Türkiye'de kadına 2. sınıf vatandaş gözüyle bakılması, erkeğin istediği zaman kendi istediği şartlarda kapının önüne oturtabileceği tapulu malı gibi görülmesi, yerleşmiş bütün yanlış sistemlerimiz gibi öyle zor değişebilir hale gelmiş ki Medeni Kanun değişikliği tasarısının getireceği yenilikler derhal güçlü bir erkekler ittifakıyla karşılaşıyor.
Şu son günlerde basında izlediğimiz "görünüşte masum, gerçekte -bir dakika, tarif edecek kelime bulmakta güçlük çekiyorum- sinsi ve kurnaz" kadına karşı ayrımcılık ittifakı örneklerini hatırlayalım; (bazıları maalesef kadınlarlardan geliyor.)
MHP'li Bıçakçıoğlu'nun kendi devirdiği çamlar yetmiyormuş gibi, herkesin gözü önünde "Nerede o ailesi için saçını süpürge eden kadın, bulun bütün malımı bağışlayayım" diyerek neredeyse ailesiyle ilgilenmediğini ima ettiği eşi çıktı ortaya..
"Bizim orada karıya karı derler."
"Bu yasa kadınları zor durumda bırakır evlilikte önemli olan kimin malı olduğu değil sevgidir" gibi dizi dizi incileriyle..
Öğretmen hanım 50 yıldır yasa üzerinde çalışan hukukçulardan, profesörlerden iyi biliyor (!) maşallah konuyu.. İki cümleyle açıklayıverdi.
Tek açıklayamadığı "tam olarak bilmediği ama eşinin üzerine yapıvermiş olduğu malların" ekonomik kriz nedeniyle satılması. Nedense ilk ekonomik sarsıntıda erkeğin malları değil kendisine ait olanlar satılıyor. Çok sevgili eşi buna da makul bir açıklama getirmiştir muhakkak.
Tarihe adını yazdıranlar!
Kişilikli bir öğretmen ve milletvekili eşi "Burada sadece benim şartlarım değil, haksızlığa uğrayan ve uğrayabilecek bütün kadınlar söz konusudur. Okumuş bir kadın olarak benim görevim eşimin hatalı sözleri yüzünden düştüğü durumu düzeltmek yerine, onlara destek vermektir" derdi.
İyi ki 1920'lerin erkek ve kadınları daha cesur, daha dürüst ve kafası daha çok çalışan bir kuşakmış. Onlar da bu konuda yapılan anlamsız tartışmalarda görüldüğü gibi, bir noktada stop etmiş, bir türlü gelişmeyen kafalara sahip olsalardı, Türkiye 75 yıldır hâlâ Medeni Kanunu çıkartmaya çalışıyor olurdu.
Ve Milli mücadele günlerinin kadınları yollara düşüp omuzlarında cephane taşımak yerine Şengül Bıçakçıoğlu gibi "Kadın ve erkek güç bakımından eşit değildir" diyerek bir köşeye çekilselerdi, bu hanım şimdi kimbilir hangi yabancının kapısının önünü temizliyor olurdu?
Onlar bu ülkenin minnetle andığı kahramanlar oldular, bunlar ise kadının güçsüz konumunda devam etmesini isteyen eşlerinin kahramanları! Bugün basında Medeni Kanun hakkında yazacak bir iki kadın yazar kalması, diğerlerinin hepsinin ilk krizde işine son verilmiş olması da aynı kafaların bizi getirdiği sonuçtur.
Mizah yazılarını zevkle okuduğumuz bir yazar arkadaşımız "Meclisin dalyan gibi milletvekilleri bunlara laf anlatamadı.. Feministlerin bir kulağından girdi öbür kulağından çıktı.. Kırk yıldır helali olan erkeğin lafından çıkmamış kadını azdırsınlar onlara yetiyor" sözleriyle eğlenceli ayrımcılık yaparken, bir başka gazetede Türkçe dilinden sorumlu bir yazar ayrımcılığını Tansu Çiller örneğiyle yapıyor;
"Siyasette erkeklerin işlemediği hata, kırmadığı pot mu kalmıştı ki Yarabbi, aralarına bir de kadın katmak ihtiyacını duydun?"
Türkiye Avrupa Birliği'ne girmek isterken çıkarması gereken uyum yasaları arasında çağdaş, Avrupai normlara uydurulması gereken Medeni Kanun da olmalı. Yasanın getirilmesi istenen şekli İsviçre'de, Almanya'da, İtalya, Fransa ve birçok ülkede uzun yıllardır hiçbir sorunla karşılaşılmadan uygulanıyor. Bizde ise hükümet programlarına alınmasına rağmen geri kafalar yüzünden bir türlü çıkarılamıyor.
Kanunlar sık sık değişmez, zamana uydurulmaları 75-100 yılda bir ancak sağlanabilmekte.. Onun için de "kenarından köşesinden kırparak, herkesin nabzına göre şerbet vererek değiştirelim" anlayışı tümüyle yanlıştır. Çağdaş yasa bir kerede ve en doğru şekliyle çıkartılmak zorundadır.
Kadınlar bugüne kadar mevcut yasalar sayesinde hep "önemli olan mal değil, sevgi" aldatmacasına kanarak haksızlığa uğrayan taraf olmaya sustular da, erkekler (özellikle FP'li ve MHP'li) neden eşit haklar getirilmesine bu kadar karşı çıkıyorlar, bunu önce aldanmayı sürdüren kadınların düşünmeleri gerekiyor.
Nazlı Ilıcak gibi bu konuyu da siyasete alet edenlere söylenecek birşey yok tabii!
Bu arada tek kadın genel başkan olan Tansu Çiller'in neden hiç sesi çıkmıyor, o ayrı bir merak konusu.. Belki de bu konuyu fazla kadınca buluyor veya 2001 yılında kadınların halüsinasyon gördüğüne inanıyordur (Yoksa hiçbiri değil de FP'yi kızdırmaktan mı korkuyor?)
Unutmadan söyleyeyim "60 yaşında bir erkek 20'lik kızla evlenirse ne olacak?" incisi FP milletvekili Fethullah Erbaş'a aitmiş. Nasıl da bulmuş ama bu kıvrak soruyu?
Prof. Akıntürk'ün ne istediğini ise biz bile hâlâ anlamış değiliz.
En iyisi bu akşam saat 21'de Adalet Bakanı'nın CNN Türk'te yapacağı konuşmayı dinlemek.. Özellikle bilmeden konuşanlar gerçekleri ondan öğrenebilirler!