kapat
24.03.2001
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 

Tokat gibi tespit


Türk bankacılık sistemini masaya yatıran ünlü ABD'li üniversite MIT'ye göre banka sayısı 30 civarına inecek, kamulardaki sorun çözülmeden ekonomi düzelmeyecek
Dünyanın en önemli öğrenim kurumlarından biri olan MIT (Massachusetts Institute of Technology) Türk mali sistemini masaya yatırdı. 5-9 Mart tarihleri arasında ilk kez düzenlenen Türk Haftası kapsamında yapılan toplantılarda bankacılık sektöründeki sorunlu yapının ekonomiyi çıkmaza sürüklediği ve istikrar programlarının başarıya ulaşabilmesi için öncelikle bankacılık sisteminde radikal düzenlemeler yapılması gerektiği belirtildi. Lesther Thurow, Rudiger Dornbusch gibi dünyaca ünlü ekonomistlerin konuşmacı olarak katıldığı panele, Fon bankalarının danışmanı McKinsey'den Hans-Martin Stocmeier de bankacılık sistemi hakkında bilgi verdi. Harvard Üniversitesi'nin de ilgi gösterdiği haftaya 600'ün üzerinde öğrenci, öğretim üyesi ve işadamı katıldı. Toplantının sonunda ise sistemin sorunları ve çözüm önerileri içeren bir "kapanış bidirgesi" yayınlandı.

İşte bildirgeden çarpıcı notlar:
1-ÜÇ TEMEL SORUN: Bankacılık sistemindeki sorunlar 3 temel nedene dayanıyor. Bunlardan ilki kamu bankalarının yüksek görev zararları. Bu bankalar siyasi politikalar nedeniyle müşteri riskine dikkat etmeden kredi verdi ve geri alamadı.

İkinci olarak görev zararı yükünü taşıyan bu kamu bankaları 130 milyar dolara ulaşan bankacılık sisteminin toplam aktiflerinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Üçüncü olarak da mevduata verilen güvence nedeniyle bankalar yüksek faizle mevduat toplayıp aşırı risk altına giriyor. Devletin kaynak ihtiyacının çok yüksek olması bu üç sistemik yanlışlığı daha da güçlendirip reel sektör ve sermaye piyasalarına ayrılan kaynağın azalmasına neden oluyor.

2-DENETİM YETERSİZ: Sermaye piyasaları gelişemediği için bankalar, bağlı bulundukları gruplara kaynak sağlama aracı olarak kullanılıyor. Grup bankacılığı dünyada 1960'lı yıllardan bu yana süregelen bir olgu olarak ortaya çıkıyor. Tayland, Meksika ve Hong Kong gibi ülkelerde de grup bankacılığı yapılıyor. Ancak bu ülkelerde bankaların açtıkları grup içi kredilerin üst sınırı dikkatle takip ediliyor. Türkiye'de ise raporlama sistemlerindeki eksikliklerden dolayı bu takip yeteri kadar iyi yapılamamış. Grup içi krediler, bankaların asli vazifeleri olan kaynak yaratımına engel olarak ekonominin verimini düşürüyor.

3-SAADET ZİNCİRİ: Kamunun yüksek borçlanma ihtiyacından dolayı 1994 ve 2001 devalüasyon yılları hariç, hemen her yıl TL'nin getirisi doların getirisi aştı. Bankalar, risk yönetimi esaslarına dikkat etmedi ve aktiflerinin yüzde 70'ini bono ve tahvile yönlendirdi.

4-AÇIK POZİSYON: Türkiye'deki özel bankaların gelirlerinin yüzde 45'i açık pozisyonların değerlendirilmesiyle elde ediliyor. Bu değer dünya standartlarında yüzde 20 mertebesinde, bu da Türkiye'de yüklenilen aşırı riski ortaya koyuyor.

5-ŞEFFAFLIK YOK: yüksek riskle çalışan bankalar, piyasalar terse döndüğü zaman güç duruma düşüyor. Bankacılık sistemindeki raporlama sistemlerinin yanıltıcı olması, açık pozisyonları ve şüpheli kredileri olduğundan küçük göstermesi nedeniyle bu sorunlu bankalara zamanında müdahale yapılamıyor. Tüm sistem büyük yük altına giriyor.

6- ACİL ÇÖZÜM: Ekonominin düzeltilmesi için öncelikle bankacılık sisteminin acilen düzenlenmesi gerekiyor. Kamu bankalarının siyasi baskılardan arındırılması, kamudan yapılacak transfer ödemelerinin bankacılık sisteminin haricine çıkarılması ve ardından kamu bankalarının tamamen özelleştirilmesi şart.

7-FAZLA BANKA VAR: Gelişkin finansal piyasalar ve düzelen iktisadi yapıya ayak uyduramayacak bankaları acilen tasfiye ederek bankacılık sektöründe konsolidasyonun sağlanması, sistemdeki banka sayısının 25-35 civarına çekilmesi uygun olacaktır.

8-REEL SEKTÖRE ETKİSİ: Sektörün reel ekonomiye verdiği kredilerin çok az. Bu nedenle, sistemin içinde bulunduğu durumun reel ekonomiye etkisi 1990'larda kriz yaşayan ülkelerle kıyaslandığında sınırlı olacak. Banka kredilerinin GSYİH'ye oranı Türkiye'de yüzde 25'yken bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 75'in üzerinde. Reel sektörün dinamizminin korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeler bir an önce yapılmalı.

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır