kapat
27.03.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

İyi günde, kötü günde beraber!

Medya günlerdir Medeni Kanun'a getirilmesi gereken "Edinilmiş mallarda eşit paylaşım" düzenlemesiyle meşgul. TV kanallarında sabahlara kadar süren programlar yapılıyor, gazetelerde konuyla ilgili haberler devam ediyor.

Ecevitler paylaşmış mı, Çillerler'in mal varlığı ortak mı (onlarınki epeyce zor, liste uzun), Yılmazlar'da durum nasıl?.. Tabii ki ailelerinde hep sevgi görüntüleri sergileyen liderlerin ve eşlerinin mallarını da paylaşıp paylaşmadığı ilginç bir konu ama yine de onlar en iyi örnekler değil. Yıllarca iktidarda kalmış lider aileleri ekonomik bakımdan nasıl olsa fazla sorun yaşamıyorlar. Kadının da, erkeğin de kendine göre malı, mülkü (ev, arsa, şirket, işhanı, Allah ne verdiyse), mücevheri, bankada kilo kilo altını oluyor. Oysa Türkiye çoğunluğunda bunlar ya yok veya hepsi tek tarafta toplanmış vaziyette. Asıl eşitlik bekleyen evlilikler bunlar!

Geçen Cumartesi akşamı Ceviz Kabuğu'nda yapılan tartışmadan söz ettim dün. Yıllardır ne zaman Medeni Kanun tartışılsa Av. Kezban Hatemi hep oradadır ve her zaman kadınlara arka çıkıyor gibi, değişikliklere karşı çıkar. Aslında Mecelle'yi savunan bir avukatın yapılacak yeni değişikliklere karşı çıkmasında şaşılacak birşey yok tabii. Asıl şaşılacak şey aynı avukatın, köşeye sıkıştığı zaman agresifliği, karşısındaki konuşmacılara hakaret boyutuna vardırabilmesi.

Fikire fikirle karşılık vermek yerine hakaret etmek aczin ve ruh bozukluğunun ifadesidir ve böyle birinin yapamayacağı mesleklerin başında avukatlık gelir. İnsan merak ediyor; acaba mahkemelerde de karşı tarafın avukatına veya hakime hakaret ediyor mu diye..

MHP'li Mehmet Gül'le (Küba seyahatinden sonra onu Medeni Kanun'a karşı savunmada görmek ilginçti, hangi uzmanlığından dolayı bu tartışmadaydı acaba?) dayanışma içinde iyi bir program çıkardılar.

Şimdi gelelim asıl konuya, bakın neler söylediler birlikte;

- Kadınların aleyhine olacak. (Tek bir neden bile yok bunun için.)

- Her evde kavgalar başlayacak, boşanma davaları açılacak. (Bunun için de neden yok.)

- Sevgi yasayla öldürülmüş olacak. (Tam aksine sevgi varsa bu yasa evliliği hiç etkilemeyecek. Korkanlar sevgisizler.)

- Türkiye'de kadın çalışmıyor ki? (Neden, burası Afganistan mı, Cezayir mi?)

- Aile reisliği kalkarsa kadın üçüncü kişilere karşı savunmasız kalacak. (Kadın neden kendini savunamayacak zayıf bir varlık olarak görülüyor?)

Şimdi.. Bu ve benzeri sözlerin hiçbiri doğru değil, tamamen engelleme yapmak amacıyla uydurulmuş sözler. Medeni Kanun tartışmalarındaki asıl ürkütücü nokta Komisyon Başkanı Turgut Akıntürk ve bu programa telefonla katılan Prof. Dr. Mehmet Ünal gibi konuyu bilmesi gerekenlerin bile verdikleri yanlış örneklerle yanıltabilmeleri. Örneğin Turgut Akıntürk'ün Komisyon'da verdiği bir "yazıhane" örneği var.. "Erkeğin yazıhanesi, işi varsa evlenince kadını buna ortak mı edecek" diyor. Oysa çıkacak yasanın sadece evlilikten sonra edinilen mallları kapsadığını iyi biliyor olmalı..

Medeni Kanun nasıl olacak?
Bilmeyenlere ve "İsviçre'de denenmiş, bırakılmış" diyenlere hatırlatalım. Bir çok ülke gibi orada da kullanılan yasa, İsviçre Adalet Bakanlığı tarafından bizim bakanlığa gönderilmiş.

İlgili 197'inci madde şöyle;

"Her eş kişisel mallarını kendi idare eder ve her eş şahsi borçlarından bütün mal varlığı ile kendisi sorumludur. Mal rejimi sona ererse (boşanma, ölüm veya mahkemenin mal ayrılığına karar vermesi gibi nedenlerle) her eş evlilikten önceki kişisel malını muhafaza eder ve eşler evlilikte edinilen malların yarısına ortak olur (Her eş, diğer eşin 'artık değerinin yarısı'na ortak olur şeklinde ifade edilmiş..)"

Burada "artık değer" kişisel mallar ve şahsi borçlar dışındaki kazanımları anlatıyor.

İsviçre Adalet Bakanlığı 1984'de aile hukukunda yapılan bu reformun en önemli nedenini de şöyle belirtmiş;

"Mal ayrılığını öne çıkaran yabancı hukuk sistemlerinde uygulanan eşitleme sistemleri, Federal Konsey ve Parlamentoca tatminkar bulunmamıştır. Mal ayrılığının -ailenin yararına olarak- çalışmaktan vazgeçen veya evde faaliyet gösteren eşin durumunu yeterince güvenceye almayacağı görüşü galip gelmiştir."

Ev kadınlığı meslek değildir diyenler buradan buyursunlar.

"Yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinden bu yana 12 yıl içinde kanuni mal rejiminin değişmesi yönünde parlamentoda herhangi bir teklif verilmemiştir ve başarıyla uygulanmaktadır" dedikleri ve en iyi çözüm olarak buldukları "Edinilmiş mallara katılma rejimi"nin tarifini ise şu şekilde yapmışlar;

"Bu kanuni mal rejimi, evliliğin sona ermesi halinde eşlere; ifa edilen katkıların nevinden (ev ve bakım işi, mesleki iş) bağımsız olarak, evliliğin birlikte kazanılmış ekonomik başarısından eşit oranda yararlanma imkanı vermektedir."

Konu bundan ibaret!

Bizde yapılan tartışmalar futbolcu, şarkıcı ile yapılan evlilikler gibi münferit ve sıradışı örnekler etrafında dönüyor. Hep güvensiz, sevgisiz, bu yasanın kendi evliliğinde kendi kontrol ettiği şartları değiştireceğinden korkanlar konuşuyor. Her evliliğe farklı yasa çıkarılmayacağına göre diğer ülkelerde yıllarca denenmiş bir sisteme güvenmek ve artık yakın bir tarihte bu tartışmaları bitirmek zorundayız.

"Yönetenler" deyince..

Genelleme yapmak hepimizin kolayına gittiği için yazarken veya konuşurken sıkça "Bizi yönetenler.." "Türkiye'nin son 30 yılındaki siyasetçiler.." türü cümleler kullanıyoruz.

Örneğin Cumhurbaşkanı Sezer veya Devlet Bakanı Kemal Derviş'ten söz ederken bugüne kadar onlar gibi şeffaf, dürüst yöneticilere rastlamadığımızı söyleyiveriyoruz. Zaman zaman bu cümlelere eski, yeni dürüst ve görevinin sorumluluğunu taşıyan bakan ve milletvekillerinden tepkiler geliyor.

"Meclislerin, hükümetlerin içindeki herkes mi hata yaptı, herkesin adını mı yolsuzluğa karıştı ki bizler de bu genellemelerle okka altına gidiyoruz" diyorlar.

Çok da haklılar. Bugüne kadar 30-40 yıl milletvekilliği, yıllarca çeşitli hükümetlerde bakanlık görevleri yaptığı halde ismini tertemiz koruyan nice parlamenterleri oldu Türkiye'nin.. Onlar sorumluluklarını taşımayı bildikleri halde lider hataları yüzünden siyasi partilerle birlikte suçlandılar..

Bu tür cümleleri bugün kullanırken de medya çoğu kez sadece hata yapanları kastediyor. Kendini bilen, dürüst siyasetçilerin alınmasına gerek yok.

Onları tenzih ederiz!

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır