  
Son perde açıldı
Telekom savaşının son aşamasında hükümet gider gibi oldu, son anda yerinde kaldı. Bu gidiş geliş "son perde"nin açıldığının ilanıdır.
Ankara, Kemal Derviş'e "tahammül" etmeye devam etmektedir. Birkaç hafta daha tahammül edecektir.
Birkaç haftalık tahammülün nedeni bilinmektedir. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası, kredileri açmak için bu kez her zamankinden daha açık ve ayrıntılı şartlar öne sürmüşlerdir. Bu şartların başında Telekom'un özelleştirilmesi gelmektedir. Bu kez "kandırılmak" istemedikleri için de sadece yasanın çıkmasını değil, uygulama yönünde hızlı adımlar atılmasını da istemektedirler. Yasalar çıkacak, uygulamalar başlayacak, ondan sonra krediler gelmeye başlayacaktır.
Koalisyon partilerinin genel başkanlarının imzalarını taşıyan "taahhüt" mektubu da yeterli değildir. Batı, "işlerin yapıldığını" görmek için ısrarlıdır. İşler yapıldıkça para gelecektir.
Türkiye halen krizin ortasındadır, dış kaynak ihtiyacı doruktadır. Bu kaynaklar gelmezse "üçüncü dalga" gelecektir. Ankara'nın birçok konuda elini kolunu bağlayan zorunluluk budur. Siyasiler de "üçüncü dalga"nın çarpmasından ve gerçek bir "dibe vurma"dan korkmaktadırlar.
Ankara'nın Derviş "vizyon"u
İşte bu nedenle Kemal Derviş'e "tahammül" devam etmektedir. Siyasi yapının üç köşesinde de dişler gıcırdatılmakta ve beklenmektedir.
Acil yasaların çıkarılması ve Uluslararası Para Fonu yönetiminin önümüzdeki hafta yapması beklenen toplantıda kredileri onaylamasının ardından oyunun "son perdesi" oynanmaya başlayacaktır.
Bu perdede ana faaliyet "yıldırma, kaçırtma" kampanyası olacaktır.
MHP'nin çoktan hazır olduğu anlaşılmaktadır. Kemal Derviş'in ekonomiye, Türkiye'ye, dünyaya bakışıyla MHP'nin bakışı arasında tabii ki en küçük bir ortaklık bulunmamaktadır. MHP, Derviş'e fazla bile tahammül etmiştir.
Bu haftanın son krizi yaşandığı sırada MHP'nin hükümetten çekilme aşamasına gelmesi artık zor "dikiş tutacağını" göstermektedir.
ANAP'ın da Kemal Derviş'ten "hiç hoşlanmadığı" sır değildir. Derviş'in kaçırılması oyununda ANAP'ın bütün "kuvvetleri" ile rol alması, "imkânlar"ın harekete geçirilmesi artık gün meselesidir.
DSP içinde de artık "yarın" hesapları yoğun biçimde yapılmaya başlanmıştır. Bu partinin geleceğinde söz sahibi olmak isteyenler için de Derviş, hemen "tasfiye" edilmesi gereken bir "figür" olarak görülmektedir.
Hangisi son perde?
Oyuncular bellidir, oyunun nasıl oynanacağı bellidir. Önce Derviş'i yıldırma sistemleri çalışmaya başlayacak, ardından koalisyon partilerinin üçü de birbiriyle yarışarak "Derviş'in Türkiye'ye verdiği zararları" anlatacaklardır. Böylece Derviş'in öncelikle "parti politikası"na girme yolları tıkanacaktır.
Bunun ardından Derviş'e gerçekten "gına gelmesi" ve "ne haliniz varsa görün" diyerek ayrılması sağlanacaktır.
Bu arada dış kaynaklardan sağlanan kredilerin ilk taksitleri gelmiş olacağından devletin borçlanma sistemi de tekrar çalışmaya başlayacaktır. Derviş, paraları getirmiş, görevini "tamamlamış" olacaktır.
Derviş gönderildikten sonra hiç kimse burnunu Ankara'nın işlerine sokmaya cesaret edemeyecektir.
Ankara şimdi bu "son perde"yi oynamaya hazırlanıyor. Ama bu son perdenin ardında bir perde daha olduğunu hiç düşünmüyor.
|