Para ile dolsa kese, kulak asma herbir sese..
Bizim gibi ekonomisinin temel programı "Lafı lafa et ilave, al kaşığı çal pilava.." olan ülkeler için en tehlikeli şey, hükümet adamlarının ileri geri konuşmasıdır.. Vatandaşın zihni bu konuşmaları kaldıramazsa sorun çıkar..
Yok arkadaş! Kemal Derviş yanlış yaptı.. Amerika'dan memlekete telgraf çekip "Parayı buldum, uçak tayyaresi ile geliyom.." demeyecekti.. Bizim ahaliye yapılacak en kötü şey olan biteni böyle atasözü gibi kısa sözlerle anlatmaktır..
Sen "14.5 milyar bulduk.." dersin..
Bizim insanımız o paranın bilmem kaç aşamadan sonra verileceğine, ekonomiye cırtım cırtım gireceğini bilmez.. Karşılığında yasalar çıkarılması icap ettiğini düşünmez..
- "Hükümete, Sayısal'dan para çıktı.." zannedip, kriz bitti diye lüzumsuz yere sevinir..
Suçu sadece bizim ahaliye atmıyorum.. Dünyanın diğer fukara milletleri de böyledir.. Hükümet adamının ağzının içine bakarlar.. Biri "akım" desin, onlar "lokum" diye anlarlar..
Hele biraz karamsarsa "L" harfinin yerine "B" harfini koyarlar..
Toprağı bol olsun, Çin'in padişahı Mao da bu hatayı yapmıştı.. Çin halkı bizden cahil.. Neden derseniz bunların Alfabesi'ne sekiz yıllık temel eğitim de yetmiyor..
Üç binden fazla hece var ki herbiri harf yerine geçer.. Üstelik onların maarif sistemi olaya yanlış başlatmış.. Vaktiyle defteri ters tuttuklarından yazıları yukarıdan aşağı indirmişler..
Ahaliye dikkat edin!
Gerçi defterin ters tutulduğu sonradan anlaşılmış ama o dönemin maarif nazırı yanlışını kabul etmediğinden "doğrusu budur" diye tutturmuş.. Bütün Çinliler alfabeyi yukarıdan aşağı bellemek zorunda kalmışlar..
Okuma yazmanın zor olması, ahalinin cahil kalması o yüzden..
Mao tahta zıplayınca bakmış ki ahalinin cehaleti ile başa çıkılmaz.. Oturup her konuda yazı yazmış, her konuda bir vecize söylemiş..
Yakın tarihçiler rivayet eder.. Vietnam'ı Amerika'nın elinden kurtarıp "fakir ama gururlu" bir ülke haline getiren Ho Şi Minh'e sormuşlar:
- "Siz neden yazı yazmıyorsunuz?" diye..
Ho Şi Minh cevap vermiş: "Mao yazıyor ya!" ardından da eklemiş:
- "Bana Mao'nun hakkında yazı yazmadığı bir konu gösterin, onu da ben yazayım.."
Merhum Mao'ya haksızlık etmemek gerekir.. O sağlığında fikirlerin yarışmasını isterdi.. Hatta muhalefetteyken "Yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın.." diye bir laf dahi etmişti..
İktidara gelince ahali lafı tersinden anladı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı.. Gerek bir demokrat olan ve memleketi tek başına idare etmeye karar veren Mao baktı ki olacak gibi değil..
Herkesin eline bir "Kızıl Kitap" verdi.. Herkes "Bakalım Mao'nun fikirlerini kim daha iyi savunacak" yarışına başladı.. Böylece Çin'de milli birlik ve beraberliği sağlandı..
Sayın Kemal Derviş'i uyarmam "Ahalinin önünde böyle kesin sonuçlar doğuracak laflar edilmez.." demem bundandır..
Memlekette zaten çarşı karışmış..
Zaptiye teşkilatı iş adamlarını tutup tutup "Çete yakaladık.." diye DGM'ye götürüyor.. Sonra Avrasya Gemisi'ni basanları da "Ateşli silahlar kanununa muhalefetten.. Çevrenin huzurunu bozmaktan.." yargılayıp üç yılda serbest bırakıyor..
İş adamının çeteci, teröristin de "özel girişimici" olarak anlaşılması bu yüzdendir..
Haaaa! Sonra ne oldu, derseniz anlatayım.. Swissotel baskınından sonra durumlar sizin de gördüğünüz gibi ters tepti.. Devletin koca koca bakanları; elinde keleş, otel basan teröristlere "Yazıklar olsun, bizi rezil ettiniz?" diye surat yaptılar..
Soruyorum işte..
İşler hazır bu noktaya gelmişken TÜSİAD üyelerini uyarıyorum.. Sakın ola ki yıllık kongrenizi İstanbul dışında bir yerlerde, mesela Konya'da, Kayseri'de yapmayın..
O kadar iş adamının şehre geldiğini gören Vali, hemen telsizin başına koşup "Şehrimizi eşkıya bastı.." diye Ankara'ya şifreli mesaj geçer, askeriye paşalarından yardım ister..
Benim merak ettiğim, ahalinin Kemal Derviş'in son mesajını nasıl karşılayacağı? "Para buldum, geliyom.." lafından nasıl mana çıkaracağı..
Siz gazetelerin dörder beşer ekonomi sayfası yaptığına bakmayın.. Vatandaş o dört beş sayfanın içinden sadece döviz fiyatına bakar.. Sonra Hande Ataizi'nin resmi var mı diye öbür sayfalara geçer..
O sayfaları okuyan ahalinin ekonomi bilmesini bir yana bırakın.. O sayfaları yapanların çoğu ekonomi nedir bilmez..
Olay adını vermeyeceğim bir gazetenin iki elemanı arasında geçiyor.. Servis şefi Baki Bey, yanında çalışan muhabirlerine gazetenin yeni uygulaması gereği kredi kartları dağıtmış..
- "Bundan sonra maaşlarınız zarfta verilmeyecek.. Banka hesabına yatacak.. Kendiniz, elinizde tuttuğunuz kartla ihtiyacınız kadarını çekeceksiniz.." demiş..
Muhabirlerden biri böyle bir kartı ilk kez görüyor.. Elindeki kartı evirip çevirip incelemiş.. O güne kadar ATM denen aletten hiç para çekmediği için biraz da tedirgin..
Gitmiş bir aletin başına.. Kartı sokmuş.. Okla işaretli tuşlara basmış.. Ekranda bir yazı çıkmış: "Bakiye sorun.."
Aletin demek istediği mevcut paranızın miktarını öğrenin ki ne çekeceğinize karar verebilesiniz..
"Bakiye.." lafından muhabirin aklına gelen ise kendi şefi.. "Allah Allah!" deyip kartı almış, başka bir makineye sokmuş.. Ondan da aynı cevap:
- "Bakiye sorun.."
Sinirleri yavaş yavaş oynamış.. Bir ATM daha bulmuş, sonra bir ATM daha.. Cevaplar aynı: "Bakiye sorun.."
Almış kartını, öfkeyle gazeteye koşmuş.. Çıkmış şefi Baki Bey'in karşısına, kartı masaya atmış:
- "Soruyorum işte.." diye sertlenmiş.. "Söyle bakalım Baki Bey, benim maaş nerde?"
Şimdi anladınız mı neden telaş yaptığımı? Yazıya neden sosyal içerik filan kattığımı.. Korkum o ki yarın ahali Kemal Derviş'in kapısına yayılır, payını ister..
Kendi kendine DGM'lik olur..