kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Bayram'ın Picasso'su!


Resimlerini kabul ettirmek için acı içinde yoğrulan Picasso yaşasaydı, tabloları ile insanları dolandıran milletvekili Mustafa Bayram'a 'dokunmaz' mıydı!
Bir alem memleketiz vesselam. Düşünüyorum da. Picasso, şimdi yaşasaydı ve ülkenin birinde "Picasso Mustafa" adıyla maruf bir "milletvekili"nin varlığından haberdar olsaydı...

Ve bu "milletvekili"nin cinayetten, uyuşturucu kaçakçılığına dek, birçok suçtan yargılanmış olduğunu, hapse girdiğini...

Seçilmeden önce hakkında sekiz suç dosyasının ortalıkta gezindiğini.

Her seçim döneminde "aşiret gücü"nü ardına alarak, hatta, kimi zaman soyadını dahi değiştirerek seçilme başarısı gösterdiğini.

Özellikle ANAP, Fazilet gibi "iktidar partileri"ni tercih ettiğini.

Meclise girip, yemin ettikten sonra dahi "iş"lerini yürüttüğünü...

Ve son "işi"nde, yani "Picasso tablosu" satmak üzereyken baltayı taşa vurduğunu... Savunmasını yaparken de "tablo bu; alınır da satılır da" dediğini bilseydi...

Üstat, ayrıca binbir emek ve çabayla yaptığı tabloların, Ortadoğu ülkelerinde "peynir ekmeğe" dönüştüğünü, hatta, bu muhteşem çerçeveli eserlerin "acılı Adana dürüm" misali rulo haline getirilip elden ele dolaştığını duysaydı, saçını (!) başını yolmaz mıydı? Ya da "Ey, sırtımdan milyon dolarlar kazanan fani! Benim kim olduğumu, nerden gelip nereye gittiğimi, ne menem bir hayat geçirdiğimi bilir misin?" diye sormaz mıydı?

Devam ederdi sormaya üstat:
(7250 kişiye bir kitabın düştüğü Türkiye'ye döner ve ...)

Ülkenizde her hafta başı bir "Picasso tablosu'' ortaya çıkıyor, "Kim bu ressam diye hiç merak ettiniz mi?" Sanmıyorum...

Fakat Picasso'nun 1881'de İspanya'da başlayıp, 1973'te Fransa'da biten yaşamına şöyle bir gözucuyla baktığımızda bile bu dahi ressamın ne denli karizmatik birer kişiliğe sahip olduğunu anlıyoruz.

Picasso'nun eserlerinin pahalı olmasını, Mustafa Bayramların malzemesi haline gelmesini, değerinin yanı sıra sanatçının efsane kişiliğinden de kaynaklandığını söylemek istiyorum özetle... John Berger'in "Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı" kitabından birkaç alıntı aktarmanın tam sırası şimdi. (Şaka değil, ülkemizde altı adet "çalıntı, çırpıntı" Picasso tablosu mevcut hâlâ... "Picasso Müzesi" açsak hiç şaşırmam. Bu yüzden Picasso'yu daha iyi tanımalıyız.)

John Berger, bir de ilginç bir saptama yapar: "Paris'te ilk günler zor geçmektedir... İnsanların yüzü, kentin yüzü ve üstüne üstlük gelen yalnızlık... Picasso bohem bir yaşamla sıkıca tutunur bir başınalığına ve tırnaklarını geçirir Paris'in yüzüne. Resimlerini yapmaya başlar. Hep acı çeken, yoksullaşmış, modern kente ayak uyduramayan varoş insanlarının resimlerini... Kısıtlı Öğün isimli çalışmasında ise yoksulluğun izlerini beden dillerinden anlayabileceğimiz, hiçbir umut ya da yardım beklemeksizin bu durumu kabullenmiş insanların dramını yansıtır. Uzatılmış sıska bedenleriyle, bir deri bir kemik, varlıkla yokluk arasında gidip gelen bir hayal gibidirler. Yalnızca, burjuvazi tarafından ayağa düşürülmüş, tekele alınmış sağlıklılığı utandıracak bir hastalık talep ederler. Abartılmış umutsuzluk kendine acımanın sınırına dayanır. Picasso'nun bu döneme ait resimlerinin zenginler arasında çok tutulmasının nedeni de işte budur. Zenginler, ancak yalnızlık içindeki yoksulları düşünmekten hoşlanırlar. Bu onların yalnızlığını daha az anormal bir duruma getirir."

Sahi, Berger'in yazdıklarını okuyunca bir kez daha soruyorum şimdi: Şu tablolara sadece para gözüyle bakan, bunları salt "alınıp satılan bir meta" gibi algılayan, kim bilir hangi müze ya da evden inanılmaz bir hoyratlıkla soyan kişilerde, Picasso'ya dair zerre kadar bir bilgi veya insanlık kırıntısı hiç olabilir mi sizce? Yaşamı iniş çıkışlarla dolu, resmini kabul ettirebilmek için acılar içinde yoğrulmuş 20. yüzyıl dahisi Picasso yaşasaydı Mustafa Bayramlara şöyle bir dokunmaz (!) mıydı? Sanmıyorum bu İspanyol'un "ateşli sabır" göstereceğini...

Nebil Özgentürk

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır