Zülfü Livaneli'nin "Aptallık bulaşıcıdır" başlıklı dünkü yazısı, kesilip sık sık okunması gereken yazılardandı.
Yazıdan iki bölüm alıyorum; işte birincisi:
"Aptallığımızın temel nedeni bu ülkede 'gerçek saygısı' olmayışı.
Halka sürekli yalan söyleniyor!
Halk da sürekli yalan söylüyor!
Basın halkı, halk basını, siyasetçi halkı, halk siyasetçiyi kandırmaya çalışıyor!
Ve bütün bunlar Türk milliyetçiliğine dayalı, şoven klişeler çerçevesinde yürütülüyor.
Bu yalan düzenini eleştirenler ise çarmıha geriliyor"
Zülfü'nün yazısından bir bölüm daha:"Türkiye'yi, Batı gazetelerinin birinci sayfalarında iflas etmiş bir ülke görünümüne sokan sistem; şoven bir söylemin altında her türlü hile ve hurdanın yürütüldüğü bir soygun düzenidir.
Bu düzen; kültürü, insancıllığı, adaleti, barışı çiğnediği sürece ayakta kalacağını sanmıştır ama dünyanın değerler sistemi öyle kolay kolay değişmiyor..."
Pazartesi günkü Radikal'de Neşe Düzel'in, değerli dostum Can Paker'le yaptığı dialog-röportaj da muhteşemdi.
Ah keşke benim kuşağımın; Cevdet Paşa gibi, Faik Paşa gibi, siyasi şiddet sembolü olan militerleri sağ olsalardı da, okusalardı bu röportajı. O zaman daha iyi anlarlardı nihavent makamının vals temposuyla, ne tür zeybekler oynamaya kalktıklarını..
Can Paker, hem Türk Henkel Yönetim Kurulu Başkanı, hem de Genel Müdürü... Gençliğinden beri tam bir medeni cesaret anıtıdır Can...
Bu kez de Neşe'nin yüksek voltajlı sorularına öyle yanıtlar vermiş ki...
İşte gazetenin de başlıklara çıkardığı, kırk ikilik Alman güllesi gibi yanıtlar:
"Ekonomik olarak üç sebebi var bu krizin. Bir, taban fiyatlar ve şişirilen KİT kadroları. İki, yolsuzluk. Üç, savunma harcamaları.
Siyaset de dibe vurdu. İMF'nin yerinde olsam, parayı vermek için Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik yapılmasını da koşul olarak koyarım.
Hükümetin istifasında en son fikri sorulması gereken askerdir. Genelkurmay'la, Karayolları arasında bu anlamda fark yoktur.
Vatanı sevmek lafzıyla rant elde etme dönemi de kesin bitiyor artık.
28 Şubat'da MGK'ya destek vererek mali kaynaklara el koydular.
Türkiye'deki kavga, düzen yanlılarıyla dünyalılar arasında.
Ankara krizi çok iyi anlamadı. Bu da geçer düşüncesi hakim hâlâ"
Dünkü Hürriyet'de ise, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Fuat Miras'ın ilginç bir açıklaması vardı.
Miras, son on yılda Türkiye'yi yönetenlerin yapmış oldukları savurganlıkları saydamlaştıran bir rapor hazırlamıştı. Bu savurganlıklar 195 milyar dolar kaynak kaybına neden olmuştu.
Ve Fuat Miras, "Savurganlık ekonomisi" adlı raporunda; terörle mücadele konusuyla, askeri harcamalara yer vermemişti.
Bunun nedenlerini soranlara Miras, şu açıklamayı yapmıştı:
"Askeri tartışmaya çekmek istemedik"
Dünkü Sabah da, özel bir haberi manşetleştirmişti."Askerlik 3 ay kısalıyor-Erken terhis geliyor-Genelkurmay krizin aşılmasına destek için askerliği 15 aya indirme çalışması başlattı. 150 bin asker eve erken dönecek"
Keşke Türkiye'de her sabah 30 milyon insan, tüm gazeteleri baştan sona okuma alışkanılğında olsaydı..
O zaman saydamlaşma da daha hızlanırdı; koşullanmalar da daha çabuk arınmaya başlardı; hamaset afyonlaması da dönemini tamamlamış olurdu...
Kimse de, "devlet" kavramının arkasına sığınıp, ne cart curtculuk edebilirdi, ne de ketemperecilik...
Ne yapalım ki, her sabah tüm gazeteleri baştan aşağı okuma merakına sahip 30 milyon insanımız yok.
Temeldeki öz gerçekleri görüp anlayamadan, geçip gidiyoruz işte...