyosunda ayrı bir Kaplıca musluğu ve duşu var, normal duşun yanında.. İsterseniz..

Biri açık, ikisi kapalı üç kaplıca havuzu var.. Ama burası sadece bir termal otel değil.. Kür oteli.. Zayıflamak istiyorsunuz, cildinizi yenilemek istiyorsunuz, Selülitlerden, tüylerden kurtulmak istiyorsunuz.. Uzmanlar emre amade..

Avni Bey gezdiriyor.. Kocaman bir termal jakuzi.. Ailecek girebilirsiniz.. Yanında sauna ve şok havuzu.. Yanında ailecek girilecek kurnalı türk hamamı.. Az ötede, hidroterapi üniteleri.. Dünyaca ünlü bitki, baharat banyoları.. Müthiş çamur banyoları.. Parafin banyosu.. Bilgisayarlı elekroterapi üniteleri..

Harika, ama harika bir termal tedavi merkezi burası.. Duyurabilsek, reklamını yapabilsek, dünya buraya gelir.. Çünkü burada tedavi, doğal.. Harika da bir aletli jimnastik salonu merkezi tamamlıyor..

Her odanın penceresinden harika bir köy ve doğa manzarası..

Tabii eğlence de var.. Oyun salonunda langırttan okey ve briçe herşey var. Gece açık büfe restoranda nefis bir müzikle eğlenip dans edebilirsiniz..

Dinlenme, eğlenme ve gençleşme..

İnsan daha ne ister?..

Avni Beye söz verdim.. Enaz bir hafta gelip burada küre gireceğim..

Bakalım kaç yaş gençleşip döneceğim?..

Dişçi Koltuğuna koşu..

Türkiye onları Camel Rallisi şampiyonları diye tanır.. Ben birisini, Galip Gürel'i, "Dostum" diye tanırım..

"Nöbetçi dişçim" derdim ona.. Dişlerimi yıllardır emanet ettiğim Ahmet Kurtaran'ı bir hafta sonu acil durum için bulamamıştım da, Galip benimle gidip kliniğini açmıştı sabahın köründe de, kurtarmıştı beni.. Sonra, "Televizyonda dişsiz gibi duruyorsun" diye diye beni koltuğa oturttu. Laminat denen bu ince kılıfları geçirdi. Olduk Hollywood starı..

Sabah da gelip kapı komşuya taşınmadı mı?.. Ah vefa ah!.. Unuttuk Ahmet'i..

Ara ara kontrola (Yalan, orada bana harika Türk kahvesi yapan bir Ayşe bacı var.. Esas sebeb o..) gidiyorum..

Gene uğradım. Kahvemi içip tüyeceğim.. "İlle şu koltuğa otur" dedi Galip.. "Bir bakalım.."

"Yahu bakacak şey yok.. Bomba gibiyim, falan filan.."

Palavra.. Meğer bana yeni koltuğu gösterecekmiş..

Uzanıyorsunuz dişçi koltuğuna.. Bir düğme.. Bir titreşim başlıyor.. Nasıl bir masaj.. Kulağınıza bir kulaklık.. Tepenize bir monitör iniyor.. Enfes bir klip izliyor ve dinliyorsunuz..

Masaj, müzik, eğlence..
Dünyanın en korkunç koltuğu bilinir, dişçi koltuğu..

Ne hale gelmiş..

Yazarken aklıma düştü işte.. Bitirince kalkıp bir Galip'e gideceğim..

Yerinde yoktur ya.. İki günde bir ya ralli, ya da, dünyanın kimbilir neresinde Diş Estetiği Kongresinde konferans vermeye gitmiştir, mutlak..

Olsun.. Ben koltuğa uzanır, kahvemi içerim, daha iyi..

BİZİM DUVAR
Önce yazar kasa, ardından düşen Casa. KASA geliyorum demez.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Tarih bize, insanların ve yöneticilerin, tarihten asla birşey öğrenmediklerini öğretir.

Georg W.F. Hegel (1770-1831)

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır