Derviş'i harcatmayalım
"Kimse çöl ortasında gül yetiştiremez" diyen TUSİAD Başkanı, Derviş'in elinde sihirli değnek olmadığını, bir takım kurması gerektiğini söyledi
Siyasi ortamın yeni bir yıldız doğmasına izin vermediğine inanan Tuncay Özilhan, geçmişi hatırlatarak "Derviş'e sahip çıkalım" dedi
Türkiye 14 aydır uygulanan ve geniş kitleler tarafından desteklenen programdaki ani kesintinin şokunu yaşıyor. Herkesin gözü, kulağı ekonomiyi yeniden rayına oturtmak için çağırılan Kemal Derviş'te.
Hükümet Derviş'le yeniden güven tazeleyecek, son bir şans isteyecek. Peki iş dünyası bir kere daha 'siyasilerin ipiyle kuyuya inecek mi?' Yoksa artık herkes bildiğini mi okuyacak? Derviş, Türkiye için doğru bir isim miydi? Neleri ne kadar yapabilecek?
İşte iş dünyasının bu konudaki görüşlerini almak için TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'la konuştuk. Herkesin, Kemal Derviş'ten 'çöl ortasında gül yetiştirmesini' istediğini belirten Özilhan, bunun için siyasilerin öncelikle uygun ortam ve iklimi sağlamaları gerektiğini vurguluyor. Türkiye'de siyasetin 'adam harcama sanatı' olduğuna da dikkat çeken Özilhan, 'Kemal Derviş'i iyi korumamız lazım' dedi. Özilhan sorularımızı cevapladı:
* Kemal Derviş ismi iş dünyasını tatmin etti mi?
Bize göre çok iyi bir seçim. Hatta "İçeriden veya dışarıdan bir isim getirilmeli" şeklinde mesaj verirken, Derviş ismini de düşünmüştük. Ama "kurtarıcı" gibi ilan edilerek çok abartıldı. Elinde sihirli bir değnek yok. Derviş'e yüklenen misyon, "çöl ortasında gül yetiştirmeye" benziyor. Çölün ortasında gül yetişmez. Ona gerekli ortamı ve iklimi hazırlamak ve iyi korumak lazım. Siyasi ortamın Derviş'i iyi koruması gerekiyor.
SİYASİLERE BÜYÜK GÖREV
* "Yine başaramayacağız" korkunuz mu var?
Siyasi ortam herkesin çok başarılı olmasını istemez. Çünkü siyasilerde 'Günün birinde gelir benim yerimi alır mı?' düşüncesi hakimdir. Bu da insanların fazla özgüveni olmamasından kaynaklanıyor. 'Acaba siyasette yeni bir yıldız mı doğuyor' kaygısı başlar. Dolayısıyla 'Birisinin çok başarılı olması sistemi bozar' tereddütleri uyanabilir. Benim de korkum bu. Kasım ve şubat krizlerinde siyasiler sorumluluk almadı. İki bürokratın istifası ile darbeyi atlattılar sanıyorlar. Şimdi parlamento dışı birini öne sürdüler. Hepimizin görevi ona rahat çalışma iklimini hazırlamak olmalı. Bunu önce siyasiler yapmalı. Derviş tek başına başaramaz. Takımı kurmasına yardımcı olmak ve bu zor dönemden en az hasarla geçmeyi sağlamak lazım. İşini kolaylaştırmamız lazım.
* Son kriz bizi nereye getirdi? 1994'ten daha mı gerideyiz?
Özal döneminden bu yana dış dünyanın güvenini sağlamak için ördüğümüz duvar, aniden yerle bir oldu. Bu kaçıncı kez oluyor! Özelleştirme dediler, birileri çıktı bir şeyler söyledi. Bir kanun çıkarılacak oldu, birileri çıktı bir şeyler söyledi. Program tartışılabilir. Ama şuna üzülüyorum. O program çok basit hatalar yüzünden çöpe atıldı. 14-15 ay sıkıntı çektik ve zaman kaybettik. Türkiye yüzde 30-40 fakirleşti. Şubat enflasyonu yüzde 1.8 çıkmış. 3 ay daha dişimizi sıksaydık işler çok daha iyi olacaktı. Böyle sudan bir sebeple bu kadar büyük bir problem yaratılmasını anlayamıyorum. 1999'dan da, 1994'ten de çok daha gerideyiz. Yeni bir güven duvarı örmek en az 3 yılımızı alacak.
KANLI GÖZYAŞI DÖKECEĞİZ
* Nerede yanıldık? Program yapılırken fazla pembe bir tablo mu çizdik?
Bu programda hem enflasyon düşecek, hem yapısal reformlar yapılacak, hem özelleştirme olacak, hem de kan ve gözyaşı olmayacaktı. Her şey güllük gülistanlık olacak imajı çizildi. Güle oynaya bu sıkıntıları atlatacağız, enflasyon da yüzde 5'lere düşecek zannedildi. Çok pembe bir tablo çizildi. Ancak acı bir şekilde öğrendik ki bu iş kan ve gözyaşısız olmuyor. Bu toplum 15-16 programla devamlı kanlı gözyaşı döküyor. Bunun sona ermesi, bir programın da başarıya ulaşması lazım.
* Yeni teknokratlarla görüşme talep ettiniz mi?
Önümüzdeki hafta Kemal Derviş'ten bir randevu isteyeceğiz. Şu anda programı çok yoğun. Genel sekreterliğimiz iş dünyasının sıkıntılarına ilişkin bir rapor hazırlıyor. Bizim istediğimiz ekonomik programla ulusal programın bir düzen içinde yürütülmesinin sağlanması. Ulusal programı tamamlamış Türkiye dışarıda çok daha kolay kredi bulacaktır.
1994'den de geriye düştük
* Son krizin etkisi ne olacak?
Şu anda toz duman durulmadı. Ama yeni reçetenin ilacı 5 Nisan'dan çok daha acı olacak. Çünkü o zaman toplum siyasilere bu kadar güvenmiyordu. Oysa bu kez ilk defa bu kadar geniş çaplı bir güven ortamı yaratıldı. Herkes ona göre pozisyon aldı. Döviz borçlandı, yatırımlar yaptı. Siparişler aldı. Bize garanti vermişlerdi, çok hazırlıksız yakalandık. Dolayısıyla kayıp da çok büyük olacak.
* Döviz kurları serset bırkıldı, 10 gündür kurlar oturmadı.
1994'te döviz 3-4 gün içinde bir yere oturmuştu ve sistem kitlenmemişti. Dövizi 40 bin liradan da olsa alabiliyorduk. Akreditif açabiliyorduk. Bankalararası işlem yapabiliyorduk. Şimdi ise kilidi açamıyoruz. Bunun etkisi de daha uzun ve daha büyük olacak.
* İş dünyası 2001 yılı bütçesinde revizyon yapacak mı?
Biz yapacağız, yapmak zorundayız. Göstergeler oturduktan sonra talep ve üretime bakacağız. Zaten kasım krizinde otomotiv aşağıya doğru iniyordu. Şimdi daha da aşağıya inecek. İç talep yüzde 40 düşecek. İhracata ağırlık vermek lazım. Honda'nın bize verdiği bir takım ülkeler vardı. Bunlar ihracatı artırılabilir ama yarayı sarmaz. Önemli olan bu dönemde ayakta kalabilmek. Zaten şu dönem limanda bekleme dönemi. Kimse gemisi ne kadar büyük olursa olsun denize açılmamalı. Sular durulduğunda yeniden yola koyuluruz.
Yeni kulüp kurmuyoruz
* Geçtiğimiz günlerde patronlar bir toplantı yaptı. 'Yeni bir patronlar kulübü mü oluşuyor' sorusu gündeme geldi. Bu TÜSİAD'ı bölmez mi?
Bu, yeni bir kulüp oluşturma toplantısı değildi. Orada bir kavram kargaşası var. Haberler yanlış aktarılmış. Yeni bir kulüp kuralım, burada profesyoneller olmasın yaklaşımı yok. Bu tamamen bir danışma toplantısı idi. İş dünyasının temsilcileri biraraya gelip görüş alışverişinde bulundular ki bu kriz ortamında bundan daha tabii bir şey olamaz.
*Toplantıdan bir sonuç çıktı mı?
İşveren temsilcileri olarak TOBB, TÜSİAD, TİSK, TESK, TİM gibi kuruluşlar var. Bunların hepsinin uzmanlık alanı değişik. Amacımız bu özel ve özerk kurumları bir şemsiye altında toplayıp, Türkiye'nin rayına oturması için uygun ortam yaratmasını sağlamak. Tek tek belirtilen fikirler siyasi otorite tarafından duyulmuyor. Sesimizin daha güçlü çıkması lazım. Bir zamanlar Hür Teşebbüs Konseyi vardı. Bu paralelde bir çalışma yapmak istedik. Ama yeni bir kulüp olacak, yeni kanunları, yeni kadrosu olacak gibi bir düşünce sözkonu değil.
IMF kötü terzi
* Son krizde IMF'nin de suçu olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye gelirinden daha çok harcayan müsrif bir aile gibi davranıyor. Emanet elbiselerle dolaşan çocuk gibiyiz. Dolayısıyla Türkiye'nin ayağına göre ayakkabı, üzerine göre yeni bir elbise dikmesinin zamanı geldi. Ama IMF kötü bir terzi. Cottarelli 15 günde bir gelip iki kişiyle konuşup raporlar yazmış. Gelip burada 6 ay yaşasa, bu yapıyla bu ülkenin gitmeyeceğini anlayacak. Kamunun ne kadar müsrif olduğunu, masrafı ne kadar kısmamız gerektiğini görecek.
Kamunun elinde tam 231 bin araç var. Bunlar iki günde bir, bir depo benzin yakar, acımazlar da. Devlet dairelerinde çoğu uluslarası telefon görüşmeleri için 162 bin telefon var ve her yıl 5 trilyon yiyor bu telefonlar. 2000 yılı bütçesinde 35 bakanlığın harcama tutarı 75 katrilyon. Türkiye'nin bunu vatandaşın cebinden alıp ödemeye hakkı yok.
Cottarelli bunları görecek, o zaman ona göre rapor yazacak. Merkez Bankası'nı da affedemiyorum. Bu kadar kaynağı varken Türkiye'yi likidite krizi içine sokması gerekmiyordu.
SIKINTI BAŞLIYOR
* Bankalarla reel sektör arasındaki ilişkiler nasıl düzelecek?
Bayramdan sonra reel sektör sıkıntı yaşamaya başlayacak. Açılmış akreditifler var. Bunların ödeme zamanları geliyor. Karşılıklar kararnamesine göre bankaların alacağını tahsil etmesi için sanayicinin üzerine gitmesi lazım. Halbuki bankacının da derdi alacağını kurtarmak sanayiciyi batırmak değil. Aksi taktirde banka iki, üç arsa, makina alacak. Ama bunları ne yapacak? Bu karanamenin değişmesi lazım.
Leyla ŞEN
|