Siyasetin önünü açma çabaları
Bazı yazı ve düşünce adamlarının yıllardır söylediği şey, nihayet toplumun bütün katmanlarınca anlaşılmaya, algılanmaya başlandı.
Türkiye'de siyasetin tıkanmış olduğunu herkes kabul ediyor.
Yıllardan beri aynı isimler çevresinde dönen siyaset, ülkenin sorunlarını çözemiyor; çünkü Türkiye'nin birikimli, yetenekli, aydınlık ve dürüst kadroları siyasete giremiyor.
Ülke yönetimi, deyim yerindeyse "siyaset esnafı"nın eline bırakılmış durumda.
Son derece profesyonelleşmiş olan bu kadrolar, hale taze ve ucuz meyve getiren üreticiyi kovalayan kabzımallar gibi köşe başlarını tutmuşlar.
Bu yüzden Türkiye'nin dünya çapındaki kadroları, bir türlü ülke yönetiminde söz sahibi olamıyor.
Değerli fikirleri içine gömüp, bir köşede dişini sıkarak tahammül etmeye çalışıyor.
Cuma günü Ankara'da bu anlayışı değiştirmeye yönelik bir çabanın tanığı oldum ve bu beni çok mutlu etti.
İlk kez bir siyasi parti, içine kapanıp profesyonelleşmek yerine Türkiye'nin aydın birikimine yelken açmayı deniyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, "Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu" adı altında, siyasete uzak düşen ya da bilinçli olarak uzak duran değerli kadroların görüşlerini kamuoyuna taşıyor.
Bu platforma üniversite hocaları, hekimler, eğitimciler, sanatçılar, kültür insanları, yüksek yöneticiler ve sporcular katkı sağlıyor.
Cuma günkü toplantıda altı uzman, Türkiye'nin çeşitli sorunları hakkındaki görüşlerini ve çözüm önerilerini anlattılar.
Hayrettin Karaca'yı dinlediğiniz zaman, bildiğinizi sandığınız "toprak" konusunun hiç de basit bir erozyon meselesi olmadığını anlıyor, ekonomiden toplumsal barışa uzanan bir perspektifte sorunu yeniden kavrıyorsunuz.
Prof. Meziyet Arı, çocuklarımızın okul öncesi eğitimi konusunu inceliyor.
Siemens Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Arnold Hornfeld, Türkiye'nin enerji sorununu nefes kesici bir biçimde gözler önüne seriyor, tıkanma noktalarını ve bunları aşma stratejilerini gösteriyor. Yunanistan üzerinden, enerji fazlası olan Avrupa ülkeleri enterkonnekte sistemine bağlanarak, enerji sorunumuzu nasıl aşabileceğimizi anlatıyor.
Talha Çamaş'tan turizmi, Prof. Yalçın Yüksel'den limanlarımızı yeniden yapılandırma stratejisini, Erman Kunter'den sporda reform tasarısını, Bülent Tanla'dan 2000 yılı nüfus sayımı ile ilgili detayları öğreniyorsunuz.
Herkes kendi alanının uzmanı ve bir ömür verdikleri bu konuları çok çarpıcı biçimde aktarıyorlar.
Delegeler, kongreler, il-ilçe teşkilatları, seçim çalışmaları diye özetlenebilecek olan "particilik" geleneği ancak bu yöntemle aşılabilir.
Yani siyaseti dar dere yataklarından çıkarıp, okyanusa kavuşturarak.
Böylece siyasetçi "her şeyi bilen adam" değil, uzmanlarla birlikte çalışmayı beceren bir yönetici, bir düzenleyici olma niteliği kazanacak.
Deniz Baykal'ın açış konuşmasında söylediği gibi, "Siyaset, sadece siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iş!"
Sizce de öyle değil mi?