kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

MFÖ film olur mu acaba?


İkinci Bahar'ın 'Şecaattin'i, yarışmaların 'altın kalpli' sunucusu Özkan Uğur, her biri ayrı işlerde görülünce dağıldığı sanılan grup arkadaşlarıyla aksine yeni bir albüm hazırlığında. Uğur, oyunculuk deneyimi olan MFÖ üyeleri adına film projelerine de açık: "Bizim için niye bir senaryo hazırlanmasın ki?"
Özkan Uğur'u MFÖ'nün bir parçası olarak da severdim ama İkinci Bahar'da Şecaattin tiplemesindeki başarısıyla herkes gibi beni de şaşırttı ve hayran bıraktı. Reklam filmleri ve yarışma sunuculuğunda gösterdiği yüzünü kullanma becerisi, beni "Acaba rollerinden soyunduğunda nasıl bir adam" diye düşündürmeye başladı. Onu uzaktan izlemeye devam ettim. Ne zaman ki, Komiser Şekspir'e gittim ve onu altın kalpli mafya babası olarak gördüm, artık kendisiyle konuşmanın farz olduğuna karar verdim.

Bir röportaj süresi içinde bende bıraktığı izlenim şu: O, "kapalı" bir kutu. Kutunun kapağını değil açmak, aralamadı bile. Utangaç olduğu için mi, kırılmaktan korktuğu için mi her soruya yanıt verip aslında hiçbir şey söylemedi, bilmiyorum. Ama "rollerinden" soyunmadı sanki. Bu sadece bir izlenim. Onu sevmeye ve izlemeye devam etmeme engel olmayacak. Nedense o kutunun içinde herkese göstermediği daha çok şey olduğuna inandım...

MFÖ'nün Ö'sü olarak sizi kabul etmiştik, ama siz süprizlerle yeniden karşımıza çıktınız ve her defasında sevdirdiniz kendinizi...

Sevdirdim mi acaba? Elimde olmayan sebeplerden dolayı bu söylediğiniz yollara girdik. Allah'a şükür diyorum. Bana Allah yol gösterdi hep.

Allah'la aranız iyi mi?

Her işe başlamadan önce dualarımı ederim. Kulhuvallah'ımı, Elham'ımı okurum. Arada da namaz kılmaya çalışıyorum ama devamlı değil. Şükrediyorum bu nimetleri bize verdiği için.

Tasavvufi düşünceye de yatkınsınız sanki...

MFÖ olarak tasavvuf müziği konusunda araştırmalarımız oldu. Eski ilahileri kendi sound'umuza göre canlandırdık. Tasavvuf akan bir ruh nehri. Ben de o nehirde inançla ilerlemeye çalışıyorum.

Oyunculuk müziğin önüne mi geçti?

Yok. Müzikle kendimi daha iyi ifade edebiliyorum.

Neden? Oyunculukta da kanıtladınız kendini.

Tamam kanıtladım da bu da proje meselesi. Benim için senaryo, kast ve yönetmen çok önemli. Artık bundan sonra geri adım atamam, her yere dalamam. MFÖ'nün yeni albümüne hazırlanacağız, inşallah 2001'in sonuna doğru çıkacak. İkinci Bahar güzel bir okuldu ama yorucuydu.

Gerçek hayatta da altın kalpli misiniz?

Zalim yanım yoktur. Hep iyi kalpliyimdir. Hep vernelleyin yumuşacık olsun. Yani dengelerim her şeyi. Pozitif düşünürüm. Çok faydası oluyor.

Öfkenize hiç yenilmez misiniz?

Öfkem çabuk geçiyor. Özür dilemesini biliyorum. Aile kavgalarını hemen bir saat içinde ıslah ediyoruz karı- koca olarak. Yarış halinden feragat etmeniz gerekiyor.

MFÖ'nün toplam popülerliğini geçtiniz galiba.

Yok, benim sevilmem, kabul edilmem çok hoş bir şey de MFÖ olarak da bir alt yapımız var. O zaman da çok seviliyorduk. Üstüne bir patlama oldu. Mazhar da filmde oynadı, reklam da çevirdi. Zaten biz böyle ayrı ayrı projelerde olduğumuz için grup mu dağıldı oluyor. Aslanlar gibi devam ediyoruz. Fuat da bir dizide oynuyor şu anda. Projelere açığız. MFÖ filmi yakında başlar MI acaba? MFÖ'ye bir senaryo hazırlanabilir. Niye olmasın ki? Duyurulur yani...

MFÖ'nün uzun süre devamının vernelleme politikanızla ilgisi var mı?

Üçümüz de ayrı karakterleriz.

Belki de denge unsuru sizsiniz.

Mİ acaba? Evet denge unsuru benim. Ben teraziyim.

* Bir müzisyen olarak bilgisayarla aranız nasıl?

Canlı kayıtlar, şöminenin sıcaklığı gibi. Ama bilgisayarla yapılan müzikte radyatör sıcaklığı oluyor.

Komiser Şekspir'deki rolün sizin için anlamı ne?

Yine iyi niyetli bir adamı oynadım. Mafya babası da olsam kalbim temizdi. İkinci Bahar'daki Şecaattin de öyleydi. O da çok antikarakter olmasına rağmen çok sevildi. "Ne kadar iyi niyetli bir mafya babasısın" diyenler oldu.

Oyuncu olarak kendinizi nasıl buluyorsunuz?

Yanlış taraflarımı da görebiliyorum. Komiser Şekspir'deki bir sahnede biraz fazla bağırmışım mesela. Ama orada yönetmenin de uyarması gerekiyor. Yönetmenin ve oyuncunun her zaman ilişki halinde olması lazım. Susan yönetmene tahammül edemem. Yönetmen her zaman bağıracak, yol gösterecek. Karşısında da esas duruşta olacağım, beni yönlendirecek.

En çok oynamak istediğiniz rol ne?

İçimde kaldı. Düğün salonu şarkıcısını oynamak istiyorum. Yıllar önce, ortaokulda okurken abim bana bir gitar getirmişti Hollanda'dan. O sıralarda düğün salonunda şarkı söylüyordu. Profesyonel müzik yaşantıma düğün salonunda çalarak başladım. O düğün salonundaki şarkı söyleyen, gitar çalan orkestra elemanlarından birinin hayat hikayesini oynamak isterim. Ama Abuzer Kadayıf gibi, gündüz başka karakterde, akşam düğün salonunda falan değil. Ben tamamen bir mahalle müzisyenini canlandırmak istiyorum.

Mikrop fobisi var
Canlandırdığınız karakterleri halk nasıl algılıyor?

Bir taksi şoförü, Eşkıya'da oynadığım karakteri o kadar ciddiye almıştı ki "Abi, senden beklemezdim böyle hareketi" dedi. İkinci Bahar'da da, Şecaattin, Ali Haydar'ın arabasını parçaladı diye kızdı biri. "Yeter artık bu kadar kötülük. Dur artık" diye bağırdı halktan biri çekim sırasında. Ben de diyorum ki "Ne yapayım ablamı öyle nikah masasında tek başına bırakmasaydı". Mesela Şecaattin arabayı parçaladıktan sonra Şener abinin oynadığı oyundan dolayı hüngür hüngür ağladım.

Sebze ve meyveleri sabunla yıkamanın dışında başka ne gibi takıntılarınız var?

O kadar çok yok. Maalesef salataları sabunla değil ama işte sirkeli suda bekletip yıkadıktan sonra yemek durumum var. Artık öyle bir duruma geldi ki meyveler yıkandı mı, bardaklar yıkandı mı diye evde bir daha, bir daha sorma durumu oldu. Mikrop fobisi var bende. Mikrobik sarılık geçirdim dışarıda yediğim bir salatadan dolayı. Ondan sonra başladı bende bunlar. Başka takıntılarım? Koku ve krem takıntım var. Yani kullandığım kokular ve kremler var.

Nuriye Akman

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır