kapat
29.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Elemtere fiş, kem gözlere şiş...

Süleyman Bey, son zamanlarda "çalmak" fiiline çok bozuluyormuş. Ağzı laf yapan kasaba siyasetçileri, sıklaşmaya başlayan açık hava toplantılarında kürsülere çıkıp:

- Vatanın milletin malını, saçı bitmedik yetimin hakkını çalanlar, diye nutuk çekmeye başladıkça...

Süleyman Bey:

- Benim bildiğim davul çalınır, zurna çalınır, diyormuş. Vatanın milletin malıyla, saçı bitmedik yetimin hakkı; davul mu ki çalınsın, zurna mı ki, çalınsın?

Müzik aletlerinden başka hiç bir şeyin asla çalınamayacağı konusundaki inancını kanıtlama ve kendisinin de, çalsa çalsa, ancak bir müzik aleti çalabileceğini göstermek için; kalkıp müzik aletleri satan bir mağazaya gitmiş.

Her yer piyanolar, kemanlar, gitarlar, saksofonlar, violalar, bateriler, trompetlerle dolup taşıyormuş.

Süleyman Bey, kendisine uygun bir müzik aleti bulmak için saatler boyu tek tek incelemiş mağazada ne var ne yoksa...

Sonunda mağaza sahibi, ellerini oğuşturarak karşısına gelmiş:

- Herhalde çok güzel şeyler seçtiniz beyefendi, demiş. Acaba hangilerini emrediyorsunuz?

Süleyman Bey:

- Buradaki müzik aletlerinden her birini çalanlar var ki, onları satıyorsunuz, demiş. Binaenaleyh müzik aletlerinden başka bir şey de çalınabilir olsa, onu da satardınız. Ben de bunu bir kez daha göstermek için şu duvarda asılı kırmızı flütle, şu pencerenin önündeki akordeonu almak istiyorum. Herkes bilsin ne çaldığımızı...

Mağaza sahibi, Süleyman Bey'in işaret ettiği yönlere bakmış:

- Şey, demiş, yangın söndürme aletini alabilirsiniz tabii. Ancak radyatör binaya aittir, maalesef onu sökemeyiz.

Gazetelerde şöyle başlıklar çıkıyor: - Ankara siyasetinin neresi temiz? Hemen yanıt verelim:

- Galiba kazıkları...

Çünkü kiminle konuşsak:

- Bir temiz kazık yemişiz yahu, diyor.

Ünlü bir fıkradır. - Neden büyük adamlar pullara resimlerini bastırırlar? Yanıt:

- Arkalarını yalatmak için...

ABD Hazine Bakanı O'Neil, bizim Devlet Bakanı Kemal Derviş'e:

- Bu açtığımız kredileri de, yer yutar ve yeni krizler yatarırsanız; o zaman Ankara'ya yapabileceğimiz bir tek öneri kalıyor, demiş.

- Nedir?

- Bizden bir daha kredi istemek yerine, pulların üstüne elinizin resmini basmak...

- Niçin?

- Avucunuzu yalamak için...

Amerikalı uzmanlar, Türkiye'nin onca yolsuzluk bataklığına nasıl battığını incelerken, hep aynı gerekçelerle karşılaşıyorlarmış...

İlkokul çocuklarına her sabah, hep bir ağızdan okutulan, "Türküm, doğruyum, çalışkanım..." türü, klişe antlarla; "Altay'dan attığım ok, Alp dağlarını aştı" türü, hamaset abartmalarıyla ve "Adriyatik kıyılarından, Çin Seddi'ne kadar genişleyen etki alanımız..." türü, siyasal nutuklarla... Yani kendi kendini afyonlayan babalanmalarla..

Türk siyasetçilerinin, iri yalanlarla örtülenmiş sinsi talan eğilimleri konuşulurken; Amerikalı yaşlı bir diplomat, eski bir İran fıkrası anlatmış.

Vaktiyle bir İranlı, arkadaşına:

- Ben, diyormuş, öylesine büyük, öylesine büyük bir ev yaptırdım ki, geçen yıl damına çıkan ustaların elinden kayan keser, hâlâ düşüyor; henüz yere varmadı.

Arkadaşı:

- Ya, demiş, ben de bir hıyar büyütmeye başladım; büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm. Kökü İsfahan'da olduğu halde, ucu Tahran'ı geçmeye başladı...

İranlı:

- O kadar büyük hıyar olur mu, demiş.

- Olur ya; şayet keseri düşürmezsen, büyüye büyüye ucu kıçına girecek. Tabii ekonomik bir kriz halinde...

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır