Temiz bir gelecek arayışı Türkiye'de kirlenmiş geçmişin hesabını soran çabayla iç içe yürüyor.
Aynı tecrübeyi geçirmiş pek çok ülkede bu böyle olmuştur. Ama sadece hukukun değerlerini toplumdaki linç psikolojisinden etkilenmeksizin koruyan bir yargıya sahip ülkeler başarıya ulaşmışlardır.
ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz dün "Rüşvet kadar büyük tehlike, yargının siyasallaşmasıdır" dedi.
Enerji Bakanı Ersümer'i istifaya mecbur eden gelişmelerde bu tehlikenin izleri bulunduğu görüşünü savundu.
"Beyaz Enerji" soruşturması kapsamında bakan dahil pek çok sorumlunun üç ay boyunca telefonları dinlendi.
Yılmaz, rüşvet sanığı durumunda olanların kayda geçen konuşmalarında "Ersümer'in kendileri için engel olduğu"ndan söz ettikleri halde savcının bunlara iddianamede yer vermediğini söyledi.
Tam tersine "İşin ucunu Ersümer'e dayandırmak için her türlü hukuk kuralı ve teamül zorlanmıştır" dedi.
Sebebi ve sonucu ne olabilir bunun?
Yılmaz'a göre değişim karşıtı statükocular "Türkiye'yi dünyadan tecrit edip içine kapatmak" için sahnededir. "Statüko, bazen hakim ve savcı kılığında ortaya çıkmıştır, bazen etkin bir bürokrat, bazen bilirkişi, bazen medya mensubu olmuştur.."
Bu uyarı ciddiye alınmalıdır.
Yılmaz "yargı işini yapmasın" demiyor.
Sadece toplumsal paranoyanın etkisiyle sapmamasını ve adalet duygusunun zedelenmemesini istiyor.
"Adil bir mahkeme", yalnız geçmişi temizlemenin değil, temiz bir gelecek kurma çabalarının da vazgeçilmezidir.
Derviş Amerika'dan tekrar uyardı: Telekom ve Bankalar yasası 10 Mayıs'a kadar mutlaka çıkarılmalı..
Çünkü IMF İcra Kurulu, 10 milyar dolarlık ek yardımın kararını bu tarihte onaylayacak ve bu iki yasa belirleyici olacak.
IMF, Telekom özelleştirmesi ile ilgili yasayı Türkiye'nin ekonomisini dışa açma konusundaki kararlılığının göstergesi sayıyor.
Yolsuzluk üreten sistemi değiştirme iradesi ne kadar samimidir; onun cevabını Bankalar Yasası verecek.
Bu yasa batan bankaların zarar ziyanını sahip ve yöneticilerinden geri alma imkânını da yaratacak.
Böylelikle devlet 15-20 milyar dolarlık bir faturayı halka yüklemek mecburiyetinden kurtulduğu gibi batan bankaların gruplarına ait verimli şirketlerin yaşaması da sağlanacak.
Reform yasalarına direnmenin, partileri besleyen köhnemiş düzeni koruyamayacağı artık bellidir.
Türkiye, ya "son şansı"nı kullanacak veya düzen göçecektir. Ve "son şans"ı heba edenler, göçüğün kendilerini de yutacağını görmeye başlamıştır.
Türkiye'yi de galiba bu çaresizlik kurtaracak!