Hiçbir şeyden çekmediler "hırsız politikacılardan" çektikleri kadar. Sonunda en iyi çareyi buldular:
- Ülkenin en zengin adamını başbakan yapalım, kurtulalım!
Pekiyi, ya o da çalarsa? Ülke ikiye bölündü:
Çalmayacak! Çalacak olsa, sahnenin en ortasına, herkesin gözünün önüne kendisini atar mı? Kenarda durur bu işi adamlarına gördürürdü.
Bugün İtalya'da seçim var.
Aslında seçim değil, referandum.
Çalar mı, çalmaz mı referandumu?
"Çalmaz" diyenler, 12 milyar dolarlık servetiyle yıllardır İtalya'nın en zengin adamı Silvio Berlusconi'ye oy verecekler. "Çalar" diyenler ise, oylarını Paul Newman görünüşlü Roma Belediye Başkanı Francesco Rutelli'ye atacaklar. Berlusconi yedi yıl önce de başbakandı. Yedi ay görev yapmıştı. O günden bu yana servetini büyüttüğü gibi, kendi kurduğu Forza Italia'yı iktidara hazırlıyor. Nasıl mı?
Ulusal ölçekte yayın yapan üç TV kanalı, gazete ve dergileriyle. Ülkenin en büyük yayıneviyle, reklam şirketi ve finans kuruluşlarıyla...
Berlusconi'nin en büyük silahı elindeki TV kanalları. Başbakanlığı solun "Zeytin Ağacı" ittifakına kaptırdıktan sonra sabah akşam ülke ve toplum kötüye gidiyor duygusu yaratacak ve bu duyguyu kemikleştirecek biçimde yayın yapmayı sürdürdü.
Sahibi olduğu bu üç kanal ile gazete ve dergileri, bir ırza geçme hadisesini, en olağan bir sokak soygunu, en basit bir yaralama olayını büyüterek, sistematik bir biçimde birinci haber olarak verdiler. TV haberlerinin yüzde 60-70'lik süresi toplumdaki kötülüklerin , olumsuzlukların arşiv görüntüleriyle beslenerek yansıtılmasına ayrıldı.
Böylece toplumun her kesiminde, hatta piyasalarda, yabancı çevrelerde bile ülkede işlerin genelde kötüye gittiği, toplumun dokusunun bozulduğu duygusunun yayılmasını ve yerleşmesini sağladı.
Bu sistematik ve kurnaz yayın siyaseti nedeniyle, bugün bu toplumsal güvensizlik, halkın çoğunluğu için bir gerçeğe dönüştü.
Oysa İtalya Avrupa'nın en büyük dört ekonomisinden birine sahip. G-8'ler arasında saygın ve etkili bir yeri var. Sanayiden bankacılığa, Avrupa Birliği içinde rekabeti en güçlü ülkeler arasında. Ama özellikle orta sınıf, "yarın endişesi" içinde.