kapat
12.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
İPEK CEM(ipekcem@sabah.com.tr )

Sonra ne olacak?

Bugünlerin Türkiye'si, önemli değişimlere gebe bir ülke görünümünde. Onyılların biriktirdiği birtakım sorunları, dış kredi alma baskısıyla çözme yoluna girdik. Bir yanda yolsuzluklara karşı yapılan savaş ivme kazandı. Öte yanda ise, ekonominin devlet güdümünden çıkması yönünde sağlıklı bazı adımlar atıldı. Kim ne derse desin, bu gelişmelerin önemli bir ortak paydası, vatandaştan gelen değişim talebidir. Dış kredi ihtiyacı, bazı yasaların ivedilikle parlamentoya aktarılmasına yol açmış durumda. Ancak kamuoyunun 'artık yeter' dediği konularda da taşların çok hızlı yer değiştirdiğini gözlemlemekteyiz.

Ülkemizde yaşanan yenileşme ve kabuk değiştirme çabaları, Osmanlı'dan bu yana, hiçbir zaman sıkıntıya düşmeden hız kazanmaz. Sistem mâli krize girdiğinde, siyasi anlamda etkisizleştiğinde veya sosyal çalkantılar yaşadığında, rotanın yeniden belirlenmesi zarureti doğar. Mevcut ortam, bu tanımlara uyuyor: Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci bir yıl önce daha netleşince, zaten toplumda değişime tavır koyan kesimlerin tepkileriyle karşılaşılmıştı. Ancak Türkiye öyle ilginç bir ülkedir ki, Avrupa konusunda muhafazakar kalan bazı kesimler, örneğin şeffaflaşma veya demokratikleşme konularında oldukça atılgandır. Oysa AB normlarına uyma adına bile olsa, ülkemiz şeffaflıkta ciddi mesafeler kat edebilir.

Yükselen değerler
Finansal sistemde ve kamu maliyesindeki çarpıklıklar, ülkeyi ciddi bir mali krize itti. Uluslararası piyasaların ve çokuluslu oluşumların, ulus-devlet olgusunun önüne geçtiği günümüzde, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun ancak ciddi reformlarla aşılabileceği ortada. Reform derken, rekor sürelerde, yıllardır beklemiş yasaları parlamentodan geçirmekten bahsetmiyoruz. Bizim söz ettiğimiz değişim, siyasi ve toplumsal anlamda köklü bazı bakış açılarının yenileşmesini gerektiriyor.

Türkiye, dünyada da anlam ifade eden ve yükselen bazı değerlerin dışında yaşayamaz. Artık dünyanın işleyişi, ticaret ve uluslararası ilişkilerin doğrultusu, böylesine farklı normlarda yaşayan ülkeleri dünya sahnesine almıyor. Öncelikle hukuk olgusunun yerleşmesi, ardından da gerçek anlamda şeffaflık ve insan haklarının yeşermesi bekleniyor. Öte yandan, bireylerin ve toplumların saygınlığı, bilgi birikimleri ve etik değerleriyle ölçülmeye başlanıyor. Diğer yandan, toplum adına sorumluluk taşıyan kişilerin, aynı zamanda topluma karşı sorumluluk duymaları isteniyor.

Dünya devleti olma iddiasındaki bir ülke, her alanda gelişme ülküsünü ancak bu şekilde yakalayabilir. Dünya vatandaşı yetiştiremeyen bir ülke ise zaten dünya devleti olamaz. Burada doğruların ve bilgililerin önünü açmak da, en az yanlışları ve haksızları cezalandırmak kadar kritik. Bu bakış açısını, yalnızca siyasette değil, akademik yaşamda, iş çevrelerinde ve medyada da yerleştirebiliriz. Böylelikle, toplum olarak sürdürdüğümüz bayrak yarışında, her yeni yarışçı, arkasına bakmadan ilerleyebilir.

Ekonomik krizi kısa dönemli olarak çözebiliriz, ancak işin 'sonrasının ne olacağını' da şimdiden planlamayı unutmayalım.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır