Gençler "kaçmak" istiyor...
Yurt dışına gitmek ve orada belirsiz bir süre kalmak istiyor.
Geleceklerini ülkede değil, dışarda görüyor gençler.
Hangi gazeteye, dergiye baksanız bu konuda bir yazıyla, anketle, araştırmayla karşılaşıyorsunuz.
O kadar uzun boylu da değil zaten! Öğrenimini meslek edinme yoluna sokmuş çevrenizdeki gençlerden hangisine sorsanız "burada geleceğini göremediğini, belki dışarda bir çıkış yolu bulabileceğini" anlatıyor.
Neden?
Bu arayışın nedeni yaşadığımız ekonomik kriz ve onun tetiklediği toplumsal depresyon mu?
Hayır!
Büyük krizlerin kötü bir yanı var.
Kronik krizlerimizi; yani yıllardır sürüp giden "küçük kriz"lerimizi göz ardı etmemize yol açıyor.
Paradaki kayıplara bakarken, insana verdiğimiz değer alanında çok önce başlamış erozyonu gözden kaçırıyoruz.
Kriz sonrası gelecek endişesinin büyümesine dikkat ederken, bu toplumun uzun zamandır "günü kurtararak" yaşadığını unutuyoruz...
Oysa bugün kahvelerde, kantinlerde, arkadaş toplantılarında "gitmeyi" konuşan gençler gittikleri ülkelerde (gidebilirlerse tabii) "rahat" bir hayat bulacaklarını filan sanmıyorlar...
Gençler Batı ülkelerine okumuş, meslek edinmek için iyi bir başlangıç yapmış olarak gitseler bile, orada kendilerine hemen kapıların açılacağını filan düşünmüyorlar.
Dikkat edelim!
Şuraya dikkat edelim!
Gençler oralarda garson, kapıcı, komi, "müzmin stajyer" vesaire olmayı göze alıyorlar...
Çünkü ülkemizde şans eseri(!) öğrenim yaptıkları alanda iş bulsalar bile "insan gibi" çalışabileceklerinden umutlarını kestiler artık.
Farkındasınız değil mi? Ne akademik terimler kullanıyorum, ne de siyasal-ekonomik kavramlar...
Çünkü bence "insan gibi çalışmak" deyimi çok açık, çok gerçek, çok olgusal...
Gelecek denen şeyin mesai saatinin bitişinden öteyi göstermediği bir toplumda; anne babaya mecburi bağlılığın gencin yetişkin olmasını önlediği bir toplumda meslek sahibi olmaktansa, dışarda garson olmayı göze alıyorlar.
Hiçbir rüzgârın özgürlük taşımadığı, biraz farklı hayallerin bile hoş karşılanmadığı bir ülkede sabah akşam işe gitmektense, aşkın, özgürlüğün ve farklı lezzetlerin tadılabileceği bir ülkede, gece vardiyasında garson olmak daha hoş geliyor...
İstediği gibi ibadet edebildiğine; istediği gibi kafasını dinleyebildiğine inandığı bir ülkede garson olmak, burada "memur" olmaktan çok daha iyi bir seçim gibi gözüküyor artık gençlere...
Ülkeye bakarken duydukları sıkıntının "gergin" noktası burası işte...
"Büyük Kriz"in etkilerini eninde sonunda gideririz.
Ama gençleri boğan, sıkan asıl gerginliği ortadan kaldıramazsak; onları ülkenin geleceğine inandıramazsak, birileri çıkar ve onları bağnaz siyasal örgütlenmelerin, hayallerin batağında boğar...
Ve çok yazık olur!
İşe buradan başlamak gerekiyor; insanca bir yaşam ve özgürlük bilincini yükseltmekten...