kapat

07.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kurban Bayramı
HINCALULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


"Sakın pes etme!.."

Zülfü Livaneli dün "Durum ne kadar kötü görünürse görünsün, hayatta ve ayakta kalma refleksini sürdürmemiz gerekiyor.

Belki de önümüz, şu anda göremediğimiz fırsatlarla dolu.

Peter Gabriel, 'Don't give up' diye söylemiyor muydu! Yani 'Sakın pes etme!.'" diye yazarken, ben sinemada enfes bir filmin finalinde bu şarkıyı dinliyordum..

Man of Honor.. Onurlu Bir Adam filminin son satırları "Asla pes etmeyeceksin" diye haykıran bu güzel melodinin üzerine yazıyordu..

Asla pes etmeyeceksin..

Nasıl yani..

Yıl 1943.. Amerika'da zenciler hâlâ, hukuken değilse de fiilen köle ve ikinci sınıf vatandaş..

Cuba Gooding jr.'un babası oğlunun da kendisi gibi olmasını istemiyor. Okutuyor ve askere yolluyor.. Donanmaya.. Saygın bir subay olması için..

Saygın bir subay.. Hem de bir zenci, saygın bir subay olacak öyle mi?..

Önüne milyon engel konuyor.. Ama Cuba'nın sözlüğünde "Pes" lafı yok.. Sonunda Donanmanın Dalgıç okuluna girmeyi başarıyor.. Girecek de, nasıl bitirecek.. Okulun savaş kahramanı, ama birkaç tahtası uçuk komutanı General, biz zencinin okulundan mezun olmasındansa, ölmeye razı bir ırkçı..

Cuba herkesten çok çalışıyor.. Herkesten çok uğraşıyor.. Herkesten başarılı oluyor.. Hem de nasıl..

Bir deneme dalışında, dipteki gemi uçuruma kaymaya başlıyor.. Hava borusu dolanan dalgıçlardan biri boğulmak üzere.. Yanındaki beyaz arkadaşı, kendi canını kurtarmak için, arkadaşını denizin dibinde bırakıp yüzeye çıkarken, Cuba dalıyor.. Kurtarıyor..

Ardından bir madalya töreni görüyoruz.. Amerika Birleşik Devletlerininfüstün hizmet madalyası takılıyor. Kendi canını tehlikeye atarak arkadaşını kurtarana..

Ama bu Cuba değil.. Öteki.. Korkak beyaz.. Çünkü Komutan bir zenciye madalya vermemek için olayı tersine çevirmiş, raporunda.. Son sınav.. Mezuniyet sınavı.. Bilmem kaç metre derinde, sekiz on parça boru birbirine cıvatalanacak. Herkes dibe iniyor. Parçaları buluyor. Yukarı işaret ediyor. Takım çantaları ve cıvatalar, vidalar bir torba içinde gönderiliyor.. Cuba'nınki hariç.. Komutanın emri var. O mezun olmayacak.. Torba bıçaklanıyor ve onlarca vida, civata, tornavida, alet dipteki kumların arasına darmadağın oluyor.. Ötekiler montaj işlerini birer ikişer saatte tamamlarken, Cuba, o buz gibi denizde saatlerce kumlar arasında kaybolmuş parçaları arıyor. Teker teker buluyor.. Teker teker vidalıyor.. 3 saatten fazla kalmanın mümkün olmadığı soğuk suda, 9 saat tir tir titreyerek, ölümü göze alarak başarıyor.. Mecburen veriyorlar diplomasını.. Gene hayatı pahasına, denize düşen bir nükleer başlığı Ruslardan evvel bulup çıkarırken, bacağı dizinin altından parçalanıyor... Doktorlar güçlükle dikiyorlar. Ama o bacakla, koltuk değneksiz basması mümkün değil.. Cuba emekli olacak.. Onca gayretten sonra.. Hem de kahraman olmuşken.. Ama ordunun zenci kahramanlara ihtiyacı yok.. Cuba, hava kuvvetlerinde pilotların protez bacakla uçmalarına izin verildiğini öğreniyor..

"Bu işe yaramaz bacağı kesin. Bana protez takın.. Bastonsuz, değneksiz hareket edecek duruma geleyim, görevime devam edeyim" diyor..

Böyle bir inat.. Böyle bir "Devam" azmi, böyle bir "Asla pes etmeme" olabilir mif?..

Olur.. Cuba bunu kanıtlıyor işte..

Ve bu film bir Amerikan masalı değil.. Gerçek kayıtlara dayanan bir öykü.. Olmuş.. Yaşanmış..

Bu filmi mutlak görmek gerek..

Birincisi..
Azim nedir, anlamak için.. Bir şeyi kafana koydun mu, asla pes etmeyeceksin.. Tüm dünya karşında bile olsa..

Zülfü öyle haklı ki.. Bugünün Türkiyesinde bu mesaja nasıl ihtiyaç var..

İkincisi..
Ordu nedir, asker nedir, görmek, anlamak için.. Kötüleri var.. İğrençleri var.. Lanetleri var.. Ama bunlar, bütünü değiştirmiyor..

Ordu.. Onurf!..

Biz orduyu böyle acımasız eleştirirken, böylesine yüceltebilir miyizf?.. Hiç yapabildik mi?.

Üçüncüsü..
Amerika gibi bir ülke, içindeki her çeşit ırk, her çeşit milletten karmakarışık yapısı ile nasıl bir olmayan "Amerikan Milleti"ni yaratıyor, onu anlıyorsunuz..

İşte böyle filmler yaparak..

Biz binlerce yıllık geleneğimiz, binlerce yıllık bir arada yaşamışlığımızla bugün niye böyle bölük pörçüğüz..

Çünkü biz böyle bir film yapmayı aklımızdan dahi geçiremeyiz, değil yapmak..

***

Cuba Gooding Jr. harika oynuyor.. Robert de Niro ondan da harika oynuyor..

Bu film, bayramın en güzel sürprizlerinden birisi..

Bu filmi, "Onurlu bir adam"ı mutlak görün..

Hakan&Utku'dan Bayram Keyfi...

Kurbanlık Dialoglar: 2
Bağırmayın. Kavga etmeyin. Yani apartman toplantısında mıyız. MGK da mı belli değil. Ahh kafam. Kim attı ulan apartman defterini kafama?

-Ben attım Müştak bey. Sizin gibi yöneticiye az bile.

-Kendinize gelin Ahmet bey. Ayıp ayıp

-Sakin olun Hüsamettin Bey. Siz de elinize geçeni kafama atmayın Ahmet Bey. Bayram günü kavga olmaz. Şimdi ortada bir inek var ve biz bu ineği eşit şekilde tüm dairelere pay edicez.

-Ben anlamam Müştak bey. Adil bir dağıtım istiyorum.

-Merak etmeyin Pervin hanım. Bu işi en çabuk ve en adil bir şekilde halledicez. Yeter ki sakin olun. Yani şu ekonomik krizde ortaklaşa bir inek alıp keselim dedik krizin alasını yarattık.

-Benim bir fikrim var. Herkes binanın neresinde oturuyorsa ineğin orasını alsın.

-İtiraz ediyorum. Şemsi bey ineğin en güzel yerini almak için işinize gelen fikirler uydurmayın. Siz dördüncü kattasınız diye ineğin ortasını götürün, biz bodrum kattayız diye ineğin kıçını mı alalım yani?

-Lütfen arkadaşlar Bayram günü ayıp oluyor kasap neredeyse gelecek. Hele bir inek kesilsin hayırlısıyla.

-Sahi inek nerede? Onca para verdik ineğimizi şöyle bir ağız tadıyla göremedik. Yoksa ala ala bir koyun aldınız da kalan parayı cebe mi indirdiniz?

-Saçmalamayın Namık Bey. İnek şu an kapıcıyla beraber. Hah kapıcı da geldi işte.

-Müştak bey... Müştak bey.

-Ne oldu Salih efendi ne bu halin?

-İnek kaçtı Müştak bey.

-Kaçtı mı? Ben dedim bu yönetim bu işi beceremez diye.

-Derhal istifa edin Müştak bey.

-Susuuun.. anlat Salih efendi n'oldu?

-İnek emrettiğiniz gibi benimle arka bahçedeydi. O sırada benim küçük oğlan elinde oyuncak treniyle yanımıza geldi. İnek trene öyle bir içli baktı ki içim cız etti. Ahır ömrümde son kez hakiki bir trene baksın da gözü açık gitmesin diye tren yolunun yanına götüreyim dedim. Sokağa çıkınca inek elimden kurtuldu. Kaçmaya başladı. Kovaladım kovaladım yakalayamadım. En son koca bir binanın bahçesine girdi. Binadakiler de ineğe el koydular.

-Ne demek el koydular?

-Millet beleş ineği bulmuş Müştak bey verir mi hiç?

-Salih efendi çabuk göster bana o binayı. Yedirir miyiz biz ineğimizi be?

-Onlar da yemeyecekler zaten Müştak bey. Hindistan'da inek kutsal ya.

-Hindistan nerden çıktı şimdi Salih efendi?

-İneğin kaçtığı yer Hindistan Büyükelçiliğinin bahçesiymiş. Görevliler "İnek bahçeye girdiği andan itibaren Hindistan'a siyasi sığınma talebinde bulunmuş sayılır, veremeyiz" dediler. Başka bir emriniz yoksa ben gideyim Müştak bey.

-Var Salih efendi. Uzan yere seni kesicez Salih efendi. Senden ala ineği başka nereden buluruz Salih efendi... Kaçma Salih efendiii.. Durr.. Yakalarsam..

hakanutku@hotmail.com

Benim de midem bulanır?..
Kemal Derviş'i hiç tanımam.. Türkiye'nin bugün yaşadığı kriz konusunda neleri başarabileceği hakkında fazla fikrim yok.. Ama adamın bir "Umut" olduğu kesin.. Böyle bir umut bile Borsanın ve doların en azından bir süre dengelenmesini sağlayabilir. O zaman da işler düzelmeye başlar..Ama insanıma bir Bayramlık umudu dahi çok görenler var.. Hem de anayasayı ihlal ederek.. Derviş'in telefonunu Sadettin Tantan, güvenlik gerekçesi ile izletse, vatan haini olurdu. Ama adamın anayasa güvencesi altındaki bir özel görüşmesini gizlice kameraya kaydetmek ve deşifre etmek (O da, nasıl deşifre etmekse.. Dudak okuyorlarmış..) gazetecilik oluyor, sözlüklerde.. Bu nasıl bir çifte standard, bu nasıl meslek etiğinin ayaklar altına alınması, bu nasıl bir çifte standarttır.. Devlete tanınmayan "Dinleme" hakkı, bir gazeteciye nasıl tanınır?.. Bu hakkı ona kim, nasıl verir?. Bayramı zehir eden ikinci şahıs, Zekeriya Temizel.. İstifası vatan ve milletinden önce kendisini düşündüğünü ortaya koydu.. Yeşeren umutlara bir limon da o sıktı.. Ankara'da Temizel'in, kendisine yakın bazı gazetecilerle, Derviş'i yok etme savaşına girdiği fısıldanıyor kulaklara.. Türkiye nerede.. Biz neyle uğraşıyoruz.. Buyrun burdan yakın şimdi..

Cumhuriyet!..
Çırılçıplak bir kadın resmi.. Hem de renkli.. Nerde?..

Cumhuriyet'te.. Bu bir devrimdir biliyor musunuz?.. Bu ülkede en ileri fikirleri savunurken, kendi içinde en tutucu kalan, yıllardan beri, gazetenin mizanpajını dahi değiştirmeye cesaret edemeyen Cumhuriyet'te yeni gelen gençler, kefenleri yırtmaya kararlılar.. Öyle görünüyor.. Yıllar önce Hasan Cemal Genel Yayın Müdürü olduğunda tavsiye etmiştim ona..

"Kendisi tutucu olan, başkasına nasıl 'İleri' der.. Vazgeç.. Belki fanatik birkaç bin okuyucuyu kaybedersin ama, karşılığında onbinler kazanırsın" dedim.. Hasan Cemal bu devrimi yapmadı.. Belki de yapamadı.. Evlerinde renkli Tv seyredenler, gazeteyi siyah beyaz ve renksiz, anlamsız, sürprizsiz çıkarmaya devam ettiler. Günün çok gerilerinde kaldılar ve Cumhuriyet, bu ülkede enaz 300 bin satması gereken Cumhuriyet, bunun ondabirlerine düştü.. Cumhuriyet benim gazetem.. Beni yurda takdim eden gazete.. Bana çok şeyler öğreten gazete..

Cumhuriyet, hala en sevdiğim gazete..
Cumhuriyet yaşamalı.. Bu ülkenin Cumhuriyet'e çok ihtiyacı var.. Sırf onun için yaşamalı..

Genç ekip, ölüyü diriltecek, bana öyle geliyor.. Eğer engellenmezlerse.. Eğer o Cumhuriyet'in önünü yıllardır kesen o tutucu okuyucuya mağlup olmazlarsa..

Yolları açık olsun!..

TEBESSÜM

Fıkra Erkin Usman'dan
Bir atlı Bektaşi'nin yolunu kesti. "Baba..." dedi, "Bir sorum var. Şu anda Allah ne iş yapıyor?" Bu münasebetsizliğine içerleyen Bektaşi "Yanıt veririm. Bir şartla.. Sen o attan in ben bineyim. Bu soruya yüksekten cevap vermek lazım" dedi. Bektaşi at sırtına çıkarken adam sordu: "Allah şu anda ne iş yapıyor?"

Cevap: "Ne yapacak, atı senin gibi aptaldan alıp bana veriyor."

SEVDİĞİM LAFLAR
İnsanlar ne kadar namuslu

olurlarsa, başkalarının namusundan da o kadar az şüphelenirler.

Cicero

BİZİM DUVAR
IMF'nin ek niyet mektubuna ilave: Mecliste kavga sayısı 2 sene

içinde tek haneli rakamlara insin..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır