kapat
25.03.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Çikolata


Bu yazıyı şeker hastaları ve migreni olanların okumaması menfaatleri icabı; zira nedenini birazdan anlayacaksınız.
Hangi sosyal sınıftan olursa olsun, şişman ya da zayıf (evet zayıf) bir kadının rejim saplantısının olmama ihtimali pek azdır gibi gelir bana. Bırakıp dağınık kalması uygun görülen hayatlar veya yaşam standartlarında dahi rejim, yapılması gerekmese de nasıl yapılabildiği ve yapabilenlerin gözlemlendiği bir merak unsurudur. Bu konunun işlendiği dergilerin, hep aynı şeyleri anlatıyor olmalarına rağmen tirajları garantilidir. Ha keza TV programları ve hatta haberler için de değişmez bu. Gazete ve dergilerin de TV'ye verdikleri reklamların konu yoğunluğunu bu "ince" mesele teşkil eder falan fıstık. Tüm bunları zaten biliyorsunuz. E bildiğiniz halde ben niye yazıyorum. N'oldu da aklıma gene bu "bi deri bi kemik" olma yolları düştü. Şunun için düştü: "Çikolata" filmine gittim. Tamam mı?

Bugünkü yazım da her zamanki "açık sarı" rengini koruyup sizi hafifletecek bir içeriğe sahip ne mutlu size! Çikolata... Değil kendisi, yazılışı bile tahrik unsuru bana sorarsanız. Zaten bugünkü yazımın, sırf başlığından dolayı daha çok okunacağını tahmin ediyorum. Bu sıcak, yumuşak film; bittikten sonra bile alınan hazzı sürdürebileceğiniz lezzette. Avrupa filmlerinin adeti üzre diyeceğini geniş, geniş anlatıyor; siz de Amerikan filmlerindeki gibi pek fazla hareket beklemiyorsunuz ki hayal kırıklığına uğramayın. Filmde, Juliette Binoche bana bir parça "patalak" geldi. Herkesin ağzına büyük bir zevkle tıkıştırdığı çikolatalardan kendi de film boyunca epey yemiş gibi görünüyor. (Bu arada patalak: uydurma bir kelime olup, hafif tıkız eli kolu böyle biraz kalınca filan demek.) Jülyet Hanım'ın boynundaki et beni de cabası. Nasıl diyeyim rahatsız ediyor insanı. Hani kuaför olsanız, saçını tararken maazallah tarağın ucuna takılacak gibi bir his veriyor (Neden taktım ki şimdi bu kadına, Jennifer Lopez'in poposu dururken). Fransa'nın Ortaçağ'dan kalma bozulmamış bir köyünde "Maya"lardan kalma formüllerle yaptığı çikolataları köyün meydanında açtığı şirin dükkanında satıyor Juliette Binoche.

Bu haz kaynağı egzotik formüllerle yaptığı çikolatalar, köyde yaşayanları hazzın peşine takılanlar ve hazza karşı koyanlar olarak ikiye bölüyor.

Sonrası darısı her mahallede böyle bir dükkan olmasını temenni edip kerevete çıkmaya hazırlanan bizlerin başına.

Bir de belediyeci unsuru var ki onu da filmde göreceksiniz artık. Filmde çikolataların hazırlanırken kazanların içindeki erimiş hallerini gösteren tepeden çekilmiş görüntüler var ki fevkalade göz ve gönül dolduruyor.

Antraktta dışarı çıkıp, büfede satılan tüm çikolataları ağzınızdan içeri sokasınız ve dahi çikolata kazanına düşesiniz geliyor. Yani böyle akla zarar bir film.

Çikolatanın içindeki feniletilamin maddesi; biliyorsunuz ki aşk acılarına iyi geliyor. Bu madde vücudumuza girdiğinde bizi mutlu ediyor.

Banu Alkan, bir röportajında "geceleri çikolata yiyip yatıyorum uykumu getiriyor" demişti. Nasıl imrenmiştim anlatamam (Bak uyku da getiriyor).

Ama siz denemeyin isterseniz; belki zayıf birileri değilsinizdir. Fincan, fincan sıcak çikolatalar, filmdeki çikolata dükkanının mülk sahibi yaşlı teyzenin de sonu oluyor. Ama teyzemiz atın ölümü arpadan olsun hesabı hazzın içinde boğulmaktan imtina etmiyor. Hem siz bu yazıyı okuduğunuzda belki o, aday gösterildiği "en iyi yardımcı kadın oyuncu" dalında Oscar'ı götürmüş olacak.İçtiği sıcak çikolatalar da yanına kâr kalacak! Kiloların problem olmayıp, üstelik yedikçe zayıflanan bir bölmesi olsaydı dünyanın. O kısmı ne biçim şişerdi insan kalabalığından di mi?

Bir de geçen günkü röportajımda hayal kurmam dediydim. Yalancıyım ben yalancı.

Bundan gayrı hiçbir sözüme inanmayın.

Hadi şu çikolataları sakladığınız yerden gizlice çıkartıp bi tane de benim için yiyin n'olur.

Ayşegül Aldinç

aldinc@arti.net.tr

Faks: 0212 293 98 46

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır