Havaalanı
Bir süredir "siyaset ile ekonominin ilişkisinin kesilmesi"nden söz ediliyor. Bugüne kadar varolan bu "kötü" ilişkinin en somut örneği olarak kamu bankalarının "görev zararları" gösterildi, anlatıldı. Bıçak kemiğe dayandığı anda da "operasyon" başladı. Artık kamu bankalarının "siyasi" amaçlarla sömürülmesi mümkün olmayacak.
Siyaset ile ekonominin "kötü" ilişkisinin tek örneği bankalar değil.
Geçen hafta Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü, Yeni Şafak gazetesinde bazı açıklamalarda bulundu.
Genel Müdür'ün anlattıklarından siyasetin "hortumlama" usullerinin biri daha çok açık ortaya çıkıyor.
Havaalanları siyasilerimiz için bir "prestij" meselesidir. İktidara kıyısından ilişen her siyasetçi, kendi seçim bölgesine havaalanı yaptırmak için hemen teşebbüse geçer.
Bunun son örneği de, hemen yakında büyük ve daha da genişletilen bir havaalanı olmasına rağmen Ulaştırma Bakanı'nın kendi seçim bölgesi Mersin'e ayrı havaalanı yaptırma çalışmalarındaki ısrarıdır.
Geliri 67 milyar, gideri 1.4 trilyon
Bütün bu havaalanlarının yapılmasından sonra "alın çalıştırın" diye verildiği kurum olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin Genel Müdürü diyor ki: Türkiye'de halen faaliyette bulunan 40 havaalanı vardır ve bunların en az yarısı verimli olarak çalışmamaktadır.
Bundan anlıyoruz ki en az 20 havaalanı "siyasi" nedenlerle yapılmıştır. Bu havaalanlarının her birinin devlete maliyeti en az 20 milyon dolardır. Yani siyasiler, devletin parasıyla 500 milyon dolarlık seçim yatırımı yapmışlardır.
Tabii ki iş bununla bitmemektedir. Genel Müdür Isparta Süleyman Demirel Havaalanı örneğini vermektedir. Bu havaalanının geçen yılki geliri 67 milyar lira, gideri ise 1.4 trilyon liradır. Yani verimsiz 20 havaalanından her yıl 30 trilyona yakın zarar edilmektedir.
Genel Müdür diyor ki: "Biz bu havaalanlarından 6 tanesinin acil olarak kapatılmasını istedik." Anlıyoruz ki bu 6 havaalanının trafiği neredeyse sıfıra inmiştir.
Türkiye en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Kamu maliyesi iflas etmiş, kamu yönetimi iflas etmiş, ama siyasilerin tekrar seçilme hesapları yüzünden yapılmış havaalanları boş boş durmaya devam ediyor.
Başbakanlık tasarruf genelgeleri yayınlıyor, IMF'den para bekleniyor, havaalanları boş durmaya devam ediyor.
Şimdi bu durumda doğal ve mantıklı olan, bu sistemin gözden geçirilmesi ve gerçekten siyaset ile ekonominin ilişkisinin kesilmesi değil midir?
Hayır.
Ülke yere serilmiş, ne gam!..
Çünkü Genel Müdür açıklıyor ki: Şu anda 26 havaalanı daha inşaat halindedir, hatta şubat krizinden sonra bile temel atılmıştır.
IMF ile yapılan 17'inci anlaşma da başarısız olur ve Türk halkı bunun sonuçlarına katlanır, faturasını öderken Türkiye'de işletilmesi mümkün olmayan ve verimsiz olacağı belli olan 26 havaalanı daha inşa edilmektedir.
Siyasiler 1 milyar doları daha siyasi amaçlarla gömmek için çalışmışlardır.
Havaalanlarını işletmekle yükümlü olan kamu kuruluşu "6 havaalanını acil olarak kapatalım" derken bunu gerçekleştiremiyor, diğer yandan da 26 havaalanı inşaatı devam ediyor. Siyasiler, Türkiye'yi yere seren şubat krizine aldırmadan yeni temel atıyorlar.
Siyasilerin havaalanlarıyla, devletin parasıyla yaptıkları seçim yatırımının maliyeti 2 milyar doları aşmıştır. Türkiye, bugün bu para IMF'den gelmezse boğulacak haldedir.
Siyasetin ekonomiyle ilişkisi bu kadar basittir.