"Allah'ın en sevdiği kullarından biriyim"
Ben 'bu iş olacak' dediğimde her zaman gerçekleşir. Yüce Allah'ın beni koruduğunu çok iyi biliyorum.
Basın birşey yazarken insanın psikolojisini düşünmeli. Yazdıkları çoğu zaman huzurumu kaçırıyor. Haftasonu bir grup meslektaşımla birlikte Bodrum'da İbrahim Tatlıses'in konuğu olduk. Böylelikle de, son günlerde bir hayli gergin olan Tatlıses'in başka bir yüzünü görme fırsatı yakaladık. Tatlıses adeta bir filmin başrol oyuncusu gibiydi. U şeklindeki masanın ortasında tek başına oturdu ve bize saatlerce kendini anlattı. Etrafı yine eski günlerini kendisine unutturmayan dostları ile doluydu. Kimbilir belki de Tatlıses'in kendini 'İbo' gibi hissedebildiği tek yer de işte o dostların yanıdır... İbo, Derya Tuna ile barışmamış. Ama birbirlerinden kopmalarının mümkün olmadığını o da Derya Hanım da biliyor.
"BABANA İYİ BAK OĞLUM"
Ortak dostları, iki taraf arasında sürekli iletişim sağlıyor. Dostları, İbo-Derya beraberliğin hiçbir zaman bitmeyeceği görüşünde. (Tatlıses'e 'Derya Hanım ile barıştınız mı?' sorusu sorulduğunda masada oturanların biri, cep telefonu ile onun vereceği yanıtı Derya Hanım'a dinletme çabasındaydı..) Sonra Tatlıses'in oğlu İdo geldi İstanbul'dan... İkisinin kucaklaşmasında bu kez de 'baba İbrahim Tatlıses'i gördük. Tatlıses oğluna sordu: "Oğlum annen telefonda ne dedi? 'Yemeklerini yedin mi, teknenin kenarlarında dolaşma...' dedi değil mi... İdo'dan yanıt geldi: "Hayır öyle demedi." Babası tekrar sordu: "Peki ne dedi oğlum?" İşte İdo'nun cevabı: "Babana iyi bak dedi." Cevabı duyan Tatlıses kahkahayı bastı, İdo'suna bir kez daha sarıldı... Bodrum'da geçirdiği iki gün boyunca kendi özgürlüğünü yaşadı İbrahim Tatlıses. Pazar gecesi ise huzursuzlanmaya başladı.. "Yarın yine İstanbul'a gideceğiz. Yine stres, yine huzursuzluk...'
"ALMANYA'DA ÇOK İYİYDİM"
Almanya'da beş gün boyunca ne gazete okudum, ne de televizyon izledim. Bütün telefonları da kapattım. Çok rahattım orada. Ama altıncı gün İstanbul'a gelişimle birlikte aynı şey yine başladı. Yine huzurum kaçtı. Bir şekilde medya ile birlikte yürümek mecburiyetindeyim ama basında böyle yer almak istemiyorum. 'Barıştılar, İbrahim Bey üç gündür evde' diye haberler çıkıyor. Evet, eve gittim ama sadece çocuğumu görmek için. Derya Hanım ile hiç konuşmadık. Aramızda hiçbir yumuşama yok. Nedense herkesin her şeyden haberi var, ama benim hiçbir şeyden haberim yok. Geçenlerde stüdyoya gelmiş, tepemde duruyor Derya Hanım. Farkında bile değilim.
"BİZİ BİZE BIRAKSALAR..."
Biz Derya Hanım ile konuşmayabiliriz, birbirimize kırgın olabiliriz. Ancak bir çocuğumuz var, bir bebek var ortada. Gerçi diğer hanımlardan olan çocuklarım da var ama İdo ile son noktayı koydum, o benim için çok başka... İnsanlar Derya Hanım ile benim aramdaki durumu anlamıyor ve bilip-bilmeden sürekli irdeleyip, didikleyip duruyorlar. Olan biten herşey abartılıyor. Ben işimi yapamıyorum, Derya da sürekli bu laflardan dolayı mutsuz yaşıyor. Haber yapılırken insanların psikolojileri de düşünülmeli. Bizi biz bize bıraksalar çözülmeyecek bir sorunumuz yok. Derya Hanım'ın Zekeriyaköy'deki evine benden başka bir tek erkek daha giriyor; o da İdo...
Yoksulluğu çok iyi bilirim
Bugünler benim aklıma gelir miydi hiç?.. Mağaradan çıkmışım, ama şimdi otellerim, şirketlerim, yani bir insanın hayatta isteyebileceği herşeyim var. Bu Allah'ın bir lütfudur. Ancak bu duruma geldikten sonra insanları hakir görüp ezmeye kalkarsan Allah başına bela verir. Öldürmez ama sürüm sürüm süründürür... Bunların örnekleri vardır. Bunların hepsini biliyorum. Çünkü ben ezilmeyi biliyorum, yoksulluk içinde nasıl yetiştiğimi biliyorum. Varlık, zenginlik benim hiç umurumda değil... Şimdi şurada nasıl bağdaş kurup oturuyorsam, 25 sene önce de böyle oturuyordum. Ben her zaman böyleydim ve hep böyle kalacağım...
Paralar, ilaçlar ve bir dürbün!
Bir yıldızın çantasında neler bulunur?.. İbrahim Tatlıses'in de hiçbir zaman yanından ayırmadığı bir çantası var. Ve çantasını açınca ilk olarak Derya Tuna ile oğlu İdo'nun birlikte çekilmiş fotoğrafı göze çarpıyor... İşte İbo'nun çantasından diğer ayrıntılar: Bir adet beşi biryerde, (reklam filminin çekimi için bir kuyumcudan alınmış. Adam her gün gelip 'ne zaman geri vereceksiniz?' diye sorunca da İbo kızıp, satın almış. Aylardır çantasının içinde duruyor....) dürbün, metre, mide ve vitamin ilaçları, 100 adet spor loto, nakit para, domino oyunu, bilardo eldiveni, banka cüzdanları...
ŞENGÜL BALIKSIRTI
|