Benim yorumum
Mehmet Ali Kışlalı ve Ahmet Kurt'un TRT'deki basketbol maçı yorumculuğumuz üzerine yazdıklarına, beni yazmaya değer buldukları için sevindim, çok da yararlandım. Bunların arasına Hıncal Ağabey (Uluç), bendeki fırçalama hakkını acımasızca kullanarak katılınca işin rengi değişti. Anlaşılan, sunucu kardeşlerimin ve yorumcu olarak benim, oyun planımızın ne olduğunu biraz açmak gerekiyor. Türkiye'nin ikinci takım sporunun, seyirci ve televizyon izleyicisi yönünden kan kaybettiğini biliyoruz. Geniş kitleleri basketbol ile yeniden kucaklaştırmaya çalışıyoruz. Bunun yolu, kuralları ve deyimleri ile zor anlaşılan basketbolu, olabildiğince yalın bir dille basketbolsever yapmaya çalıştığımız kitlelere ulaştırmaktan geçiyor. Şifreli kanallarda meraklısına, akademik ve üst seviyede teknik (!) bir tartışma diliyle, sulandırılmış antrenör semineri niteliğindeki panel anlatımlar yapmıyoruz. Doğal olarak, 'attı pattı kaç attı'nın yanı sıra, sahada neler olduğunu vurgulayıp milyonları basketbola çekmeye çalışıyoruz.
Basketbolun en önemli unsuru, sistem ve taktik yorumunun da yapılmasıdır. Benim temel felsefem şu: Basketbol tecrübemin elverdiği ölçüde sahada olan veya olması gereken herşeyden izleyicinin haberi olmalıdır. Başka bir deyişle, izleyicilerimizin haber alma hakkını kullanmasına vasıta oluyoruz. Boşa geyik yapmıyoruz.
Olacağına varır...
Basketbolun karı-koca kavgası FIBA-ULEB çekişmesi mutlu sonla bitti. Artık herkes kendi işine bakacak. FIBA, milli takımlar seviyesi başta olmak üzere basketbol üst yönetimini, ULEB ise 32 takım olarak tek ligde toplanan profesyonel basketbolun yönetim, tanıtım ve pazarlamasını yapacak. Yıllardır bizim basketbolumuzun kurtuluşunun bu formülde yattığını (özerk Federasyon ve Profesyonel Lig Birliği) söyleyip duruyoruz. Basketbol ailesi belki bu kez uyanır da kıssadan hisse çıkarır. Yoksa ithal akıl veya basketbolun Kemal Derviş'ini mi bekliyorsunuz?
Mahmudi'nin fendi
Oktay Mahmudi, yılların cini Murat Didin'i fena yendi. Efes, Örs ve Ataman dönemi ikinci adamı, "İsmet Paşa" Oktay Mahmudi ile yola devam kararı alınca ne yalan söyleyeyim, burun kıvırdım. Efes yönetimini inceden vizyonsuzlukla suçladım. Ama Oktay, Ülker maçında Didin'in yüksek şut isabeti olan, istim üzerindeki dış adamlarına karşı alan savunması yapmayı denedi. Sonra da bunda ısrar etti. Bu sayede 14 sayı geriden gelip maçı alınca daha önce düşündüklerimden mahçup oldum. Basketbol dünyası hazır olsun, yeni bir birinci adam kazanıyoruz galiba... Bugünkü F.Bahçe maçından başlamak üzere Oktay'ı pekçok kimlik sınavı bekliyor... Rastgele.
HAFTANIN SORUSU
2008'e adayız tamam da, mini olimpiyat sayılması gereken EURO 2001'e 160 gün kaldı. Fikret Ünlü, "Bugün basketbol için ne yaptım?" diye her sabah kendine soruyor mudur acaba?