Kimya Mühendisi Bülent Kocabaşoğlu, 3 gün önce ilik kanserine yenik düşerek kendisini yalnız bırakan eşi Nilgün Tezkeser ile Uludağ'da bir tatil sırasında tanışmış. "Bizimkisi sıradan bir tatil aşkı değildi" diyor o günleri anımsarken ve ekliyor; "Herkes bize imrenirdi."
Birbirleri olmadan yaşayamayacaklarına karar vermişler, Nilgün'ün hastalığını bildikleri halde. Fakat, başından beri onları ayırmakta kararlı görünen kanser, "Beni unutmayın" dercesine karşılarına çıkmış söz kesme tarihi yaklaştığında.
"Nilgün, Alman Hastanesi'ne kaldırılınca söz törenini erteledik. Sonra Nilgün, tedavi için ABD'ye gitti. Ben de peşinden" diyerek anlatmaya başlıyor Bülent Kocabaşoğlu, mutsuz sonla noktalanan öyküsünü... "Aylarca devam eden kemoterapi, bal rengi saçlarını alıp götürmüştü Nilgün'ün. 'Sözlenemedik bari nişanlanalım' dedim. Saçları döküldüğü için morali bozuktu, istemedi. En sonunda aile arasında bir tören yapmaya güç bela ikna ettim onu." "İçim içimi yiyordu. Sevdiğim kız gözümün önünde eriyordu. Hiçbir şey yapamıyor, üzüntümü bile belli edemiyordum. Nilgün'ü, kanserle savaştığı 3 yıl boyunca hiç yalnız bırakmadım. Ama kanser de bizi bırakmadı."
Nişandan sonra ABD'ye uçtuklarını ve Nilgün'ün hastaneye yattığını anlatan Bülent Kocabaşoğlu, "Yaklaşık 8 ay önce karar verdik ve evlendik. Nilgün, her anın tadını çıkarmak istiyordu. Balayına gitmek için hastaneden izin aldık. Sonra Ege'yi ve Akdeniz'i dolaştık. Rüya gibi günlerdi" diyor.
Erhan DOĞAN