kapat
27.03.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

Yoksa sen de...

Yıllardır yazı yazarım ve yıllardır her türlü eleştiriyle karşılaşırım. İçlerinde iyi niyetle yol göstermek amacıyla yapılmış olanlar kadar, düşmanca duygularla incitmek, hakaret etmek için yazılmış olanlar da vardır.

Ama en ağır hakaretlerle dolu olanlarını bile "Yoksa sen de..." diye başlayan o mektuplar kadar aşağılık bulmam.

Bu tipler gerçekten asap bozucudur.

Konsolidasyona karşı çıkarsın, hemen kaleme sarılıp "Yoksa sen de mi rantiyesin" diye yazarlar.

Mevduata devlet güvencesinin kaldırılmasını istersin, bu defa da "Yoksa sen paranı yurt dışına kaçırıyorsun da onun için mi mevduata devlet güvencesine karşı çıkıyorsun" derler.

Narh ekonomisine, kira artışlarının yüzde onla sınırlanmasına karşı çıkarsın, "Yoksa sen de mi ev sahibisin" diye saldırırlar. Devlet üniversitelerinin paralı olmasını savunursun, "Yoksa senin çocuğun özel üniversitede mi okuyor" diye sorarlar.

SSK emeklilik yaşının yükselmesini destekledin mi, "herhalde sen emekli oldun da böyle konuşuyorsun" derler. Memur sayısının azaltılmasını savundun mu, ailende hiç memur olmadığına; Halk Bank ve Ziraat Bankası kredi faizlerinin yükseltilmesini savundun mu, sülalende çiftçi ya da esnaf olmadığına hükmederler. Özel üniversite açılmasını savunursan, mutlaka bir yakının özel üniversite açmak üzeredir! Medeni Kanun'daki mal rejimi değişikliğine karşı çıkarsan, böyle söylediğine göre, mutlaka sizin ailede bütün mallar senin üzerinedir!

***

Bu tür suçlamaları yazanlar bir de kendilerini çok zeki, çok uyanık sanırlar. Öyle bir nokta yakalamışlardır ki, sizi en zayıf yerinizden vurmuş yere sermişlerdir. Yüzünüzü öyle teşhir etmişlerdir ki, artık iflah olmanız mümkün değildir! Siz cevap vermedikçe ısrarla aynı suçlamayı yineler, "bak nasıl sıkıştırdım" diye şişinirler. Ve işin asıl vahimi ne biliyor musunuz?

Herkesi kendileri gibi bildikleri için suçlamalarına gerçekten de inanırlar.

Gerçekten de, bankada paranız olmasa, konsolidasyona karşı çıkmayacağınızı sanırlar. Bir insanın hem devlet üniversitesinde çocuk okutup hem de devlet üniversitelerinin paralı olmasını savunabileceğini hafsalaları almaz.

Bir köşe yazarının bütün tutum alışlarının ardında kendi kişisel menfaatlerini aramak onlara gayet normal gelir. Onun herhangi bir konuda kendi kişisel çıkarlarıyla çelişen bir tutum alabileceğini ya da aldığı tutumların kendi zarar-ziyanıyla değil, doğru-yanlışlarıyla ilgili olduğunu hayal bile edemezler. İşte bu yaygın bir ahlaki yozlaşmanın dışa vurumudur.

Bu tür mesajlar yollayanların hepsi, demek ki ellerine bir fırsat geçse, bir köşe, bir koltuk sahibi olsalar, bizi suçladıkları gibi davranacaklar. "Doğru"ları, tamamen çıkarları tarafından belirlenecek.

Şimdi siz böyle insanların siyasetçiden beklentilerini düşünebiliyor musunuz?

Çıkarcılığın her akıllı ve normal insanın davranışı olduğunu sanan bu kişiler, eminim ki, bir siyasi partinin ya da siyasetçinin izlediği politikaların ardında kendi kişisel ya da zümresel çıkarını gördüğünde hiç yadırgamıyordur.

Bunu yadırgamayanların sayısının sandığımızın çok daha üstünde olduğunu düşünürsek, politika sahnesinin, kişisel ya da partisel çıkar avcılarıyla dolup taşmasına da şaşmamak gerekir.

***

Türkiye'nin, kendi doğrularını, kendi çıkarlarından bağımsız bir biçimde belirleyen siyasetçilere ya da köşe yazarlarına alışması epey zaman alacak. O zamana kadar bizler de posta kutumuzda biriken "yoksa sen de..." türü ahlaksız suçlamaları sabırla "delete" etmek zorunda kalacağız.

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır