kapat
08.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
HULKİ CEVİZOĞLU

"Ben de sokaklara çıkıp yürüyeceğim"

Türkiye cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik bunalımını yaşıyor. Neredeyse dış borçlar ödenemez duruma geldi. Her kafadan bir "ses" çıkıyor, "çözüm" çıkmıyor. Hani Fransa'da vaktiyle Kraliçe Marie Antoinette, "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" demişti. Acaba, "ortadirek üstü" bir Sefire bu krizi nasıl yaşıyor, nasıl değerlendiriyor? Bu sorunun yanıtı için, Türk kamuoyunun artık çok yakından tanıdığı İsveç'in Ankara Büyükelçisi'nin Türk eşi Nil Liljergen ile konuştum. Bayan Liljergen yine ilgi çekici açıklamalar yaptı. Bu kısaltılmış röportaja başlamadan önce, televizyonlardaki esnaf yürüyüşleri ve polisle yaşanan çatışmaları merak ve heyecanla izleyen Nil Hanım, önce "Ben de sokaklara çıkıp yürüyeceğim" dedi; sonra bir "Türk" olarak şöyle konuştu.

* Krizden çıkış için herkes bir şey söylüyor. Sizin de Türkiye'yi kurtaracak bir çözüm öneriniz var mı? Siz başbakan olsaydınız ne yapardınız?

"Doğru. Herkes çok konuşuyor. Tabii çok konuşunca çözümler de çok azalıyor. Einstein'ın teorisi gibi. Ben olsaydım Atatürk'ün zamanına bakardım. Kurtuluş Savaşı'ndan çıktıktan sonra Atatürk'ün ne yaptığına bakardım. O zaman nüfus azdı ama problem değişmez. İnsanın başı ağrıyorsa o zaman da ağrıyordu. 2001 senesinde de ağrıyor.

Allah'tan Türkler'de aile ve akraba birliği var. Bu sokağa çıkan insanlar da normaldir. Gayet normaldir. Olacak bunlar ama bunları kontrol altına almak lazımdır. Avrupa'da böyle bir kriz olduğu zaman You are on your own. Yani yalnız başınasınız. Türkiye'de böyle değil.

Erkek mantalitesi değişsin. Kadınlarımız da çalışsın. Kadını evde tutup 5 çocuk yaptırdıktan sonra bütün gün bulgur pilav yaptırmayacaksınız. İş çok Hulki Bey. Kadın da iş arasın. İş var efendim, iş var. İş beğenilmiyor.

Tabii ki borç lazım, dış borç alınıyor ama, borçla dönmez. Yetmeyecektir.

Türkiye çok zengin bir memleket. 30-40 sene bu zenginliğimizi yer altınta tutmuşuz. Yönledirememişiz.

Yurt dışına parası olan çıksın efendim, uçaklara parası olan binsin. Yurt dışına çıkışta para alınsın, zengin olan çok versin."

* Bu krizden siz de etkilendiniz mi?

"Bildiğiniz gibi değil. Rüyalarıma falan giriyor. Evin her tarafında televizyonlar açık. Sanki James Bond gibi.

* Krizin sorumlularının ne yapması gerekir?

"Başbakan benim eski dostum. Ona da üzülüyorum. Ama şu anda provokasyonlara ve ayrımcılığa lüzum yok. Bu iş düzeldikten sonra, bizi kim bu hale getirdiyse ona bunu soralım. Hesabı daha sonra soralım.

Ne demek yani hükümet? Hangi hükümet. Bizi düşürdükleri bu durumdan mesul olsunlar, ellerinden geleni yapsınlar. Onlardan sonra hesap sorulsun, ama şu anda hükümet değişmesin."

* Kemal Derviş'e ne kadar süre tanıyorsunuz?

"Kemal bu işi yürütecektir. Sayın Derviş'i Amerika'dan tanıyorum. Bunu bir onur meselesi yaptı. Son derece çalışkan. Tabii Amerika'da bulunmuş olmasının birtakım faydaları var. Başladığınız işi bitirmek istiyorsunuz. Başaramazsa zaten ayrılır. Ama ona çok güveniyorum."

(O arada televizyondaki yürüyüş görüntülerine gözü takılınca 'Bir dakika' diyor ve tüm dikkati oraya kayıyor, heyecanlanıyor.)

* Bunlar sizce bir sosyal patlama mı?

"İnsanlar yürüyor, polisle muazzam bir çatışma, yaralılar var. İyi ve pozitif düşünelim. Bu reaksiyonların gösterilmesi lazım, fayda var. Tabii bunların kontrol altına alınması lazım. Bunların çıkması lazım. Sistemde, insanın bünyesinde kötü şeylerin olmaması lazım."

* Bu ülkeden gitmeliyim, diyor musunuz?

"Hayır efendim aksine ben Ankara'ya yerleşiyorum. Çok daha çalışacağım."

* Bu toplumsal hareketler demokrasinin yara almasına neden olabilir mi?

"Hayır efendim ben buna inanmıyorum. Demokrasi memleketimize çok yerleşti. Fakat tabii provokatörler var. Onları çok akıllı bir şekilde emniyet güçlerimiz sakinleştiriyorlardır. Bu memleketten demokrasi gitmez. Kimse buna müsaade etmez. En başka Amerika müsaade etmez, değil mi?"

* Amerika mı koruyor bizim demokrasimizi?

"Hayır ama tabii Amerika'nın bir sözü var, hakkı var. Ne de olsa bir süper devlet. Ona da danışıyoruz o zaman. O da bize danışıyor. Türkiye NATO memleketi."

* ABD'den söz etmişken, siz Washington'da iken Güney Kıbrıs Büyükelçisi'nin Türk parasını eleştiren bir sözü vardı ve "Türkiye'nin durumu Pompei'nin son günlerine benziyor" demişti. Siz de ona büyük tepki göstermiştiniz.

"Valla adamın içine doğdu belki... Paramızı atılan bir temizlik kağıdına benzetmişti. Ben artık baktım, diplomasiye hiç yakışmayan terbiyesiz bir tavır alınca, 'Türkiye çok kuvvetlidir. İcap ederse Kıbrıs'ın geri kalan kısmını bir günde alırız. Siz kendinize bir başka iş bulun dedim' dedim. Dedim ama, eve gittiğimde elim ayağım titriyordu."

* O büyükelçi ile şimdi karşılaşsanız, Türkiye'nin durumu hakkında nasıl bir konuşma olurdu?

"Yine Türkiye'yi korurum. Türkiye'nin geçirdiği bu dönemin üstesinden geleceğini söylerdim. Keşke biz de kendimizi onların bizi gördüğü gibi büyük görebilsek. Avrupalı ve Yunan Türkiye'yi çok büyük görüyor."

* Fazilet Partisi'nin kapatılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

"Ben onun olacağını tahmin etmiyorum. O demokrasiye aykırı bir şey. O Türkiye'yi çok daha zor durumlara sürükler. Kapatılsa bile zaten yeni partileri hazır. Demokrasi içinde hiçbir parti kapatılmamalı. Ancak, bir vatan hainliği yapılırsa bir parti kapatılır. Anayasa da öyle diyor. Başımıza başka işler açmayalım.

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır