


Değişim zamanı
Siyasilere ciddi uyarılarda bulunan Bakan Mumcu, "Değişim daha fazla geciktirilirse kötü şeyler olur. İnsiyaki değişim süreci başlar. Bu sancılı bir süreçtir. Kanlı mı olur, kansız mı, Allah bilir" dedi
Erkan Mumcu, yeni kuşak siyasetçilerden... Üslubu, Ankara'nın "yerleşik, statik üslubundan" farklı...
Bu nedenle de zaman zaman "olmadık tepkiler" alır.
Mumcu ile sohbet ediyorduk.
Mumcu bir ara dedi ki:
- Türkiye'nin temel ihtiyacı değişim... Yaşanan sorunların nedeni, toplumun değişim talebine kulak tıkanması... Ama bu böyle gitmez... Değişim, daha fazla geciktirilemez... Geciktirilirse, kötü şeyler olur.
- Neler olur?
- İnsiyaki bir değişim süreci başlar... Bu sancılı bir süreçtir... Kanlı mı olur, kansız mı, Allah bilir?
***
"İnsiyaki" Arapça'dan geliyor.
Bakan'a "Türkçesini söyleyin" dedik.
Mumcu "tam Türkçesi yok... Söylemek istediğimi anlatacak en iyi sözcük bu" diye konuştu.
Sözlüğe baktık:
"İçgüdülü... Sevkitabii."
***
Erkan Mumcu ile yaptığımız sohbetten, satırbaşları:
* Siyaset, şunu göremiyor... İnsanlar, sorunlarının çözümü için üfürükçüye gitmeye başladı... Neden?
* Mali-finansal krizin temelinde sistemin topyekn değişim talebi... Yapısal değişim ihtiyacı yatıyor.
* Sorunların anası verimsizlik.
* Yolsuzluk varsa... O da verimsizlikten kaynaklanıyor.
* Ve verimsizlik, kriz olarak ortaya çıkıyor.
* Değişim gerçekleşmezse, toplumsal itiraz artar.
* İtiraz artarsa; çalkantı, başıbozukluk, iç kavga ve insiyaki değişim süreci başlar.
* Eğer bu işin acılı, sancılı olması istenmiyorsa... Siyaset, değişime liderlik etmeli... Değişim, planlı gerçekleşmeli.
* Siyaset, değişim talebine direnmeye devam ederse... Sosyal süreçler, siyaseti zorlar.
* Artık paylaşım odaklı sistemi bırakıp, üretim odaklı sisteme geçmek zorundayız.
***
Evet, temel ihtiyaç "değişim."
Toplum "bozuk düzene" tepki gösteriyor.
"Bu politikaların" Türkiye'yi geri götürdüğüne inanıyor.
Kemal Derviş'e gösterilen aşırı ilginin nedeni yine "değişim talebi."
Derviş, tek başına ne bir "Mesih."
Ne de "kasabayı Daltonlar'dan temizleyecek bir Red Kit."
Ancak ona toplumun biçtiği rol, değişimin "şifresi... Sembolü... İşaret fişeği."
Dileriz ki Derviş başarılı olsun.
Ve "süreç" hiç olmazsa planlı gerçekleşsin.
***
Dinamik toplumun "statükoya karşı direnişi... Ve değişim talebi" konusunda son örnek...
Cumhurbaşkanı Sezer, Stutgart'ta Türk sivil toplum temsilcileri ile de görüştü.
İşte "dinlediklerinden bir demet:
Dr. Ali Savaş (Türk-Alman Forumu Başkanı):
- Avrupa'daki Türkler güçlü bir lobi oluştursaydı... Bugün Türkiye'ye gelir ve sorunların çözümüne katkıda bulunurdu... Değişim istiyoruz.
Halis Ateş (Türkiye-Avrupa Ulaştırmacılar Birliği Başkanı):
- Avrupa'da hukuk savaşı veriyor ve kazanıyoruz... Türkiye bir değişse, daha ne kavgaları kazanırız.
Dr. Harun Gümrükçü (Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü):
- Avrupa'da bir Türk üniversitesi kurulsaydı... Siyaset üretirdi... Ve bugün Türkiye'ye destek sunardı... Artık değişim zamanı.
Evet, artık değişim zamanı.
Teşekkürler Prof. Türk
Dün "tek yol demokrasi" başlıklı bir yazı yazmıştık. Ve...
Trabzon-Şalpazarı'nda, Adalet Bakanı'na "siyasetçi gitsin, askeriye gelsin" diyen işçi emeklisi Fehmi'den...
Fehmi hakkında başlatılan soruşturmadan...
Halkın "siyasete... Siyasetçiye" kızgınlığından bahsetmiştik.
Sonra da...
Siyasetin, gür bir sesle "çare asker değil... Demokrasidir" demeyişini eleştirmiştik.
Yazımız üzerine Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk aradı.
İşte söyledikleri:
SÖYLEM
Karadeniz'de, gezdiğim yerlerde, gördüm ki halk bunalmış.
Çay parası, fındık parası, tütün parası.
Bu arada, işçi emeklisi de, tepkisini "askeriye gelsin" sözleriyle seslendirdi.
Kahraman ordumuzun görevi ülkeyi yönetmek değildir.
Gerektiği zamanlarda başarı ile yaptığı, yurt savunmasıdır.
Ülkemizde, demokrasi dışında bir rejim düşünülemez.
Churchill diyor ki:
Demokrasi, düşünülen kötü rejimlerin, en iyisidir.
Sorunlar vardır.
Ama bunları parlamento ve o parlamentonun güvenine mazhar olan hükümet çözecektir.
Aksaklık olabilir.
Eksiklik bulunabilir.
Ama yine çare, demokrasi içinde üretilecektir.
Askere çağrı, hiçbir sorunun çözümü değildir.
Demokrasinin alternatifi ve demokrasi dışında çözüm yoktur.
Ayrıca...
Meclis'teki 550 milletvekiline suç işlemiş gözüyle bakılması da yanlıştır.
Demokrasiye güveni zedeler.
Meclis'i savunmalıyız.
Tabii bu arada, dokunulmazlık kurumunun da mutlaka işletilmesinde yarar vardır.
Kim suçlu ise cezasını çekmelidir.
Suç, Meclis'e ve demokrasiye fatura edilmemelidir.
Bu arada bir hususu daha açıklamak istiyorum:
Ben, Adalet Bakanı olarak, "işçi emeklisi Fehmi Çolak hakkında soruşturma açılsın" diye bir talimat vermedim.
EYLEM
Prof. Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyoruz.
Ve "tek yol demokrasi" diye, yine tekrarlıyoruz.
Ancak demokrasi "söylemle" olmaz.
"Eylem" gerekir.
TBMM bu konuda "ciddi bir eylem kusuru içinde olduğunu farketmeli ve saygınlığa doğru yelken açmalı."