Babam öfkeden deliye dönmüştü.. "Bunu nasıl yaparlar" diyordu.. "Bu ülkede ilke yok mu?.. İnsanlara saygı yok mu?.. Böyle emr-i vaki yapılır mı?.."
Ağabeyim ve ben, babamın gezginci daracık subay maaşının çocukları olarak devlet liselerinde okumuştuk.. Serpil, refah dönemine rastlamıştı ailenin.. Kolej'e yazdırdık..
O zaman Kız Koleji ayrı.. Erkek Koleji ayrı.. Serpil son sınıfa geldi.. Türk Eğitim Derneği bir karar alıp, karma eğitime geçti..
Babamın tepesini arttıran o..
"Böyle kararlar okul devam ederken alınır mı?.. Kızını karma okula göndermek istemeyen anne babalara böyle tepeden inme oyun yapılır mı?.."
"Baba" diyorum.. "Serpil seneye üniversiteye gidecek. Orası karma değil mi?.."
"Ben Serpil için mi konuşuyorum sanıyorsun" dedi babam..
Çağdaş kafalı, Atatürükçü bir adamdı babam.. Şaşmıştım zaten..
"Ben insana saygıdan söz ediyorum.. İnsana ve onların düşüncelerine.. Tepkim buna.."
Ardından son sözü söyledi:
"Serpil artık Koleje gitmeyecek. Okumak istiyorsa, Kız Lisesine naklini yaparız.."
Bre aman.. En korktuğum şey bu.. Babama o son sözü söyletmemek gerek.. O Kafkas kafası, o Çerkes inadı tutunca, "Nuh" der, "Peygamber" demez.. Kelle verir, sözünden dönmez..
Serpil odasına kapanmış hüngür şakır.. Annem ondan beter.. Kız son sınıfa gelmiş. Kolej mezunu olacakken bu olacak iş mi?..
Ailede bunalım olunca, iş bana düşerdi genelde..
Sokağa çıktım.. Ağaçların altında dolaşarak düşünüyorum..
Babam o zaman Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri.. CKMP iken parti, yani Cumhuriyetçi, Köylü Millet Partisi iken yakın arkadaşı Alparslan Türkeş'i partiye getiren o.. CKMP'nin adının değişmesinden üzgün, kırgın.. Mareşal'e ihanet edildiğini düşünüyor, ama görevini sürdürüyor.. MHP, koalisyona davet edildiğinde Aslan Amca, bakanlık teklif etti ama, babam henüz yeni filizlenen partideki işlerin çok daha yoğun olacağını düşünüp "Beni bu defalık affet" dedi..
Koalisyon kuruldu.. Babamın yakın arkadaşı Hasan Dinçer Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı..
Günlerden Cumartesi.. Okullar Pazartesi açılıyor.. Açtım telefonu Başbakanlığa.. Adımı verince Hasan Beyi bağladılar..
Evdeki felaket havayı anlattım..
"Sen Serpil kızıma söyle.. Bütün hazırlıklarını yapsın, pazartesi sabahı için.. Saat 8.00'de de hazır olsun, ama ortaya çıkmasın.. Baban görmesin.. Odasında beklesin. Ben geleceğim.."
Pazartesi sabahı annem kahvaltı hazırlıyor.. Serpil odasında heyecanlı.. Kolej kıyafetlerini giymiş.. Çantasını hazırlamış.. Ortaya çıkmıyor..
Babam, sofra kuruldu mu, aile toplansın ister.. Serpil görünürde yok, sabahtan beri.. Babam zaten pireli.. O gün okullar açılıyor, ama ne aile efradından, ne Serpil'den çıt çıkmamış.. Bir tezgah var ama ne, gibisinden sezmeye çalışıyor..
Saat tam sekizde kapı çaldı..
Pencereye koştum.. Yolun kenarında 04 kırmızı plakalı araba duruyor.. 04 Başbakan Yardımcısının plakası..
Bizim daire üçüncü katta.. Otomat ziline bastım.. Kapıya koştum.. Açtım bekliyorum.. Babam "Kim" diye bağırdı.. Merdiven başında göründü Hasan Bey..
"Hasan Bey" dedim..
Babam doğruldu.. Arkadaş, markadaş ama, gelen Başbakan Yardımcısı.. Babam devlet sevgisi, saygısı ve de disiplini fevkalade bir adam.. Fırladı kapıda karşılamak için..
Hasan Bey içeri girdi.. "Merhaba Fuat Bey" dedi, çok resmi bir tavırla.. Adeta "Buraya senin için gelmedim" der gibi.. Babam şaşkın.. Hasan Bey yanından geçti babamın.. Bana "Serpil kızım nerde" dedi.. "Odasında efendim" dedim.. "Çağır" dedi..
Çağırdım..
Serpil'in odasından tam teçzihat çıktığı anda babamı görmeliydiniz.. Bir anda tüm oyunu anlamıştı..
Birşeyler söylemek istedi.. Söyleyemedi.. Başbakan Yardımcısına, arkadaşı da olsa "Ne yapıyorsun" demeyi devlet terbiyesine yakıştıramadı.. Pencereye yaklaştım.. Serpil önde, Hasan Bey arkada 04 numaralı, kırmızı plakalı arabaya biniyorlardı..
Bu ülkede makam arabaları, ilk defa bu kadar güzel, bu kadar anlamlı, bu kadar kutsal, bu kadar özel bir iş için kullanılıyordu.. Araba, Kolej yolunun köşesini dönene kadar pencereden baktım.. Sonra içeri döndüm..
Babam Hasan Beyi karşılamak için geldiği köşede, hiç kıpırdamadan duruyordu hala.. Bana bakan gözlerinin içine baktım..O da bana baktı..
Hayır, öfke değildi, gözlerinin içinde olan..
"Teşekkür" doluydu bakışları.. "Benim aslan oğlum" diyordu sanki.. "Beni incitmeden, nasıl çözdün gene sorunu.."
Birbirimize sarıldık mı, sarılmadık mı, hatırlamıyorum.. Hatırladığım, onun da, benim de, annemin de gözlerimizin yaşlı olduğu idi..
Şu anda, bunları yazarken olduğu gibi..
Ne güzel aileydik biz.. Ne güzel dostlarımız vardı..