|
|
|
AB'ye giriş için top hükümette
Şu günlerde aklımız hep AB'de... Ne var ki AB üyeliği için değil 2002, 2004 bile çok zor. Tabii hükümet istekli olursa, başka...
Ah bir AB'ye girsek! Gerçekten de cebimize giren para artacak mı? Daha iyi iş olanakları bulacak mıyız? Çocuklarımız bir dünya vatandaşı gibi büyüyecek mi?
Marmara Grubu Vakfı 26 Mart'ta Dedeman Oteli'nde bir toplantı düzenledi. Toplantının başlığı, AB İçin Kadın Girişimi idi. Salonda çoğunluk kadınlardaydı. Zaten kadın-erkek eşitliğini yasalarda gerçekleştirmeden AB bizi almayacağını konuşmacıların hepsi vurguladı.
Toplantıdaki beyin fırtınası bazen dudak ısırttı, AB ülkelerine çok özendik. Örneğin 1999'da Paris'e 70 milyon, İstanbul'a ise iki buçuk milyon turist gelmiş. Bizim ülkemizde tarım sektöründe çalışanların ortalama geliri 350 dolarken, AB'ye üye ülkeler arasındaki en düşük miktar 2 bin 500 dolar.
HAYAL Mİ?
Toplantıdan çıkan en çarpıcı sonuç uydu: Hükümet ne zaman isterse, o zaman AB'ye gireceğiz! Uyum yasalarını çıkarmakta gösterilecek kararlılık, ulusal programı uygulamaktaki özen, ekonomik ve siyasi istikrar... Kısacası tarih 2010, 2020 de olabilir, 2005 de.
Politika sosyoloğu Gürbüz Evren pesimistti; "AB bizi almaz" diyordu. ANAP milletvekili Bülent Akarcalı ise Türkiye'ye uygulanan vizeyi eleştirerek, "TV kameraları gidip büyükelçilikler önünde yaşanan rezaleti çeksinler. İnsan hakları dernekleri gibi her türlü namussuzluğu yapanları değil." diyordu. Devlet Bakanı Hasan Gemici ise toplantıya gönderdiği mesajında, "Kadın-erkek eşitliği olmadan AB olmaz. Erkeklere de doğum izni gelecek" diyordu.
ASKER AB İSTER
Emekli orgeneral İlhan Kılıç, AB'nin güvenlik ve savunma kimliği üzerine konuştu. NATO için önemimiz kuşkusuzdu: 19 saldırı planının 13'ünde vardık. Orgeneral Kılıç da AB için Türk ordusunun ne kadar önemli olduğunu şöyle anlatıyordu: "Bir durum olsa önce Finli ve Türk askerleri önde gider. Çünkü Fransa'da 10 asker ölse hükümet düşer. Asker AB'ye girmeyi ister. Biz AB'ye üye olana kadar karar mekanizmalarının içinde de olmalıyız."
Doç Dr. Muzaffer Dartan, Almanya'nın eski Başbakanı Helmut Schmidt'in bir kitabından alıntılar yaparak yürek daralttı. Schmidt kitabında, "AB'ye Ruslar ve Türkler giremez" demiş. Söz sırası kadın milletvekillerine geldiğinde Ayfer Yılmaz, ekonomik perspektif getiriyor, Işılay Saygın ulusal raporu özetliyor, Gönül Saray da "AB önemli ama başka birlikler de var. Türkiye diğer komşularıyla da iyi ilişkiler yürütmek zorunda" diyordu. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım "Bugüne kadar aklımız nerdeydi?" diye sordu, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, "Uçaklarımız dört yıldız, otellerimiz dört yıldız ama sokaklarımız iki yıldız" diyerek değişmesi gereken noktalara dikkat çekti. Ziraat Odası Başkanı Faruk Yücel ise Kemal Derviş geldikten sonra bir bakanın istifa ederek yerini vermemesini eleştirerek, "Bu siyasi anlayış AB ile değişecek" mesajını verdi. Sonunda kürsüye AB Komisyonu Büyükelçisi Karen Fogg geldi. Toplantı bittiğinde herkesin kafasında şu vardı: Siyasetçiler AB'yi istiyor mu? Yanıtın "evet" olması halinde AB hayal değildi...
AB TAKVİMİ YAPIN
İşte Karen Fogg'un söyledikleri:
AB ülkeleri Türkiye'ye karşı değil. AB süreç içinde değişiyor ama değişmeyen bir şey var, o da Kopenhag Kriterleri. Bu yüzden de Kopenhag Kriterleri'ni gerçekleştirmelisiniz.
Türkiye'nin 2002 yılına kadar bunları gerçekleştireceğine inanmak zor. 2004'te de zor.
Size iki önerim var. Bu ülkede yer alan bakanlarınız AB sürecinde kendi üstlerine düşen görevleri tanımlasın ve bunları kamuoyuna duyursun. Sivil toplum örgütleri de bu bakanların izleyicisi olsun
Elif Ergu
feliselif@yahoo.com
|
|
|
|