Bırakın martavalı!
Gürültünün sebebi Hazine'den geçinme yanlılarının verdiği umutsuz savaştır..
Çünkü milliyetçiliğin çağ dışı versiyonu olan devletçi ekonomi, dünyadaki son kalelerinden biri olan Türkiye'de de çöktü.
Rızamızla yapmadığımız özelleştirme şimdi bir mecburiyet olarak önümüze geldi.
Devletçiler, milliyetçi sloganlarla halkı kışkırtarak Telekom bahanesiyle özelleştirmeyi önlemeye çalışıyorlar. Ama boşuna, çünkü deniz bitti!
Özelleştirme, kamu açıklarını ve büyüyen kamu borçlarını azaltmada karşılaşılan başarısızlık nedeniyle dünya gündemine geldi.
Tekellerin kırılması, verimliliğin artması, üretken sektörlerde uluslararası rekabet gücü kazanılması, mülkiyetin halk tabanına yayılarak rejimin güçlenmesi ve ülkelerin refahına katkıda bulunması gibi sonuçlar verdiği görüldükten sonra özelleştirme küresel bir dalga halini aldı.
Türkiye ne yazık ki Hindistan ve Senegal gibi bir kaç ülke arasında kalarak bu dalgaya binip çağı yakalayamadı.
Uçan milyarlar
Telekom'u 8-10 yıl önce satabilseydik en az 20-25 milyar dolar elde edip o tarihteki tüm iç borçlarımızı tasfiye edecektik.
Bunu yapmayarak sadece o parayı kaybetmedik, tasfiye edemediğimiz borçların faizi olarak 8-10 Telekom değerine eşit büyüklükte bir parayı o borçların faizlerine ödedik.
Bugün Türkiye'yi IMF kapılarında dilenci durumuna düşürenler, milliyetçilik adına o tarihi fırsatı sabote edenler değil mi?
Devletçi ekonomi, devletin parası ile oynayan siyasetçiler üretiyor.
Hayatında üç kişiyi çalıştırmamış, parası ile risk almamış insanlar, devletin katrilyonlarını harcadıkları koltuklara oturduktan sonra ekonomi ile tanışıyorlar.
Ve bu da devlete, millete çok pahalıya mal oluyor.
İşte TOBB'nin bir araştırması..
Ekonominin kötü yönetilmesi, devlet parasının oy hesabıyla saçılıp savrulması nedeniyle Türkiye'nin on yılda 195 milyar doları uçup gitmiş, toprağa gömülmüştür.
Sonuna geldik
"IMF'nin memuru" diye aşağılanıp halkın gözünden düşürülmeye çalışılan Kemal Derviş niçin suçlanıyor?
"Siyaset ile ekonominin sınırları çizilsin" dediği için..
"Özelleştirerek bu kuruluşları siyasetçilerin elinden kurtaralım da doğru dürüst işlesin.. Üretim, istihdam, verimlilik, rekabet artsın da devletin yükü azalsın, ekonomi büyüsün" dediği için altı oyuluyor.
Ama hayır.. Siyasetçi, zarar sorumluluğuna ortak olmadığı yetkileri bırakmak istemiyor:
"İhaleleri ben yapayım, kadroları ben doldurayım.."
Özelleştirme ille de yabancıya satmak değildir. Para, yeni teknoloji ve rekabet üstünlüğü ile gelecekse yabancı sermaye istenir, aksi halde istenmez.
Özelleştirmenin milliyetçi versiyonu da var:
Hazine'nin ihalelerinde talep edilen borç miktarının misliyle istek geliyor her defasında. Demek ki Türkiye'de para mevcut..
Ama bu gücü ülke ve halk yararına harekete geçirecek basiret yok.
Halkın yönetenlere güveni yok.
Siyasetçiler artık milleti zehirlemekten vazgeçsin.. "Vatan, millet, Sakarya" edebiyatı ile milletin parasını savurma dönemi bitti.
!Kriz hiç değilse buna yaradı!