kapat

18.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yaşasın kalender postacılar
Şimdi bu Haydar'ın posta kutusuna bir şey atmak gibi bir adeti yok. Postacı ama, posta kutularıyla arası iyi değil. Apartman kavramı da yok. Bütün postaları önüne ilk gelen apartmanın kapısının önüne boca ediyor.

Bizim sokaktan mesul postacı ile bir gün oturup içmeyi çok isterdim. Bu nasıl bir anarşist ruhtur böyle çok merak ediyorum. Bana uzun uzun postacılık maceralarını anlatsın. Ne zaman böyle bir aykırı çiçek olmaya karar verdi, hangi filmden, ya da romandan etkilendi, bizlere asla teslim etmediği banka kartlarımızla neler yapmakta, çocuklarına görev bilinciyle ilgili ne gibi öğütler vermekte... Bir bir anlatsın. Kesin enteresan bir adam. Adını bilmiyorum. İçimden Haydar demek geldi.

Şimdi bu Haydar'ın posta kutusuna bir şey atmak gibi bir adeti yok. Postacı ama, posta kutularıyla arası iyi değil. Sanırım felsefesine aykırı. Posta kutusu gibi apartman kavramı da yok. Aynı sokaktaki bütün postaları önüne ilk gelen apartmanın kapısının önüne boca ediyor. Hangi apartman olacağını önceden kestiremiyoruz. Mesela Elif Apartmanı'na mektup varsa geri kalanları da ona bırakıyor. Her şey çantasından ilk çıkan mektuba bağlı. Kosova Apartmanı mı, hepsi oraya, Altınekin Apartmanı mı, tamaaam sokağın işi bitmiştir. Kapıcıların o gün keyfi yerindeyse mektuplar bir şekilde doğru apartmana gidiyor. Değilse doğru çöpe...

En eğlenceli durum mektupları bizim apartmanın önüne boca etmesi. Bizim apartmanın girişi, girişlik dışında uzun süredir kimsesiz hayvanlar barınağı ve aşevi olarak da hizmet veriyor. Üst kat komşumuz sağolsun, mahalledeki bütün hayvanatı besliyor. Hayvanlar da "teyzecik zahmet etmesin, o bizim ayağımıza geleceğine biz onun ayağına gidelim" dedikleri için cümbür cemaat bizim apartmana taşındılar. Yirmi kedi, iki köpek... Bayağı hareketli bir giriş anlayacağınız.

Dolayısıyla bizim apartmanın önüne boca edilen mektuplar genelde sağlam kalamıyor. Sağlam kaldılarsa da temiz kesinlikle kalamıyorlar. Boylu boyunca mektupların üzerine yatmış 40 kiloluk bir köpeğin altından herhangi bir şey almayı hiç denediniz mi? Çok heyecanlı.

HAYDAR'IMA DOKUNDURMAM
Zamanla alıştık tabii. Hışt pışt diye diye yumurta toplar gibi hayvanların altından mektup toplamaya, toplananları bir ekip ruhuyla diğer apartmanlara dağıtmaya... Fakat son zamanlarda postacımız macera dozunu arttırmaya karar verdi. Artık sadece apartmanları değil sokakları da sildi kafasından.

Üç aydır kapımın önünde bizim sokağa ait bir tek mektup bulamıyorum. Civardaki bir sokağın mektuplarını buluyorum. Üç aydır telefon faturam gelmediğine göre bizimkileri de o sokağa götürüyor herhalde. Sözünü ettiğim sokak bir paralel, ya da dik kesen sokak değil. Bayağı da uzak bir sokak. Yürüyerek yedi sekiz dakika tutar.

Sokakça fikir yürütüyoruz. Bizimkiler de oraya mı gidiyor? İsimleri tamamen farklı iki sokağın mektupları nasıl karışabilir? Apartmanları nispeten anlıyoruz. İsim tutuyor, numara tutmuyor gibi nedenlerle birinden birini tercih ediyor, etmiyor, sıkılıyor falan. Ama sokak? Yazıyor işte, CEVHER sokak. Altınekin'de ne işi var? Mesela Mahmut Şemsi Esen'in kredi kartı ekstresi haftalardır bizim kapıda. Mahmut Bey, okuyorsanız 159 milyon lira borcunuz var, haberiniz olsun.

Gördüğünüz gibi Haydar Bey sayesinde tuhaf bir dayanışma gelişti mahallede. Geçen gün mesela bir mahalledaşım telesekreterime not bırakmış: "Mutlu Bey'e söyleyin şu kadar telefon borcu var, fatura bizim sokağa gelmiş." Gözlerim yaşardı. Hangi sokakta oturduğunu da söyleseydi bilmece çözülecekti. Heyhat...

Postacımız Haydar Bey'le gurur duyuyorum. Neydi o "Cast Away" filmindeki vazifeşinaslıktan beyni sulanmış kurye? Sen dört yıl ıssız adada kal, geri döndüğünde git elindeki paketi teslim et! Yok artık. Manyaklığın da bir sınırı var. Halbuki Haydar...

Bir karakter ve inisiyatif abidesi. "Canım istemiyor bugün" diyor ve çantasını müsait bir yerde boşaltıp paydos ediyor. "Benden bu kadar kardeşim, zaten hepsi fatura. Açın telefon, öğrenin borcunuzu". Evet böyledir. Herhalde. Haydar'ıma ancak bunu yakıştırıyorum. Ayrıca Haydar'ın sıkıcı hayatımıza kattığı renkleri seviyorum. Haydar'ları koruyup kollamalıyız. Yurdumuza görev bilinci gibi zararlı fikirleri sokmamalıyız. Biz o kadar sıkıcı insanlar değiliz... Değiliz...


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır