kapat
25.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

Yeni siyasi yelpaze (2)

Siyasette yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu, bir ucunda Mümtaz Soysal'ın diğer ucunda Besim Tibuk'un yer aldığı yeni bir siyasi yelpazenin oluşmakta olduğunu yazmıştım dün.

Mümtaz Soysal'ın "Kemalist Kuvayı Milliyeci atılımı yeniden başlatmayı" hedefleyen partisi, son derece net politik çizgisi, ideolojisi ve programıyla siyasi hayatımızda bir mihrak olacak kuşkusuz.

Soysal, geçmişte sosyal demokrat kanadın kararsız ve bulanık bir biçimde savunduğu, zaman zaman oportünist bir anlayışla çark ettiği ama zihinsel ve duygusal olarak asla kurtulamadığı o koyu devletçi-milliyetçi-Üçüncü Dünyacı çizgiyi en saf, en fanatik biçimde temsil edecek ve tabii ki belli bir taban yaratacak.

Yelpazenin aynı ucunda, Soysal'ın partisinin hemen yanıbaşında, küreselleşme düşmanlığı ve piyasa ekonomisi konusunda Soysal'a göre bir parça daha "yumuşak" kalan MHP yer alacak.

Besim Tibuk'un Liberal Demokrat Parti'si ise, kuruluşundan bu yana tavizsiz bir biçimde savunduğu liberal programı ile karşı uçtaki mihrak olacak.

1994'ten beri gerek basın gerekse politikayla yakından ilgilenen çevreler tarafından ısrarla görmezden gelinen -yok sayılırsa yok olacağı umulan- LDP'nin, özellikle krizden bu yana kitleler nezdinde epey prim yaptığı görülüyor. LDP önümüzdeki dönemde ilkeli ve programatik bir parti olmanın ve bugünü önceden görmenin meyvelerini toplayacak.

Şimdi, yelpazenin bu iki ucu arasındaki büyük boşlukta doğması beklenen iki politik harekete ve liderlerine bakalım.

Bunlardan biri, Türkiye'ye geldiği günden beri "merkez sol"u diriltme misyonu yüklenen Kemal Derviş, diğeri de "merkez sağ"da yeni bir toparlanma yaratması beklenen Tayyip Erdoğan...

Burada dikkat çekici nokta, önümüzdeki dönemde siyasi hayatımızda önemli rol oynayacak olan bu iki ismin de; biri "sol"dan, biri "sağ"dan da olsa aynı çizgiye, yani liberalizme olan yakınlıkları...

Sağ muhafazakâr bir gelenekten gelen Tayyip Erdoğan'ın, liberalizmin Türkiye'ye özgü İslami duyarlılıklar taşıyan bir tonunu temsil etmesi beklenir. Bu hareketin, kendi yaşadıkları deneyimin de etkisiyle, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, birey hakları, askeri vesayete karşı rejimin demokratikleşmesinin ve siyasi özgürlüklerin savunulması gibi konularda oldukça liberal bir çizgi izlemeleri beklenebilir. Ancak, Erdoğan ve arkadaşlarının ekonomik liberalizm söz konusu olduğunda Refah-Fazilet geleneğinin "sosyal devletçi" popülist çizgisinden ne ölçüde kopabileceğini, serbest piyasa ekonomisini ne ölçüde savunabileceğini şimdiden kestirmek güç.

Kemal Derviş'e gelince...

O, hiç şüphesiz yeni dönemin en şanslı adayı...

O kadar şanslı ki, halkımız her zamanki pragmatizmi ile ne "kökü dışarda" suçlamalarına, ne "devşirme" benzetmelerine hiç aldırmadan ona kucak açıyor.

İster mevcut partilerden birine girsin, isterse kendi partisini kursun, bulunduğu yere kendi damgasını vuracak olan Derviş, kamuoyu yoklamalarına bakılırsa daha şimdiden "en büyük parti" haline gelmiş durumda.

Peki Derviş'in liberalliği ne alemde?

Sanırım, Derviş'e ayrı bir yazı ayırmalıyız.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır