|
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr
)
|
Kâhyaların düzeni...
Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubur"
Bu ünlü anonim beyit; siyasiye, devletliye yönelik bir haletiruhiyeyi ifade eder. Osmanlı dün öyle düşünmüş. Beşir Ayvazoğlu, bu beyitin "Mehmet Said Halet Efendi için söylendiği rivayet edilir" diyor, bir yazısında... Halet Efendi, önemli bir isimdir, isimden de öte, önemli bir semboldür, hem dünü anlatır hem bugünü.
Halet Efendi'yi Ayvazoğlu'dan izleyelim...
İlk işi, Rikâb-ı Hümayun Kethüdası Mehmet Raşid Efendi'nin yanında mühürdar yamaklığı olmuş. Mühürdar yamaklığından sonra Rumeli Valisi Ebubekir Sami Paşa'nın dairesine girmek istemiş. Ama başarılı olamamış...
İstanbul'a dönmüş. Bir süre sonra Galata Mevlevihanesi Şeyhi Galip Efendi'ye intisap etmiş. Asıl amacı genç şeyhle Sultan III. Selim arasındaki dostluktan faydalanmakmış. Nitekim, Galata Mevlevihanesi'ne devam ederken, keyfine düşkün "büyükler"in saz ve işret sofralarına katıldığını" vurguluyor, Ayvazoğlu. Ve bunlardan birinin desteğiyle, "hacegânlık rütbesine yükseltildiğini ve çok geçmeden 1802'de Başmuhasip payesiyle Paris Elçisi" olduğunu söylüyor.
Paris dönüşünde önce divan-ı hümayun beylikçisi olmuş. Elçiliği sırasında kazandığı devletlerarası politika tecrübesi sayesinde aranan, görüşüne başvurulan bir bürokrat haline gelmiş. İç ve dış politika meselelerinin konuşulup tartışıldığı mahfillerde kısa sürede büyük itibar kazanmış.
"Halet Efendi II. Mahmut'un tahta çıkmasından sonra, yeni bir hami edinir: Padişah masrafçısı ve şehremini, padişahın gizli danışmalarından İbrahim Rafet Efendi... Rafet Efendi'nin sarayla gizli ve karmaşık ilişkisinde kuryelik yapar. Ve hamisinin etkisiyle yükselir. Önce rikâb-ı hümayun kethüdası, ardından nişancı tayin edilir. Hamisinin ölümüyle onun gizli ve gayriresmi danışmanlık görevini üstlenir." Ve müthiş bir güce ulaşır. Bu gücü korumak için her yola başvuracak ve rakiplerine karşı son derece acımasız davranacaktır.
Artık o halkın deyişiyle 'devletin kâhyası'dır.
Devletle ilgili her şey ondan sorulur ve padişaha ona rağmen bir şey yaptırmak mümkün değildir. II. Mahmut dönemi, reform dönemidir. Sultan, yeniçeri ocağını kaldırarak modern bir ordu kurma niyetini Halet Efendi'ye açacak; o da bu fikre katılıyor gibi görünecektir. Ama, bir reform hareketinin kendi iktidarına son vereceğini ve iktidar oyununda bir anlık gafletin bile kellesine mal olacağını çok iyi bilmektedir. Alışılmış nizamın korunması, iktidarının devamı için şarttır.
Bu amaçla, saraydan bilgi almaya yönelik bir hafiye teşkilatı kurar. Ocaktan, devlet kapılarından sarayın en gizli odalarına kadar bütün İstanbul onun casuslarıyla kaynar.
Cevdet Paşa Tarihi'nde yer alan Berberbaşı ile Halet Efendi'nin gizli mektuplarından biri, padişahın bile bu efendiden ne denli çekindiğini ortaya koyar. Mektup Şöyledir: "Şevketlü efendimiz buyururlar ki; Mora denizden korunması için Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'yı donanmayla memur etsek acaba Halet efendi kulumuz münasip görür mü?"
Halet Efendi kelimenin gerçek anlamıyla o günün "derin devlet"ini temsil etmektedir. Gücünü yeniçeri ocağından almaktadır. Voyvodalık, divan-ı hümayun tercümanlığı gibi bazı önemli memuriyetleri keyfince satmaktadır. Eflak ve Boğdan voyvodalarını haraca kesmektedir. Acımasızdır...
Sadrazam Benderli Ali Paşa ile Tepedelenli Ali Paşa onun telkiniyle katledilmiş, Sadrazam Salih Paşa onun yüzünden azledilmiştir. Daha alt seviyelerde, iktidarının önünde duran nice kelle almıştır. Devlet içinde devlet, gizli ve gayrimeşru ilişkiler, rant, muktedir olma kavgası...
Dünden bugüne ne, ne kadar değişmiş dersiniz? Peki, bugünün Halet Efendi'leri kimler, sizce?
|
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|