"Oyuncuyu ben oynatırım" diyen Sinan Çetin'e aktörlerden yanıt: Ancak yardım edersin. Kimse senin adın için filme gelmez

M.Ali Erbil: Sinan uçmuş
Oyuncu eğer tecrübesizse yönetmenin etkisi olur. Ancak, oyuncu kendisini kanıtlamış bir oyuncuysa yönetmenin etkisi fazla olmaz. Yönetmen onunla ancak yardımlaşabilir. Sinema seyircisi bu Sinan Çetin filmi diye sinemaya gitmez. Ancak, o filmde bir Mehmet Ali Erbil bir Hülya Avşar varsa o zaman tercih ederler. Bizim ülkemizde yönetmenin film üzerindeki etkisi yüzde yirmiyi geçmez. Sinan çok uçmuş Türkiye'de Şerif Görenler, Zeki Öktenler, dururken Sinan Çetin'in daha bir kaç fırın ekmek yemesi lazım. O senaryoyu bile sette yazar.

Kadir İnanır: Konuşamaz
Senaryo ne gerektiriyorsa o yapılır. Onun direktörü de yönetmendir. Oyuncu da üstüne düşen görevi yapar. Benim setlerde yönetmen ile aramda sorun yaşanmaz. Çünkü ben sette ne yapacağımı iyi bilirim. Sinan gerçekten 'Kadir'e boka bakar gibi bak dedim, istediğim adam oldu' demişse yanlış söylemiştir. Ben onun böyle birşey söyleyeceğine inanmıyorum. Çünkü benimle kimse böyle konuşamaz.

Metin Akpınar: İmza atan o
Sinemada işi yapan, kotaran, altına imzasını atan rejisördür. Bu evrensel boyutta da böyledir, ulusal boyutta da. Bu genel prensiptir. Bunun dışındakiler, uçlardakiler subjektiftir.

Haldun Dormen: Haklı
Bence yönetmen olmazsa film olmaz. Oyuncu istediği kadar iyi oynasın, eğer yönetmen istemezse onun oyununu yapacağım montajlarla hiç göstermez. Bunun en güzel örneği de 1950'lerde yapılan 'Bisiklet Hırsızı' adlı film. O filmde hiç oyuncu kullanılmadı. Buna rağmen yönetmen Viottorio De Sica'nın sayesinde dünyanın en büyük klasiklerinden biri gerçekleşti.

Oyuncular sığır sürüsü gibidir
SİNEMA eleştirmeni Atilla Dorsay Hoolywood'un ünlü aktör-yönetmen kavgalarından birkaçını anlatıyor:

Alfred Hitchcock oyuncular için "onlar sığır sürüsünden farksızdırlar" demiş, suçlanınca da şöyle düzeltmişti : "Oyuncular sığırdır demedim. Sığır muamelesi görmeleri gerekir edim!"

Clark Gable "Rüzgâr Gibi Geçti"nin yönetmeni George Cukor'a takmıştı. Eşcinselliğiyle bilinen Cukor, ona göre tüm dikkatini kadın yıldızlara, onların giyim-kuşam, makyaj ve güzel görünmelerine veriyor, kendisine dikkat bile etmiyordu. Sonuç : Cukor gitti, Victor Fleming geldi.

Marlon Brando da öyle... Özellikle belli bir dönemden sonra, yönetmenden talimat almayı reddediyor, sahneleri kendi kafasına göre yorumluyor, hep kavga çıkarıyordu. Bu yüzden, Aşk ve İntikam"ın yönetmenliğini sonunda kendisi yüklendi. Gemide İsyan"ın ilk yönetmenini ise setten kovdurdu.

Marilyn Monroe da bir âlemdi. Yönetmenin onun rötarlarını sineye çekmesi, ayrıca çekim için havaya girmesini ve konsantre olabilmesini beklemesi gerekiyor, bu yüzden çekimler günlerce uzuyordu.

Jack Nicholson da zor bir oyuncudur. "Chinatown"da Roman Polanski ile kavgaları ünlüdür. Filmin devamı çekildiğinde, Nicholson bir şartla filme katılmayı kabul etti : Filmi Polanski değil, kendisi yönetecekti.

Ali ÖZTÜRK