kapat
12.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )

Siyasette kriz

Önce Kasım'da ağır bir likidite krizi yaşandı. Son anda IMF'den gelen ek rezerv kolaylığı sayesinde kur çapasını kurtardık ama bankacılık sektörü büyük darbe yedi. Devlet borcunda tehlikeli bir tırmanma başladı.

Ardından Şubat geldi. MGK'de oluşan gerginliğin Başbakan tarafından medyaya taşınması dinamit üstünde oturan mali piyasalarda fünyeyi ateşledi. Üç gün içinde döviz kuru çapası taradı. Son derece ciddi bir hiperenflasyon riski belirdi.

Neyse ki, son anda hükümet Bakan Derviş'i Dünya Bankası'ndaki işini bırakıp ekonominin dümenine geçmeye ikna etti. Böylece kötüye gidiş en azından bir süre askıya alındı. Türkiye zaman kazandı.

Terkedilen ilk enflasyonla mücadele programının iki kilit ismi, Erçel ve Demiralp krizin hemen ardından istifa ederek görevlerinden ayrıldı. Yani onurlu bir tutumla krizdeki sorumluluklarını kabul ettiler. Bedelini ödediler.

Toplum benzer bir davranışı siyasetçilerden de beklemeye başladı. Krizin ana nedeni Merkez Bankası'nın ya da Hazine'nin yaptığı teknik hatalar değildi. Yapısal reformların yavaşlaması, özelleştirmenin engellenmesi, yolsuzluk şaibelerinin süregelmesi ve ekonomi yönetiminin başıboş kalması krizin oluşmasına çok daha büyük katkılar yapmıştı.

Bu durumda vatandaş haklı olarak siyasilerin de kriz dolayısı ile bir bedel ödemesini talep ediyordu. En azından kamuoyunun gözünde yaptıkları ya da yaptırmadıkları ile itibar kaybetmiş bakanların değiştirilmesini istiyordu.

Bence bu noktada hükümet vahim bir değerlendirme hatası yaptı. Vatandaşın tepkisini hafife aldı. Herhalde "Birkaç gün söylenirler sonra geçer" diye düşündüler. Kabine revizyonunu reddettiler.

Tepki artıyor
Son olaylarda Türkiye'yi yöneten zihniyetin vatandaşı nasıl gördüğünün de kanıtlarını buluyoruz. Siyasi sınıfın zihniyet sorunları iyice belirginlik kazanıyor. Kısaca açıklayalım.

Esnaf teşekülleri, odalar, sendikalar, vs. şu anda hareketlenen herkesin birleştiği bir tek ana tema var. Hükümetin derhal istifa etmesi isteniyor. Türkiye sokakları ve medyası "hükümet istifa" çağrıları ile yankılanıyor.

Bu taleplere hükümetin iki farklı düzeydeki tepkisi son derece ilginç. Siyasi düzeyde "asla sokağa taviz vermeyiz, istifa etmeyiz" havasındalar. Ancak, bir de işin ekonomik düzeyi var. Aynı hükümet aynı anda "şu faizi indirdim, şu vergiyi kaldırdım" diyerek sokağa sürekli taviz veriyor.

"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diyeceksiniz. Siyaset erbabının kafa yapısı ortaya çıkıyor. Çocuğun adını koyalım. Hala vatandaşı aptal yerine koyuyorlar. "İstifamızı mı istiyorsun? İstifa yok ama al sana para" diyerek hala kendilerini kurtaracaklarını zannediyorlar.

Bir kere daha siyaset kurumunun vatandaşın çok gerisinde kaldığını epey hayret ama özünde büyük bir üzüntü ile izliyoruz. Biraz sloganlaştı ama söylemeden duramayacağım. Ankara Türkiye'den koptu. Sanki bir başka ülkede, hatta bir başka gezegende yaşıyorlar.

Bu koşullarda, vatandaşın tepkisinin giderek yoğunlaşmasına şaşırmamak gerekiyor. Hükümetin eleştiriler ve haklı talepler karşısındaki vurdumduymazlığı, ucuz ekonomik popülizm arayışları en serinkanlı insanların bile tepesini arttırıyor.

Kabine revizyonu şaşırtır
Vatandaşıyla inatlaşan bir siyasi iktidarın ülkeyi istikrara ve esenliğe götürmesinin mümkün olmadığı kanısındayız. Hele hele bu iktidar ekonomiyi tarihinin en büyük krizine sokma basiretsizliği ile sabıkalı ise.

Tepkilere biz de katılıyoruz. Geçmiş programın başarısızlığına yaptıkları katkıları tüm toplumun bildiği bakanları kabinede tutmakta ısrar ettiği sürece, bu hükümetin bugün-yarın açıklanacak yeni programı da tehlikeye attığını düşünüyoruz.

Yapmazlarsa ne olur? Korkarım bir süre sonra hiç de hoş olmayan ve kimsenin arzulamadığı ve arzulamayacağı bir süreçte tüm hükümetin görevini bırakması zorunluluğu ile karşılaşacaklar. Bizden söylemesi.

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır