kapat
20.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Açamadığımız Turizm sezonu..

Türkiye'nin en büyük gelir kalemlerinden biri turizm.. Bugün gelecek 12 milyar dolar, nerdeyse krizin bütün izlerini silecek gibi görünürken, Turizmden bu yıl için beklenen rakam 10 milyar.. Turizm Bakanı "Bunu 30 milyar dolara çıkarmak mümkün" diyor..

Mümkün de nasıl mümkün?..

Bizzat Bakanının kendisi "Etraf ne der" diye çekindiğinden, Turizm Sezonunun açılışını yapmaktan vazgeçiyor.

Avrupa televizyonlarına, Türkiye'nin bu enfes "Sezon açılışı" görüntüleri yerine, işin iç yüzünü bilmeyenleri dehşete düşürüp, Türkiye'ye gelmekten vazgeçirtecek sokak kavgaları, polis esnaf çatışması görüntüleri gidiyor..

Kapadokya, geleneksel Fransız turistlerin yöresi.. Bu yıl beklenen rakam enaz 600 bin..

600 bin.. di..

"..di.." Çünkü, Paris Büyükelçimiz ve eşi orada olup bu işleri organize edeceklerine, burada Boğaz'ı seyrediyorlar aylardır. Dışişleri Bakanlığı "Gurur" yapıyor ya, elçiyi geri çekip..

Antalya en büyük turistik yöremiz.. Bu defa Tantan değil, bizzat Cumhurbaşkanı'nın talimatları ile, kentin bir numaralı eğlence merkezi Kaleiçi'nde müzik saat 24.00'de kestiriliyor, daha nisan ayında.. Yazın neler olacak düşünün?..

Okur e-mail çekmiş.. "2004'te Yunanistan'a turist yağacak, dünyanın dört bir yanından.. Bunları çok kolay turlarla Türkiye'ye getirmek mümkün.. 'Buralara gelmişken, İstanbul'u da görün.. Anadolu'yu da görün.. İyon, İslam ve Türk uygarlıklarını görme fırsatı bir daha elinize geçmez' diye filmler, broşürler, kitapçıklar bastırıp bir tanıtım kampanyasına girişsek" diyor..

Sen ne diyorsun okur.. 2004'e üç yıl var.. Bu ülke üç gün sonrayı düşünür mü?..

Biz ille de yumurta kapıya gelsin, geçsin de döğünelim, "Ah keşke.. Vah.. Vah.." diye ağlayalım, onu biliriz..

Antalya yöresi, yaz turizm sezonudur. Uzundur ama biter.. Oysa aynen Antalya iklimine sahip Portekiz'in Algarve (El Garp'tan geliyor.. Endülüslerden kalma) yöresinde sezon 12 ay.. Neden?. Çünkü o yan yana dizilmiş tatil köylerine golf sahaları yapmışlar.. Deniz turizmi bitiyor, golf turizmi başlıyor. Hem de sırtında çanta bitli turistler değil, jetleri, jeepleri ile en zenginler geliyor kışın bu uçsuz bucaksız golf alanlarına.. Golfçü "Zengin turist" demek çünkü.. Ve adam ailesi ile geliyor, çoluk çocuk.. Ortalama 4 kişi.. Hepsi para harcıyor..

Milliyet Genel Yayın Müdürü Mehmet Yılmaz'la beraberdik Algarve'de.. Birlikte gezdik, birlikte gördük.. Sonra "Bizde niye golf turizmi yok" diye başladım.. Yöredeki birkaç yatırımcının aklı yattı.. Golf sahalarına yöneldiler.

Bizim gentel çevreciler ve gentel medyatörler ayağa kalktı, kıyamet kopardılar..

"Yeşile kıyılıyor" diye..

Bre aman.. Golf demek yeşil demektir.. Golf çölü vaha yapar.. Ağaçlık, yeşillik, gölgelik olmadan, göletler, gölcükler, sular olmadan golf olmaz.. Kime anlatırsın..

Tabii 18 deliği kurallar içinde tanzim etmek için bir iki ağacın yerini değiştirmek, bir iki ağacı kesmek gerekebilir. Ama kesilen "Bir"in yerine "On" ekilir.. Her bir toprak santimi çimlendirilir.. Ondan sonra da bunlar Allaha emanet edilmez.. Dünyanın en iyi bahçıvanları hergün her saat bakarlar, sularlar.. Golf sahası, çevrenin, doğanın ebediyyen güvence altına alınmasıdır..

Bilmezler.. Kıyameti koparırlar.. İşin kötüsü, popülist bürokrat bunlardan çekinir. İşler gecikmeye başlar.. Türkiye'ye girecek milyonlarla dolarlar, yörede yaşayanlara hem de ne düzeyde iş imkanları, Türkiye'den vazgeçer.. Portekiz'e, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs'a kayar..

Türkiye turizmden 10 değil, 30 da değil, 130 milyar dolar da kazanır.. Sadece turizmle belini de doğrultur..

Kafaları değiştirmek kaydıyla..

Kültür desen, tarih desen, dünyada benzeri yok.. Doğa desen, iklim desen, dünyada benzeri yok.. İnanç turizmi desen, dünyada benzeri yok.. Dünyanın en lezzetli etleri, sütleri, mevye ve sebzeleri bu ülkede yetişiyor.. Fiat desen, hele 1 milyonluk dolar hesabı ile bedava.. Turist daha ne arar ki?..

Kafa arar.. Kafa!..

Allahın bu ülkeye en bol keseden verdiklerini kullanacak kafa!..

34 TZB 72!..
Teşvikiye caddesinden uzantısı Rumeli Caddesine gidiş günün her saatinde sıkışıktır. Işıklarda beklenir durulur.. Ama sevgili Taksi Şöförü kardeşim, siz önünüzde bekleyen onca araba varken, sanki önünüzdekiler keyfinden duruyormuş gibi, devamlı korna basıyordunuz.. Arabanız boştu üstelik. Yani bir yere yetişen de yoktu.. Kornanız havalı.. Ötekilerin on misli ses çıkarıyor, bu gürültü belli bir tek sizi rahatsız etmiyor..

Niye bu kadar meraklıyız kornaya..

Öndeki duruyorsa bir sebebi var.. Bekle.. Londra'da bekliyorlar.. Paris'te, Roma'da, New York'ta bekliyorlar..

Biz de "Zaaarrtttt!."

Niye?.. Çünkü İstanbul'da devlet yok.. Trafik polislerinin aklından geçmiyor sizin gibi gürültü kirlenmesi yapanları uyarmak, ceza kesmek.. Polis böyle bir suç olduğunun farkında değil..

Önünüz nihayet açıldı.. Ok gibi fırladınız.. Oysa size kırmızı yanıyordu.. Şemsiyeli kızı ezmenize ramak kalmıştı. Kızı ezmemek için acı fren yaptınız, kırmızı yandığı için değil..

Hani o kafa?..

Bir Tavsiye

Dansöz.. Bir Çingene masalı.. mı?..
Bir defa son sözü baştan söyleyeyim.. Dansöz'ü sevdim.. Hele filmin başındaki o gerçekten nefes kesen ritmi, ikinci yarıda yavaşlatmasa ve melodramik tempoya düşürmese, daha da bayılacaktım..

"Bir ilk" film olarak çok şey vaad ediyor, Savaş Ay..

İkinci pat diye lafım..

Bizim ünlü yönetmenler son zamanlarda "Erotizm"den korkar oldular.. Birincisi snobluk.. Erotizm, filmlerinin sanatsal değerini düşürür sanıyorlar.. İkincisi film iş yaparsa "Bunu erotik sahnelere bağlarlar, benim sanatıma ve yeteneklerime değil" megalomanisi içine giriyorlar..

Savaş hiç komplekse kapılmadan yaşamın bu en doğal, en rastlanan, en arzu edilen ögesine dalıvermiş alabildiğince..

Seksi, cinselliği, erotizmi yeri geldiğince çekinmeden kullanmış.. Röntgencilik var, tecavüz var, lezbiyenlik var.. Böyle bir filme, aslında iyi kurgulanmış bir sevişme sahnesi de cuk otururdu. O pek yok.. Savaş ile İlknur'un sevişme sahnesi grafiksel anlatımla geçiştirilmiş. Kerem Alışık ile Nuran Çalışkan arasında o çok şey vaad ederek başlayan sahne ise, aniden kopuyor..

Niye Savaş?..

Üçüncüsü..

Bu filmin bir çingene masalı olduğu, kanıta ihtiyaç duyuran bir iddia.. Baş oyuncu Savaş, Arnavut.. Baş oyuncu Çolpan, sosyetenin en tepesinde.. Filmin yarıdan fazlası, çingenelerin içinde değil, dışında..

Çingeneler bir yan motif olarak var filmde o kadar.. Bunun filme birşey kaybettirdiği yok, yanlış anlamayın.. Film iyi, iyi olmasına da Çingene Masalı değil..

Dördüncüsü.. Filmde iyi oyunculuk var.. İyi oyuncu yönetimi var..

Savaş Ay'ın Topal Necmi tiplemesine bayıldım, bayıldım.. Onun bu işi başaracağını tahmin ediyordum zaten.. Ama tahminlerimin üstünde iyi Savaş.. 40 yıllık sinema oyuncusu rahatlığı içinde oynuyor..

Çolpan İlhan, olağanüstü.. Gerçekten olağanüstü.. Üniversite yıllarımızda Çolpanlı filmleri kaçırmazdım.. Herkes birine aşıktı, ben de Çolpan'a aşıktım herhalde.. Yılların ardından çıkıp gelen bir dev oyuncuydu, izlediğim, Kobra..

Kerem Alışık filmin jönü aslında.. Ama Savaş kendisine torpil yapmış.. Kerem arkada.. Rahat ve keyifli oynuyor Kerem..

Nilüfer Açıkalın.. Bence filmdeki en başarısız oyuncu.. Sinemacı değil çünkü.. Durmadan rol kesiyor.. Almış eline testereyi kesiyor da kesiyor.. Tiyatro rolleri kesiyor.. Savaş da bir tek ona izin vermiş, rol kessin diye sanki.. Hayal kırıklığı.. Bunca rol kesmeye rağmen, zengin kızın içindeki dramı da anlatamıyor, inandıramıyor..

İlknur Soydaş filmin gerçek sürprizi.. Vay canına.. Bu kadar temiz, bu kadar rahat, bu kadar sinema dili ile oynayış.. Hem de ilk filminde.. Hem de filmin bana göre en zor rolünde.. İlknur Soydaş'ı sinemacıların çok ciddiye almaları gerek..

Şivga.. Bu adı ilk kez duydum.. Bu oyuncuyu ilk kez izledim.. Benim için bir sürpriz de o.. Nasıl sağlam bir tipleme yapıyor, Çolpan İlhan'ın karşısında.. Hırslı, öfkeli, kindar ve de lezbiyen.. O da ilk kez oynuyormuş sinemada.. Savaş'ın asıl başarısı burada mı gizli ne?.. İlk kez oynayanları bu kadar rahat oynatmak?..

Panter Emel.. Meğer ne kadar yazık oluyormuş ona, peşine taktığı 3-5 kişi ile belediye önlerinde çararonluk yaparken.. Çingen Ana Dekora'da nasıl sağlam, nasıl güçlü, nasıl onca ünlünün önüne çıkan bir oyun sergiliyor?.. Alkış ki, ne alkış!..

En küçük roldekiler bile, rollerinin hakkını veriyor, Modacı da bizim Ertekin dahil..

Mustafa Altıoklar ile Fedon'un yürüyüşleri mesela.. Asım Can Gündüz'ün sunucu, Yıldo'nun organizatör tiplemeleri mesela..

Ve de altını çizmem gerek.. Tabelacı Yunus'taki kısa rolünde, büyük oynuyor Atacan Arsever.. Unutulmaz bir tip çiziyor.

Beyaz bile çok ciddiye almıştı, 45 saniyelik rolünü..

Savaş büyük emek vermiş.. Çok titiz çekmiş ilk filmini..

Kurgularda, sahne değişmelerinde ekran kararması rahatsız etti bir.. Sessiz çekilip sonradan seslendirilmesi rahatsız etti iki.. Hele Ertekin gibi çok tanıdıkları başkalarının konuşması yok mu?..

Ben Savaş Ay'a mim koyuyorum.. Yatırımcı olsam, yatıracak kadar param olsa hemen "Al Savaş" derdim.. "Al bunları ve ikinci filmini yap!.."

Sinemamıza çarpıcı bir yönetmen geliyor, sıkı durun!..

BİZİM DUVAR
Cimbom, dünyanın en

büyük takımına sahayı dar

etti ama Yozgat'tan dört yedi.

Üç gün önce Real'ist.,

üç gün sonra sürrealist...

Hakan&Utku

TEBESSÜM
Fıkra Mahmut Güney'den

Balaylarının üçüncü günü

odalarından ilk kez çıkan

çift lokantaya indi.

Garson koşarak geldi:

"Emirleriniz efendim"

Gelin masanın altından ayağı ile damadı okşarayarak ve de

fettanca bakarak:

"Sen benim ne istediğimi biliyorsun değil mi hayatım."

Damat bitkin:

"Biliyorum hayatım ama arada bir yemek de yememiz lazım."

SEVDİĞİM LAFLAR
En iyi hükümet bize kendimizi

yönetmeyi öğretendir.

Goethe (Teşekkürler Mürşen)

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır