Geçen sene, haziran veya temmuz ayında, Merkez Bankası ve Hazine mensuplarının yaptığı arama toplantısında iki sonuca varılmış.
Spesifik olarak neyi aradıklarını, kesinlikle bilmiyorum ve aramaya kimlerin katıldığı konusunda da pek bir fikrim yok. Sanıyorum toplantıya iki kuruluşun önde gelen memurlarından 40-50 kişi katıldı. Ve anladığım kadarıyla, aranan, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik durumdan kurtulmasının yolları idi. Uluslarası Para Fonu (IMF) ile yapılan anlaşmanın üzerinden altı ay kadar bir zaman geçmiş, programda ilk çatlaklar belirmişti. Ekonomi hızla ısınıyor ve dış ticaret açığı endişe verici boyutta büyüyordu. Hükümet reform yorgunuydu.
Orada bulunanların birinden öğrendiğime göre, tartışmalardan şu sonuçlar ortaya çıktı. Bir: Bankacılık sektörü durulmadan ekonomik programın başarıya ulaşması olanaksızdır. İki: Bu siyasilerle bu iş olmayacak.
Daha sonra meydana gelen olaylar, bürokratların bulgularında ne kadar isabetli olduklarını kanıtladı. Son üç ay içerisinde yaşadığımız iki krizin ikisi de bankacılık sektöründen çıkınca bankaları iyileştirmenin ne kadar önemli olduğunu anladık. Daha doğrusu, inşallah artık anlamışızdır. Sektör sistemin yumuşak karnını teşkil etmeye devam ediyor.
Ama beni daha çok ilgilendiren konu, bürokratların "bu siyasilerle" ekonomik programın altından kalkılamayacağına sekiz ay önce karar vermiş olması. Bürokratlar, orada bulunan birinin bana naklettiği kelimelerle: "Bu siyasi elbise ile olmaz," demişler.
Koalisyonun iki ana ortağı olan Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin ana felsefesi aşırı milliyetçilik ve devletçiliktir. Bu felsefe programın liberal ve global serbest pazar prensipleri ile ters düşüyordu.
Programın ana amacı devleti ekonominin dışına transfer etmek, bütçe harcamalarına disiplin ve şeffaflık getirmektir. Bunlar Türk siyasi alışkanlıkları ile bağdaşmaz. Çünkü siyasi partiler devlet gelirlerini hesapsız bir biçimde kullanma müptelasıdırlar ve taraftarlarının nemalanması bir gelenektir. İktidar, para transferi ile eş anlamlıdır.
Bindikleri dalı kesebilirler belki, ama¥ Ağacı kesmek? Uluslararası Para Fonu'nun onlardan talep ettiği bu idi.
Bunu Merkez Bankası ve Hazine yetkililerinden daha iyi kimse anlayamaz. Çünkü devletin parası onların kasalarındadır ve kimin kime ne kadar para transfer ettiğini en iyi onlar bilirler. Finansal konularda bakanlara en yakın olanlar da onlardır.
Yıllardır Hazine Genel Sekreterliği'nde hiç kimsenin 18 aydan fazla dayanamamış olması tesadüf değildir. Ruh imha edici bir iştir Hazine Genel Sekreterliği.
Dolayısıyla ekonomi bürokratları "bu siyasi elbise ile olmaz," demişlerse, bu siyasi elbise ile olmayacak demektir.
Kemal Derviş elbise değişikliğinin ilk provasıdır.