kapat
05.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )

Sabahleyin koruda, F tipi bir gazeteci

Dün sabah koruda yürürken telefonum çaldı. "Yahu, senin yarın öbürgün ağır cezada davan varmış. Ne zaman?" Gazeteden biri soruyor. Beni işten atmasından korktuğum için adını vermiyeceğim.

"Neden soruyorsun?"

"Valla, soruyorlar. Yabancı gazeteciler telefon ediyormuş, Amerikan sefaretinden geleceklermiş, falan."

"Bakırköy Ağır Ceza'da ama şu anda kesin tarihini ben de hatırlamıyorum. Hukuk bürosuna sorsana."

"Hangi hukuk bürosuna?"

Hangi hukuk bürosunaymış! "Gazetenin hukuk bürosuna, tabii," dedim. Ve meczup bir iyimserlikle sordum: "Gazete de birisini gönderecek mi?"

Karşımdaki, soruma çılgın bir kahkaha ile cevap verdi. Herhalde uzun zamandan beri bundan daha saçma ve tuhaf bir soru ile karşılaşmamıştı. "Başka işimiz mi yok oğlum" dedi neşe ile. "Sen içeri girmemeye bak." Ve telefonu kapattı. Ahizeyi kulağından uzaklaştırması ile telefondaki yuvasına yerleştirmesi arasında geçen süre içerisinde yeniden gülmeye başladığını duydum. Eminim gülerken başını sağa sola da sallıyordu, "ne adamlar var," anlamında.

İşte böyle.

Bir defa neden ağır cezalık olduğum konusunda herhangi bir şey yazamam çünkü bu yasal ve doğru olmaz. Sadece şunu söyleyeyim: Bir devlet kuruluşu, bir yazımı kendisine yöneltilmiş bir hakaret kabul etti ve hakkımda dava açtırdı.

Türkiye'de bir gazetecinin mahkemelik olmasından daha doğal ne olabilir? Frıncının elini yakması gibi bir şey. Rutin.

Mahkemelik olduğumu da gazetenin hukuk bürosu bana ilk celseden sadece 12 saat önce haber vermişti.

Bacaklarım titreyerek "neden daha önce haber vermediniz? diye sorduğumda ufak bir sessizlik oldu. Sanırım bu süre içerisinde avukat dost bana daha önceden haber vermesini gerektirecek neden aramış ve bulamamıştı. "Ben sizin savunmanızı yazdım," dedi. "Yapacak başka bir şey yok ki."

Her gün sekiz ameliyat yapan bir cerrahla ertesi gün vücudundan ur alınacak bir hastanın, ur ameliyatı konusuna bakışları aynı değildir. Bu bağlamda bizim hukuk bürosu günde sekiz ameliyat yapan cerrahtı. Ben ise, ilk defa, 12 yıl süre ile, F tipi bir cezaevinin nasıl olduğunu içerden incelemek olasılığı ile yüz yüze geldiğim için kendimi daha çok uru alınacak bir hasta gibi hissediyordum.

Olay duyulunca bazı yabancı kurumlar benimle temas kurup davam ile ilgileneceklerini söylediler. Başbakan'a falan mektup yazdılar.

Okuyucularım arasında Türkiye'deki basın kuruluşlarının davam ile ilgilenip ilgilenmediklerini merak edecek kadar saf birisi olduğunu sanmıyorum. Ama, ne olur ne olmaz, gene de cevap vereyim. Hayır. Kimse ilgilenmedi.

Bu arada şunu da haber vereyim: Türkiye'de vatandaşların devlet kurumlarına "hakaret etmesi" (bu her ne ise) suçtur ama, nedense, devlet kurumlarının vatandaşa hakaret etmesi suç değildir. Demokratik ülkelerde "devlete hakaret" diye bir suç da yoktur, ayrıca, bizde suç olan birçok şey suç olmadığı gibi.

Ancak avukat dostum, bunları ileri sürerek paçamı kurtaracağımı sanıyorsam dünyadan haberim olmadığını söylüyor.

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır