Bilinmeyen hastalık!
Hastalık Amerika'da başgösteriyor...
Sırtta ince bir sızı.
Belkemiğinin orada kıvrıla kıvrıla...
İnceden inceden süzülüyor.
Öldürmüyor ama süründürüyor!
Doktorlar bu iş nedir, nereden kaynaklanır, nasıl geçer...
Bir türlü çözemiyor.
Şikâyetçi hastalara bakıyorlar..
Hepsi çok zengin, hepsi işinde başarılı, hepsi iddialı genç erkekler.
İşadamı, borsacı, yüksek yönetici!
Hastalığın adını "Zengin hastalığı" diye koyuyor,
Araştırıyorlar...
***
Acaba bunlar havyar yiyip şampanya içtikleri için mi böyle oluyor?
Acaba başarılı olma virüsü var da, o mu böyle bir yan etki yapıyor?
Sonra aynı hastalık kadınlarda da ortaya çıkıyor...
Belkemiğinin oralarda ince bir sızı...
Kıvrıla kıvrıla yıpratıyor.
Kadınlara bakıyorlar...
Onlar da zengin, onlar da yönetici!
"Zengin zenginle evlenir, bulaşıcı bu" diyenler oluyor...
"Beraber havyar yiyip şampanya içiyorlar" diyen oluyor...
Ama sonuçta doktorlar işin içinden çıkamıyor.
Tek bildikleri, bu hastalığa tutulanların zengin, iyi yaşayan, toplumun çok üst düzeyinde dolaşan beyazlar olduğu!
***
İşin beyaz ırk kısmı...
Bir süre sonra siyahi hastaların belirmesiyle darbe alıyor...
Bir bakıyorlar ki bazı zenciler de aynı hastalıktan mustarip...
Ama o zenciler de zengin, başarılı iş adamı ve iş kadınları!
Sonra, hastalık Amerika'dan Avrupa'ya sıçrıyor...
Fransızlar, Almanlar, İngilizler arasında bu hastalık belirtileri görülüyor.
Doktorlar yine tartışmaya başlıyor...
Amerikan iş dünyası, Avrupa seyahatleri sırasında bu hastalığı bulaştırdı diyenler oluyor...
Avrupalı zenginler de havyar yiyip şampanya içtiği için böyle oldu diyenler oluyor...
fDünya çapında konferanslar yapılmaya başlanıyor...
Tıp dünyası seferber oluyor...
İnce ince, kıvrıla kıvrıla dolaşan bu zengin ağrısı nedir diye...
Neticede iş anlaşılıyor!
***
Meğer bu ağrı herkeste varmış!
Bu ağrı, insanlık tarihi kadar eskiymiş...
Millet, din, ırk, para, beslenme tanımadan herkesi yoklarmış...
Lakin hayatın keyfini sonuna kadar çıkartmak isteyen başarılı grup...
"Herşey iyi giderken, bu ağrı da neyin nesi" diye ortaya çıkınca...
Tıp dünyasının haberi olmuş!
Meğer geri kalanı sırtına şişe çektirir...
Fakiri sırtını çocuğa ezdirir...
Biraz daha orta hallisi Viks sürdürürmüş de...
Öyle halledermiş!
"Sırtımda bir ağrı var diye doktora para mı vereceğim" diyenlerle...
"Herşey yolundayken bu sızı da nereden çıktı" diyenler arasındaki "hayatı algılama farkı"...
Meğer tıp dünyasını meşgul eder, tezler ve anti-tezler ürettirirmiş!
***
Bu hastalık Türkiye'de var mı?
Var elbette, var!
Her gün yaşıyoruz...
Dikkatli bakarsanız çoğu açıklamanın altında var!
"Bu kadar demokrasi bize fazla."
"Bizim özel şartlarımız var."
"Yabancılar dedi diye değişecek değiliz."
"Onların hukuk kuralları bizi bağlamaz."
Demeçlerinin hepsinde, bu hatalı neden sonuç ilişkisi var!
Kendi kendimize "Medeni dünyanın neredeyse en medeni ülkesiyiz" diyoruz...
"En zenginler kulübüne üye olmaya adayız" diyoruz.
"En iyi bakımı isteriz" diyoruz.
"Neyimiz eksik" diye soruyoruz...
Onlar da "Buyrun sizi tam teşekküllü bir hastanede sağlık kontrolünden geçirelim" diyorlar...
İlk soru, "Sırt ağrısından şikayetçi misiniz?"
El cevap: "Yok, Türk'ün sırtı ağrımaz"
"İnce bir sızı olması lazım..."
"Bizim sırtımız ağrımaz, ağrısa da kupa çektiririz, size ne kardeşim!"
Doktor yine soruyor...
"Peki kalpte bir sıkışma? Sizin kalbiniz aritmik atıyor..."
"Türk kalbi böyle atar, aritmik ata ata biz Viyana kapısına gittik!"
***
Biz "Böyle iyiyiz" dedikçe...
Adamlar, "Bunların iyileşmeye niyeti yok" diyor...
Biz hâlâ kendi kendimize tartışıyoruz...
"Kardeşim turp gibiyiz de bunlar anlamak istemiyor, vallahi billahi bunlar bu kulübe bizi almayacak! Niyetleri yok, kahrolsun bu dış mihraklar!"
|