kapat
25.03.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Hayata 'göbek'ten bakmak


Milyonlarca dolar harcatmadan bizi Avrupa'da tanıtan dansözlerin yanına yaklaşılmadığı dönemden; masaların, ceketlerin yakıldığı, dolarların havada uçuştuğu döneme geldik. Sahneler 'istihap haddi'ni doldurmuş, dansetmek ise akrobatlıkla eş hale gelmiş

Onu hiç kimse hatırlamadı. 75 yaşında Darülaceze'ye düştüğünde, geçmişi yansıtan fotoğraflarından başka hiçbir şeyi yoktu...

Ne papellerle sigarasını yakan beyler, ne onun için deli divane olan bıçkınlar, ne de kapısında kul köle eğilen ekabirler...

Sadece bedeni ile yaşamayan, aklı ile ülkesine hizmet edip Avrupa'da gizli servislerle dansedip, istihbarat yapan Emine Hanım'ın (Anşin) o yalnızlık içinde kaç kez öldüğünü bilemeyiz.

Halkın döneklik, riyakârlık ya da üçkağıtçılık karşısında "Dansöz gibi kıvırma" lafını çok kullandığını biliriz. Dans etmeye, dans ettirmeye çok meraklı olup, dansözleri el üstünde tutarız ama iş hatırlamaya ya da değer ölçüsü vermeye geldi mi 60-90-60 ölçülerinden başka bir şey bilmeyiz.

Ama gel gör ki ne Komparsitalı dans ne de "Türk Lokumu" oryantal kalmış...

Oysa bu ülkeyi dünyaya en iyi tanıtan onlar olmuştur. Amerikalılar daha Türkiye'yi haritada bulamazken, "Türk Lokumları" ile karşılaşmış, Necla Ateş, Özel Türkbaş ve Afet Sevilay'ı tanımıştı. 1950'lerde başlayan bu tanıtımları, turizm bakanlığımız milyonlarca dolara yaptıramazdı. Kimi zaman "Kılıç Kalkan" ile onları ürkütüyor, kimi zaman "lokum"la sevdiriyoruz.

Ama buna rağmen "dansöz yasağı" çıkarmak gibi sert tedbirler almak, dansözlere de saygı göstermemek gibi özelliklerimizi de sergiliyoruz.

Dansözün yanına yaklaşılmadığı dönemden, masaların ceketlerin yakıldığı, dolarların havada uçuştuğu döneme geldik. Sahneler "istihap haddi"ni doldurmuş, dansetmek ise akrobatlıkla eş haline gelmiş.

Savaş Ay "Dansöz"le aslında sosyal hayatımıza en büyük "belge"yi getiriyor. Karşılaştığımız hayat kıvırmalarına getirdiği kamera ve baktığı vizörü, hayat filmi açısından kutluyorum. Kabul ederse "Gönül Oscarı" benden...

DANS ABİDESİ
İşin çengi-köçek kısmını başka bir yazımıza bırakıp, bu konuda Cumhuriyet ilan ettiğimizde, ilk büyük dansözümüzün Zehra Ahmet Hanım olduğunu görüyoruz. Türkiye'de Safiye Ayla, Avrupa'da ise yıldızlarla sahne paylaşmıştı. Avrupa sinemasının aranan bir yıldızı olmuş, Türkiye'de sefaleti, Avrupa'da sefahati yaşamış ilk dans abidesi işte...

Bizimkilerin neden Türkiye dışını seçtikleri biraz da bakışla ilgili. Tıpkı Zehra Ahmet, Necla Ateş ya da Prenses Banu gibi.

Karşıyakalı Banu son kuşağın ayakta kalan bir ismi. 18 yılının sadece 18 ayını Türkiye'de yaşayan Banu, başka bir deyişle yılın 11 ayında dünyayı dolaşıyor. Onun bizim Batı elçilerinden farkı, dur durak bilmemesi. Mısır'dan Çin'e, Malezya'dan İtalya'ya, kısaca kıtadan kıtaya dolaşan bu dans gezgincinin albümü kral ve kraliçelerin fotoğrafları ile dolu. Öncesinde duvarlarını İnci Birol'lar, Babuş'lar ya da Özcan Tekgül'lerle süsleyen dansöz, günü gelip de kendi fotoğraflarını asabileceğini düşünmemişti. 16 yaşında dansı Kahire'de pekiştirdi. Unutmayın Mısır, rakkaselerden Samiye Cemal'in ülkesi.

Vaktinde devlet resepsiyonları onsuz olmazdı
Televizyonun dansözlü yılbaşı gecelerini renklendiren Banu'nun Türkiye tanıtımlarında devlet listesinde yer aldığını ifade edelim ki, bu işin sadece, afiş, broşür, yoğurt, döner, harem, Altın Boynuz ya da Bosfor'la değil, göbekle yapılabildiği anlaşılsın.

Göbeği kesildikten sonra göbek literatürünü geliştirmekte üstüne olmayan "eski tüfekler"in neden marulun göbeği ile tatlının "hanım göbeği"ne fazlaca aşina olduğunu bir düşünün bakalım.

"Göbek" pehlivanda bile en önemli olay. Pehlivan göbeğinin güneş görmesi en önemli olay... Göbek göbek göründü mü durum vahim, yani "tuş".

İşte bizim sahnelerin "fahri elçi"leri" tıpkı şarkın oryantalleri gibi bundan el üstünde tutuluyor. Göbeği her daim açık, özel hayatında kıvırdıkça kıvıran, Türkçe bilmez sanat abideleri mi, yoksa dört dil bilen dansözler mi?

Ama gel gör ki, Türkiye'yi temsil eden bu prensesler devletin alt katına giremiyor ama adı sanatçıya çıkanlar "üst kat"a asansörler çıkıyor. Bütün mesele işi kıvırmakta. Kıvıranlara, kıvırtanlara iyice bakın göreceksiniz.

Ergun Hiçyılmaz

ergunhicyilmaz@superonline.com

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır