kapat
27.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Ne sur kaldı, ne burç

Siyasi krizi, siyasiler daha da derinleştirmeyi başardılar. Ekonomik krizi, devletin en tepesinde, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yaşanan gerilim tetiklemişti. Bu tetiklemenin ardı, hükümet açısından en büyük "güven" sorgusu olarak yaşandı. Kritik bir dönemde, ekonomide hassas bir dönemeç yaşanırken en tepedekilerin kavga etmesinin faturası hükümetin önüne konuldu.

Şubat kriziyle birlikte "revizyon" fikri ortaya atıldı. Neden revizyon? Hükümetin bu yapısıyla ve bu moralle "yönetemez" duruma geldiği, herkesin bildiği bir gerçek olarak ortadaydı. Demokratik rejimde bu duruma gelen bir hükümetin tek ve tartışmasız seçeneği istifa etmek ve ülkeyi seçime götürmektir. Ancak dönemin özel koşulları nedeniyle bir seçim ortamının bütün ülke açısından daha da "yıpratıcı" olacağı konusunda da geniş bir ittifak vardır. Meclis içinde bir seçenek de görünmemektedir.

Muhalefet partileri, Refah Partisi ve Doğru Yol partisi de aynı hükümet partileri gibi seçenek oluşturabilecek bir moralden yoksundurlar.

Bürokrasi bekliyor
Bu durumda "revizyon", hükümet partilerinin içinden ciddi bir seçenek olarak ortaya atılmıştır. Hükümet partileri ise "surda gedik açtırmamak", "kelle vermemek" gibi demokratik siyasi geleneklerin yanına uğramamış kavramlar ve ruh haliyle, "olduğu gibi durmak" yolunu seçmiştir. Başarısız ya da herhangi bir nedenle yıpranmış bir bakanın değiştirilmesi, demokratik sistemlerde doğal bir işlemdir ve "sur, gedik, kelle" edebiyatı bir yana, kam tersine, yönetimi güçlendirmek için yapılır.

Atmadığı her adım, sonuçta hükümetin biraz daha sıkışmasına neden olmuştur. Hükümetin içinde ve başında yer alanlar, Kemal Derviş'in Amerika'dan çağrılıp getirilmesi ve ekonomi yönetiminin kendisine teslim edilmesinin de, hükümetin bu yapısıyla "bittiğinin" itirafı olduğunu bile düşünememişlerdir.

Ankara'da "üstte" bir siyasi karışıklık başladığı zaman "altta" bürokrasi durur, beklemeye başlar. Bürokratlar imza atmazlar, yetki kullanmazlar, "üstteki" karışıklığın bitmesini, yeni durumun açıklığa kavuşmasını beklerler.

Fırsat kaçırıldı
Şu anda yine Ankara'da bürokrasi "bekleme" durumuna geçmiştir.

Eğer iki ay önce, krizin en sıcak günlerinde koalisyon partilerinin genel başkanları ekonomideki başarısızlığı kabul ederek yeni bir dönem açıldığını ilan etseler ve bu kritik dönemde, 20 - 22 kişilik yeni bir bakanlar kurulu açıklasalardı, Türkiye bugün çok daha farklı bir hava içinde olurdu.

Hükümet bu fırsatı kaçırmıştır. Kendi kaçırdığı gibi Türkiye'ye biraz soluk aldırma ve moral aşılama imkânını da kaçırmıştır. Sürekli olarak alan kaybeden, inisiyatif kaybeden, sıkışan bir hükümet ile Türkiye'nin kriz dönemini aşmasının iyice zorlaşacağı bellidir.

İki ay önce "revizyon" yapılmış olsaydı, bunu hükümet yapmış olacaktı ve yansımaları daha farklı olacaktı. Bugün ise iyice sıkışmış, bunalmış bir hükümette yapılacak "revizyon"un anlamı daha farklıdır.

"Surda gedik açtırmayız", "kelle vermeyiz" derken bütün surlar sallanmaktadır, burçlar kendi kendine dökülmektedir, bütün yönetim rüzgâra kapılmış savrulmaktadır.

Çünkü böyle bir "direnme" kamuoyundaki kuşkuları artırmakta, soru işaretlerini de çoğaltmaktadır.

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır