kapat
15.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Hayata ince ayar yapıyoruz


Fıkrayı duydunuz mu? Transatlantiğin kaptanı yolcuları toplayıp sormuş: "Bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim?" İyisini duymak istemiş yolcular...
Sevgili Orhan,

Fıkrayı bizim Yazı İşleri Müdürü Erdal Şafak anlattı. Transatlantiğin kaptanı yolcuları toplamış. "Bir iyi haberim var, bir de kötü," demiş, "Önce hangisini duymak istersiniz?" Yolcular, "İyisini söyle" demişler. "Peki" demiş kaptan, "iyi haber şu: 11 dalda Oscar alacağız..."

Erdal Abi'nin fıkrasını duyan herkes acı bir kahkaha attı! Ruh halimizi anla artık...

Bir başka fıkra da bu aralar internette dolaşıyor(muş). Onu da Haber Merkezi'nden Öge Demirkan anlattı:

DEVLET SIRRINI İFŞA
Esnafın biri borcunu ödeyemiyormuş. Doluya koyuyor olmuyor, boşa koyuyor olmuyor. Sıkıntılı bir anında eline Ceza Kanunu geçmiş. Bakmış, Başbakan'a hakaret etmenin cezası altı ay hapis. "Tamam buldum işte" demiş, "Başbakan'a hakaret ederim. Altı ay içeri atarlar. Ekmek elden, su gölden. Alacaklılarım da bana dokunamaz. Hem altı ay içinde kriz de geçer. Çıkınca artık çaresine bakarım." Böyle düşünerek Başbakan'ın konuşma yapacağı meydana gitmiş. Polislerin yanında bağırmaya başlamış: "Bunak başbakan! Bunak başbakan!" Tabii anında derdest edilip hakimin önüne çıkarılmış. Hakim sormuş: "Sen Başbakan'a bunak demişsin..." Memnuniyetle kabul etmiş esnaf. "Peki o halde işte cezan: 20 yıl 6 ay hapis." İsyan etmiş bizimki: "Olmaz, haksızlık bu. Başbakana hakaret etmenin cezası altı aydır." Hakim cevap vermiş: "Biliyorum. Zaten ondan altı ay aldın. 20 yılı ise devlet sırrını açıkladığın için..."

Öge, "O kadar çok kişi bu fıkrayı birbirine göndermiş ki, okuyana kadar ekranı belki beş kere aşağıya kaydırmam gerekti" dedi.

İlk fıkra ruh halimizi işaret ediyordu.

Olup bitene bakışımızla ilgili olan ikinci fıkranın ise ilginç bir özelliği var: Bu fıkranın biraz değişik biçimi Sovyetler Birliği için anlatılırdı. Belli ki birisi hatırlamış, adapte edip dolaşıma sokmuş. O kadar çok kişinin -pek de komik olmayan bu fıkrayı- internetten birbirine göndermesi ise küçük çaplı da olsa bir sosyolojik gerçeği oluşturuyor: Türkiye'yi sosyalist bir ülkeye benzetiyorlar!

Biliyorsun İkinci Cumhuriyetçi denilen beş on yazar bunu yıllardır dile getiriyordu. "Bu biçimde örgütlenmiş bir devletle işler yürümez" diyorlardı: "Devlet küçülmeli... Ekonomiden elini çekmeli... Savunma harcamaları azaltılmalı..." Vay sen misin bunları söyleyen! Alay ettiler. İşten attırdılar. Vatan haini bile dediler. Bugünlerde Ankara'da tam da bunlar yapılıyor, yapılmaya çalışılıyor. O lafları edenler şimdi kalemlerini ne yapacak, çok merak ediyorum!

YETİŞKİNİN KRİZİ
Hemen her alanda ciddi bir zihniyet değişimi yaşanıyor burada. Geçenlerde Ateş Hattı (Reha Muhtar) programında RTÜK Başkanı Nuri Kayış, "Biri Bizi Gözetliyor" programıyla ilgili olarak, "toplum ahlakını korumak" filan diye her zamanki zırvaları tekrarlayınca bir seyirci bastı yaygarayı: "Ne diyorsun sen yahu! Ben nöbet tutarken yetişkinim, mahkeme karşısında yetişkinim, ticaret yaparken yetişkinim; ama TV'de bir program seyrederken çocuk yerine koyup, beni korumaya kalkışıyorsun. Git Allah'ını seversen işine!" Alkış, alkış, alkış!

Allan K. Chalmers ne demiş: "Krizler hayata ince ayar yapar; ne olduğunuzu keşfedersiniz."

Yine yazarım. Sevgilerimle.

EMRE AKÖZ

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır