"Beni futboldan uzaklaştırırsanız ölürüm. Beni futbol yaşatır. Bu da bazen sahada kendimi kaybetmeme yol açıyor. G.Saray yalnız kazanan bir takım değil, kazanma anlayışı da var."
Beni futbolsuz bırakın, ölürüm
UEFA'nın, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalan takımları tanıttığı kitapçığında tam 7 sayfa ayırdığı Gheorghe Hagi, 23 yıllık futbol hayatını anlattı. İşte, en büyük keyfi Galatasaray'da aldığını vurgulayan Hagi'nin sözleri: "Hagi futboldur. Futbolla evlidir ve boşanması düşünülemez. Eğer Hagi'yi öldürmek istiyorsanız onu futboldan uzaklaştırmanız yeterli. Sahadaki deparlarımı, kazanmak için azmimi gören herkes beni futbolun yaşattığını görür. Bu bazen benim yanlış hareketlerde bulunmama, ağzımı bozmama, hatta kendimi kaybetmeme yol açıyor.
10 numaraya sınır konamaz
Bir futbolcunun sisteme adapte olamayacağına inanmıyorum. Yetenekli bir futbolcuyu kadronuza alırsanız, onu engellememeli, yeteneklerine sınır koymamalısınız. Eğer 10 numaralı bir oyuncuya saha içinde özgürlük tanımaz, yeteneğini göstermesine izin vermezseniz, onu transfer etmekte hata etmişsinizdir. Teknik direktör, eğer Allah vergisi bir yeteneğe sahip oyun kurucusu varsa, onun tahtada anlatamadığı, hayal bile edemediği şeyleri gerçekleştireceğini kabul etmelidir. Ben futbolu bıraktığımda yerime 10 numaralı oyuncular olarak Rui Costa ve Zidane geçecek
Sakın futboldan fantaziyi almayın
Şuna inanıyorum ki, 10 numaralı oyuncular yakında çok popüler hale gelecek. Çünkü artık takımlar birbirine güç olarak çok yakın. Karşı tarafa üstünlük sağlamanız için elinizde farklı bir koz olmalı. Bunu yapacak 10 numara olmadan kazanmanız çok zor olur. Büyük takımların zaferlerinin ardındaki kahraman iyi bir 10 numaradır: Juventus'ta Platini ve Zidane gibi. Milan'daki Leonardo gününde olursa harika işler yapıyor. Veya klasik bir oyun kurucu olmasa da Rivaldo. Futboldan fanteziyi çalmayın. Aksi takdirde oyun çok monotonlaşır. Fantezi olmadan futbol ölür.
Kazanan bir anlayışımız var
G.Saray, yetenekli Türk oyunculardan kurduğu kadrosuna Avrupa'dan büyük kulüplerde oynamış tecrübeli yabancıları ekledi. Bir de, herşeyiyle zafere ulaşma isteğiyle yanan Fatih Terim. Taffarel, ben, Popescu ve Jardel, Avrupa'da edindiğimiz tecrübelerin önemli bir kısmını G.Saray'a yansıttık. Sadece saha içinde değil, saha dışındaki organizasyonlarda ve daha birçok şeyde katkımız olduğunu düşünüyorum. G.Saray, bir doğu ülkesi için kaçınılmaz bazı problemlere sahip. Ama birkaç senelik sıkı çalışmayla sadece kazanan bir takım değil, kazanan bir anlayış da yarattık
İstersen her şeyi başarabilirsin
G.Saray'da arkadaşlarıma her gün şu düşünceyi yansıtmaya çalıştım: 'Her zaman kendinin en iyi olduğunu düşünmeli ve amaçlarına, isteklerine ulaşacağına inanmalısın. Hiçbir şey imkansız değildir'. Artık fazla zamanım kalmadı. G.Saray ile birlikte eğlenmemin, futboldan keyif almamın nedeni bu. Geride müthiş bir kariyer bırakırken, bunu müthiş bir şekilde noktalamak istiyorum. Kariyerime teknik direktör olarak devam edeceğim. Ancak 20 yıldır en üst seviyede ve büyük baskı altında futbol oynadığımdan dolayı birkaç aylık dinlenmeye, akümü yeniden şarj etmeye ihtiyacım var."
UEFA bu pasa şapka çıkarttı
Hasan'a yaptığı asist Şampiyonlar Ligi'nin en iyi gol pası seçilen Hagi, İstanbul'da Milan'a attığı golü unutamıyor
UEFA kitapçığında, Hagi'nin Milan maçında Hasan Şaş'a orta sahadan verdiği gol pası, Şampiyonlar Ligi'nde sezonun en iyi asisti olarak değerlendiriliyor. Hagi ise İstanbul'da Milan'a attığı golü unutmayacağını söylüyor: "Önümdeki kaleci bir dev gibiydi. Ayağımla dibine dokunduğum top yükselebildiği kadar yükselmişti. Sonra, topu ağlarda gördüm. Buna inanamıştım, çünkü vurduğum yerden topun kaleye girmesi neredeyse imkansız gibiydi. Bu sadece gol olarak önemli değildi, tekniğin, ilhamın ve bilerek risk almanın birleşimiydi."
HAGİ'DEN İNCİLE
rOnlar bizi kıskansın
İKİŞER yıl oynadığım Real Madrid ve Barcelona'nın zirvede kalmak için nasıl bir mantalite taşıdıklarını, baskıyla nasıl başa çıktıklarını gördüm. G.Saray'ın da bu iki kulübü kıskanacağı, onlardan aşağı kalacağı hiçbir tarafı yok. Tıpkı Milan'ı sadece yenerek değil, maçtaki hakimiyetle ne olduğumuzu gösterdiğimiz İtalyanlar'a gıpta etmediği gibi.
Dortmund sağolsun!
GEÇEN sezon başında deneyimimiz vardı. Ama inanç eksikliğimizi gidermek için dışarıda bir maç kazanmalıydık. Berlin'de Hertha'yı yendik. Ama asıl dönüm noktası Dortmund'u Almanya'da yenmemiz oldu. Böylece herkesi yenebilecek kapasitede olduğumuza inandık. Takımdaki kendine güven sorunu Dortmund'daki galibiyetle giderildi.
Hakemlik hobi olmaz
COLLINA örneğindeki gibi, futbolcular hakemlere güvenebilmeli. Bir şeyi kabullenemiyorum: Ben sahaya yüksek bir tansiyonda, başta beni, takımı, kulübü ilgilendiren bir sonuç için çıkıyorum. Ancak karşımda karar veren adam, hakemliği hobi olarak yapıyor. Bu yüzden tecrübe ve iyi karakterle birlikte hakemler acilen profesyonelleşmeli