kapat

03.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sinemanın kara koyunu
Mum Kokulu Kadınlar'ın yıldızı Yasemin Alkaya, 'çenesini tutmayı beceremediği' için Türk sinemasının 'sevilmeyen kadını' ilan edildi

Yasemin Alkaya'yı hatırlıyor musunuz? Hani "Mum Kokulu Kadınlar" filmindeki rolüyle dört tane en iyi kadın oyuncu ödülü alan, fakat kaymağını hiç yemeyen oyuncuyu? Daha sonra da kısa bir süre "Çatısız Kadınlar" adlı dizide oynamış ama sonra yerine aniden Zuhal Olcay getirilmişti. Nasıl ortadan kaybolmuştu? Alkaya'nın işlettiği Beşinci Kat'ta buluşup tüm bunları konuşuyoruz.

İçeri girer girmez güzel bir şarap açıldı ve sofra hazırlanmaya başlandı. Çeşit çeşit peynirler, Meksika böreği, soslar... Beşinci katın manzarası müthiş. Hava da hafif yazdan kalma, harika bir koku var. Şaraplarımızı yudumlarken sohbetimize de başladık.

Alkaya sinemaya 'Yer Demir Gök Bakır'la başladı. Sinemaya o filmle tutulmuş çünkü; "Bir Wim Wenders prodüksiyonuydu. Yani dünyanın en iyi makyajcısı, en iyi sesçisi, en iyi kameramanıyla çalışmıştık. Ben sinemanın öyle bir şey olduğunu zannettim. Anlaştığım paranın iki katı verildi, kendi sahnelerim için alkışlandım falan. İstediğim bu dedim. Sonra 'Kurt Kanunu'nda oynadım ve tam tersi bir durumla karşılaştım."

Yüzde yüz Türk prodüksiyonunda oynadıktan sonra Alkaya Türkiye'de yapabileceği şeylerin sınırlı olduğuna karar verip, Londra'ya gitmiş. Üstelik tam da tekliflerin yağdığı bir zamanda!

KAÇ KAÇ BAKALIM
Alkaya'nın popülariteden kaçmak gibi bir derdi var. Zaten bu attığı her adımda belli oluyor. 'Mum Kokulu Kadınlar'dan sonra yine Londra'ya kaçması da aynı şey değil mi? Dört ödül kazanan o, ama sivrilen Hande Ataizi oldu. Ona göre bu bir seçim meselesi: "Ben 'Mum Kokulu Kadınlar' furyasında Londra'daydım. Evlenmiştim zaten. Orada senaryo yazmaya karar verdim. Kalsaydım başıma gelecekleri biliyordum. Sürekli reklam filmleri, başka şeyler için teklifler gelecekti. Sürekli reddedecektim, bu da insanların sinir olmalarına neden olacaktı."

Gerçi sinema camiası içinde ona yine de sinir olan çok insan var. Bunun da farkında: "Ben Yeşilçam'da oynamaya başladığım zaman çok iyi rol teklifleri geliyordu. Fakat o kadar çok konuşan ve tepkimi dile getiren bir insanım ki, birçoğu benden nefret etmeye başladı. Hatta bir ara beş tane yönetmen birleşip bana geldiler ve 'sana bir daha Yeşilçam'da kimse rol vermeyecek, bir rol alabilmek için ayağımızı yalayacaksın' dediler." Bu olaydan sonra gerçekten de iki yıl boyunca hiç rol teklifi almamış. Neyse ki sonradan teklifler tek tük yine başlamış.

ERKEKLER ÇOK YAVAŞ
Hemen hemen bütün oyuncular "Dizilerde oynamak zorundayım, sinemaya güvenirsem aç kalırım" demiştir. Alkaya ise bunu son derece sahtekârca buluyor: "Ben olduğum sürece kendilerini legalize edemiyorlar. Çünkü Yasemin sabah dörde kadar bu barda çalışıyor. Gerekirse yemek pişiriyor, servis yapıyor, temizlik yapıyor. Ben sürünün kara koyunu olarak onları rahatsız ediyorum."

Alkaya çok büyük ve tutkulu aşklar yaşamış: "Hiç korkmam aşktan. Her zaman her acısına razıyım." Aşkı şuur kaybı olarak tanımlıyor. Kendinden bir hayli küçük bir erkekle de beraber olmuş: "Kimseye kendinizden küçük biriyle olun ve ona yemek yemeyi, çatal kullanmayı öğretin diye önermem. Asla bir kadın bir erkeği eğitmemeli. Ama erkekler çok yavaş..." Artık bunun üstüne ona erkekler de sinir olmaya başlar ve ondan nefret edenler grubu iyice büyür. Peki bu onun umrunda mı dersiniz?..

Medyum Yasemin
Altı tane senaryosu var. Bir tanesi için Kültür Bakanlığı'ndan 10 milyarlık destek almış. "Bu parayla ancak röntgen filmi çektiririm" diyor. Ama yine de kafasına koymuş, bu senaryoları çekecek.

Altıncı hissi çok kuvvetli. Medyumluk derecesinde. Geçen yıl yan apartmanında oturan 15 yaşındaki bir kız intihar etmiş. Alkaya olaydan beş dakika önce bunu hissetmiş.

Evinde üç yıldır televizyon yokmuş. "Görmek istemediklerimi seyretmem o kadar" diyor. Bu benim işim, televizyonda ne var ne yok görmem lazım diyen insanlara da çok kızıyor ve "O zaman sana müstehak" diyor.

Beşinci Kat hikâyeleri
Beşinci Kat bundan birkaç yıl önce özellikle gay'lerin gittiği bir mekan olarak tanınıyordu. Alkaya'ya "Barın marjinalliği sizden mi kaynaklanıyor" diye sordum, şöyle cevap verdi: "İlk ortağımla burayı açtığımızda gerçekten seksist olmayan, herkesin gelebildiği bir yer olsun istedik. Yalnız bir ara sadece gay'lerin geldiği bir yer haline geldi. Buna tabii ki hiçbir zaman itirazımız olmadı ama bu da bir seksizm. Dolayısıyla ondan da çok memnun değildik. Artık kimsenin ne olduğunu bilmiyoruz. Cinsel tercihlerini önemsemiyoruz." 10 yaşından beri mutfağa özel bir ilgisi olduğunu söyleyen Alkaya, 5. Kat'ta bunun tadını iyice çıkardığını söylüyor. Hatta bir ara tüm personeli işten çıkardığı için 15 gün boyunca müşterilerine kendi yemek yapmak zorunda kalmış. Alnının akıyla bu işten çıkmayı başarmış. Hatta bu süre içerisinde müşteri üçe katlanmış. E, buradan nasıl bir sonuca varıyoruz? Yasemin Alkaya iyi bir aşçı.

Aslı E. Perker


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır