
Çiçekler acele su istiyor..
Programı beğendim. Vazo güzel, çiçekler iyi seçilmiş.. Ama suyu gecikirse yine hüsrana uğrarız..
Bu sözler, Özal takımının kurmaylarından Prof. Ekrem Pakdemirli'ye ait.
Vermek istediği mesaj da, eğer program bütünlük taşıyan karar ve eylemlerden yana eksik kalırsa, Derviş'in açıklamaları ile canlanan umutlar tekrar sönecektir.
Acele etmek lâzım.
15 günde 15 kanun çıkacaktı. Nerede?.
Derviş'in "Kanunlar şunlar; meclise sevkettim.. Şu kadar kararname; Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtım.. Bunlar da tebliğler, yönetmelikler" diyecek duruma bir iki günde gelmesi gerekiyor.
24 Ocak 1980'de Özal bunu yaptı.
Paketi bütün halinde Bakanlar Kurulu'na götürüp savundu. Sonra Başbakan Demirel bakanlara şunu dedi:
"Bunlar imzalanacak. İmzalamak istemeyenler istifalarını getirsin!"
Bakanlar imza kuyruğuna girdi, bir kaç ayda ülkede kuyruklar sona erdi, kıtlıklar Türkiyesi, ihracat patlaması yarattı..
Kemal Derviş dün "Çarkı yeniden döndürmeye başlarsak Türkiye bir iki ay içinde kimsenin tahmin edemediği iyi noktalara gelebilir" dedi.
Ama lâfla gelmez..
Bunun şartı, Prof. Pakdemirli'nin dediği gibi vazoya acele su koymaktır.
Görev de Derviş ve takımına düşüyor.
"Meclis çalışmıyor" demek, siyasetçilere yönelik husumet nedeniyle prim yapıyor.
Ama kusuru başkasına yıkmak, artık kimseyi kurtarmaz. Derviş'i de..
Kurtuluşun anahtarı şu dört sözcük:
İşbirliği, inanç, cesaret ve sürat!
Acı gerçek: Biz fakir bir ülkeyiz
Dış borç 120 milyar dolara ulaştı.
Bu rakam, ana para hariç yılda 20 milyar dolara yakın faiz ödemek demektir.
Devalüasyonla milli gelirimiz dolar ölçeğinde dış borcumuza yakın bir rakama indiği için artık Türkiye, dünyanın en çok borçlanmış ülkesi durumuna gelmiştir.
Nasıl ödeyeceğiz bu paraları?.
Artık kendimizi bilmek, fakirliğimizi kabul etmek zorundayız.
Kurtuluşun yolu, fedakârlığı adaletli dağıtan, çalışan ve üreteni baş tacı eden bir yönetim anlayışıdır. Millet Derviş'e güveniyor ama şart koştuğu değişimi hükümet icraatında görmeyi bekliyor.
Devlet Bakanı Keçeciler, kamu kuruluşlarında çalışan 100 bin kişinin "bankamatik işçisi" olduğunu belirterek "Bunlar işe gitmeden maaş alıyorlar" dedi.
Yani özel sektör küçülürken devlet halâ paraları savuruyor. Üreten insanlar işsiz kalırken, kaynaklar yan gelip yatanlara akmaya devam ediyor. Böyle gitmez.
Fakirlik bilinçle kabullenildiği zaman yatırım olur ve kurtuluşu getirir.
Hükümet bu bilinci kazandığını göstermek istiyorsa işe bakan sayısını 22'ye indirerek başlamalı.
|