İş yerimiz Nişantaşı'nda..
Yani, Türkiye'nin zenginlerinin yaşadığı bir semt..
Günlerdir bir şey öylesine dikkatimizi çekiyor ki..
Bu da dükkanların bomboş olması..
Dükkanlar, camlarına "Kapatıyoruz" yazısı asıp, büyük indirimler uygulamalarına rağmen, yine müşteri yok..
"Zararına satıyoruz" yazıları asmalarına rağmen içerisi bomboş..
Nişantaşı'nın göbeğinde bir konfeksiyon mağazası "Ne alırsan 1 milyon lira" diyerek satış yapmaya çalışıyor..
Bir başkası yeni sezona "Ucuzlukla" başlayarak giriyor..
İşte size, Nişantaşı semtinden bir durum tespiti.. Zenginlerin yaşadığı bu semtte durum böyle.. Şimdi, bu semt böyle olursa, İstanbul'un diğer semtleri nasıldır, düşünün.. Türkiye'nin diğer kentleri nasıldır, bir hesap edin..
Akmerkez kiralarda yüzde 25 indirim yapmış durumda.. Beymen dahil dükkanları ancak böyle tutabiliyor.. Ömer Dinçkök ilk defa bizzat devreye girmek zorunda kalıyor.. Ama nereye kadar? Nereye kadar dayanacak insanlar?
Sanayici, tüccar, işçi, işveren, esnaf, toplumun, tuzu kuru birkaç bin kişi dışındaki bütün katmanları ayakta..
Amerikalı çok büyük bir finans grubu, bundan 8 ay önce, bugünkü halimizi görmesine ve bize iletmesine rağmen, bizim Ankara bürokratları göremediler mi?
Veya gördüler ve siyasileri uyardılar, ancak siyasilerin işine gelmedi mi gerçekleri görüp ve halka açıklayıp tedbir almak?
Maalesef ekonomistlerimiz de, TÜSİAD'da göremedi bu gidişin "iyiye gidiş olmadığını.. Tam tersi felakete doğru gittiğimizi göremediler.."
TOBB Başkanı Fuat Miras ve 350 oda başkanı arkadaşı, dün, çok önemli sözler ettiler.. Mutlaka cevaplanması gereken çok önemli sorular sordu Miras.. TOBB, 1 milyondan fazla üyeyi temsil eden bir kuruluş.. Siyasetçiler bu sesleri, bu haykırışları duydular mı? Bu sorulara cevap verebilecekler mi? Açıkçası, sanmıyoruz..
Bu hükümet, bırakın istifa etmeyi, kendi içinde değişimi gerçekleştirebilse, yeni yüzler, yeni isimler getirebilse halkın önüne, bu bile küçük de olsa bir "umut ışığı" olacaktır.. Ama bunu bile yapamıyorlar.. İki tane bakan bile değiştiremiyorlar..
Değerli okurlarımız; Bu krizin bize toplum olarak vermesi gereken bir de çok önemli ders var. O da "Bundan böyle gemisini kurtaran kaptan" demeyelim.. Ve de başkalarının başarılarını engellemeyelim. Onlara köstek olmayalım..
Çünkü yıllardır "Başarıyı kıskandık.." Başarılı olanları kıskandık. Onlara omuz verip daha da yukarı iteceğimize, paçasından tutup kendi seviyemize indirmeye uğraştık..
Sanatta bunu yaptık, çalışma hayatında yaptık, siyasette de yaptık.. Ama yaptık.. Ve ne kadar büyük bir yanlış yaptık değil mi?
Eğer bunu yapmasaydık, toplumun tüm katmanlarında başarılı olanlara omuz verseydik, siyasetin resmi bugünkü gibi mi olurdu?
Başarılı olanlarımızı örneğin siyasete itseydik, Türkiye bugün içinde bulunduğu bu kepaze noktada mı olurdu, yoksa fırlayıp gitmiş miydi?
Şimdi Kemal Derviş'in reformlarını bekliyoruz. Şimdiden haber verelim ki, canımız çok daha acıyacak.. Ama başka çare yok..
Halkımız, Ankara'da bugünkü kadrolara güvenini sıfırlamış durumda.. Güvenebileceği yeni isimler istiyor.. Kendisine heyecan verecek yeni yüzler arıyor..
Ve bunu bütün Türkiye biliyor, istiyor, ama Ankara bu istekleri duymuyor bile..
Yazıklar olsun...