Maç saati geçiyor!
Türkiye'de çark dönüyorsa, işler yürüyorsa kızdığımız, zaman zaman yerden yere vurduğumuz bürokratlar sayesinde... "Devletin paslanmaması için kendini yıpratan" bu isimsiz kahramanlar sayesinde...
Sakın yanlış anlamayın; sadece müsteşarlardan, genel müdürlerden söz etmiyorum... Kağızman'ın Mal Müdürü'nden İpsala'nın Kaymakamı'na, İstanbul'un Milli Eğitim Müdürü'nden, Serik'in Tapu Memuru'na kadar bütün bürokratları alkışlıyorum...
Çünkü sahada şimdi onlar koşturuyorlar... Boşluk dolduruyorlar... Gerekirse libero, gerekirse santrafor oynuyorlar... Hatta siz siyasilerin atamadıkları golleri filelere asıyorlar...
Kusura bakmayın ama; onların performansları sayesinde bulunmaz Hint kumaşı olmadığınız anlaşıldı beyler.. Çünkü boşluğunuz dolduruldu...
Hani fakir bırakıp, hakir gördüğünüz, kızınca sürdüğünüz bürokratlar var ya; sizin adamsendeciliğinize karşı nefis bir maç çıkarıyorlar...
Kaleyi hiç boş bırakmıyorlar... Bununla kalmayıp sorunların ama en önemlisi ümitsizliklerin üzerine kontrataklarla gidiyorlar... Kesinlikle şahsi oynamıyorlar...
İnanmazsanız alkışları dinleyin... Moraliniz bozulmazsa tribünlere çıkıp maçı izleyin...
*
Mücadelenin nasıl yapılması gerektiğini bürokratlar sayesinde öğrenen bizler artık kötü maçlar izlemek istemiyoruz...
Gelin el ele sahaya çıkın, 65 milyonun önünde söz verin....
Bundan sonra şahsi oynamayacağınıza, takım arkadaşınıza kazık atmayacağınıza, rakibe faul yapmayacağınıza, yenilgi almayacağınıza, ama en önemlisi sizleri izleyen bizleri hatalarınızla çıldırtmayacağınıza yemin edin...
Haydi beyler; kurun takımı, çıkın sahaya... Maç saati geçiyor...
Attila İlhan'ın görev aşkı!
Bir gazetenin manşetine göre, Attila İlhan, Kemal Derviş için "O bir ajan" demiş... İlhan, cidden bu iddiayı ileri sürmüş mü bilmiyorum... Ancak, tekzip etmediğine, kamuoyu önüne çıkıp "Ben söylemedim" demediğine göre manşet doğru... Peki ama; Attila İlhan bu kanıya nereden varmış? Bu suçlamayı hangi kanıtlardan yola çıkarak yapmış? Belli değil... Belli olan Derviş'in daha ilk günden yıpratılmak istenmesi... Üzücü olan ise Attila İlhan'ın bu konuda kendini görevli bilmesi...
Bayram sabahı İstanbul!
Dün sabah terkedilmiş bir kent gibiydi... Ne caddelerde kilitlenen trafik vardı, ne Haliç'e olta sallayan balıkçılar, ne de taze simit satan çocuklar... Köprüler boştu... Hatta ücretsiz olan İETT otobüslerine izdiham yoktu...
Ben, İstanbul'un bu halini hiç sevmedim, sevemedim... Her fırsatta ondan kaçanları gördükçe üzüldüm...
İstanbul yalnız Boğaz mı?
Aşiyan mı?
Bebek mi?
Çamlıca Tepesi ile Suadiye mi?
Yoksa Büyükada, Heybeli mi?
Hayır!
İstanbul; trafik keşmekeşi, minibüsün teybinden yükselen arabeskin sesi, otobüslerde, vapurlarda şakalaşan gençlerin neşesi, semtleri kilitleyen kirleten pazaryerlerinin rezilliği... Kısacası İstanbul; çilenin, eziyetin ta kendisi!..
Ama dün sabah çilesiz bir İstanbul vardı... Benim sevemediğim, kolay bir İstanbul...
HATIRLATMA
Sorumluluk
Portekiz'de 19'uncu yüzyıldan kalma köprünün ayaklarından biri aşırı yağış nedeniyle çöktüğü, 70'e yakın kişi öldüğü için yollardan sorumlu Kamu İşleri Bakanı istifa ediyor...
Dikkat edin; çöken köprü 150 yıllık...
Buna rağmen, Bakan Jorge Coelhu kendini sorumlu görüyor, istifasını götürüp Başbakan Antonio Guterres'e veriyor...
Ya bizde?
17 Ağustos depreminde 40 bin kişi ölüyor... Tabut gibi binaların dikilmesine izin verenler, bir anlamda oy uğruna 40 bin canı toprağa gömenler siyasete devam ediyor...
Enkazdan çıkanları 4 bayramdır çadırlarda, geçici konutlarla yaşamaya mahkum edenler ise Meclis kürsüsünden gururla "Deprem konutlarını cinler, periler mi inşa etti" diyebiliyor...
İşte; Batı ile farkımız burada...
Onlarda kendini sorumlu görenler, bizde ise ahkam kesenler işbaşında...
Nereden nereye?
Daha 10-15 yıl önce kendi kendini besleyen ülkelerden biriydik...
Buğday ihraç ediyorduk, şimdi ithal ediyoruz...
Hayvan varlığında dünya liderliğine oynuyorduk, şimdi deli dana kesiyoruz...
Levreği, çipurayı, mercanı, lüferi unuttuk ithal uskumru yiyoruz...
İsrail'den domates, İran'dan karpuz, Brezilya'dan muz getiriyoruz...
Artık ekmeğin bile Amerikan buğdayından yapılmış olanını seviyoruz...
İĞNE
Doğum günlerinde çocuğunuza 3-4 beden büyük giysi hediye ediyorsanız...
Arkada-şınızın size verdiği özel telefon numarasını
isteyen herkese yazdırıyorsanız...
SİZ ADAM OLAMAZSINIZ
Uyaranlar var UYUMAYIN!
* KADIKÖY Meydanı, Topkapı Meydanı'na döndü. Haydarpaşa'ya giden sahil naylonla kapatılmış barakalarla doldu.
Haldun Sermet
*FATİH Aksaray'daki Yusufpaşa otobüs durağındaki üst geçit o kadar dar ki, geçitte kuyruk oluyor. Ek merdiven yapılmasını istiyoruz.
Çevre sakinleri
*BAKIRKÖY Devlet Hastanesi'nin bahçesi köpek sürülerinin barınağı haline geldi. Belediyeye şikayetlerimiz netice vermiyor.
Mehmet Çelenk
* CADDEBOSTAN Ömerpaşa semtinde kendisini kalorifer tamircisi olarak tanıtan bazı kişiler, evlere girerek hırsızlık yapıyorlar.
Aslı Jenil